İman’ın yükümlülüğünde sorumluluk taşıyan “Dava adamı”, ülkesi, milleti ve geleceği için, onurlu ve vakarlı bir duruş sergileyerek, her türlü zorluklar karşısında direnç gösterip, yerinde dururken; küresel düzenin algı ve anlayışında şekillenen “ağanın adamı”’nın fırıldaklık yaparak, pragmatist tutumunu hakikat diye pazarlamasına izin vermemelisiniz.

 

Yaşama biçimini eğreti doğrular üzerinde dizayn etmiş, kimlik ve kişilik sahibi olamamış, bu eksikliğini darağaçları görüp, büyük bedeller ödemiş, siyasi harekette arayan, uygunsuz, uyumsuz, sıkıntılı ve tutarsız kişiler, Türk Milliyetçiliği hareketine “eksen kayması travmasını” yaşatmalarına asla izin vermemelisiniz.

 

Cumhuriyet, demokrasi ve Türklüğe düşman, cemaat, cemiyet ve ihanet örgütlerinin bahçelerinde yeşeren, zehirli fikirlerle beslenmiş, kin ve nefret dolu siyaset bezirgânları; içinde bulundukları çıkmazdan ve ihanetten kurtuluşu, Türk Milliyetçiliği çatısı altında arayabilirler. Bu her devirin ve zamanın yalaka ve yalama tipleri; ağa’nın adamları ile hiçbir şekilde yan-yana durup, Türklük Ülküsünün kirlenmesine izin vermemelisiniz.

 

Her türlü değer yargılarını yitirmiş, hırsızlığı, üçkâğıtçılığı, vurgunu ve soygunu yaşama biçimi haline getirmiş, idare etmekte zorlandığı servetine korumalık yapacak “enayiler” arayan, pisliğe batmış siyasi müptezellerden olabildiğince uzaklaşmalısınız. “Para’nın açamayacağı kapı yoktur” mantığı ile her yere ve herkese tepeden bakan, her kapıyı parası ile açabileceğini sanan bu “nohut beyinlilere” Türk Milliyetçilerinin kapılarını ebediyete kadar kapalı tutmalısınız.

 

Dava’nın adamı ile ağa’nın adamını ayırt etmek, bir duruşun bir liyakatin ve bir bilgi birikiminin organizasyonu ile elde edilebilecek durumdur. Buda Şeyh EDEBALİ’nin Osman Gazi nezdinde bütün dava adamlarına ettiği nasihatte saklıdır.

 

Hüseyin ÖZCİHAN