Aidiyet duygusu insanın doğuştan getirdiği bir duygudur. İnsanın yaşamı boyunca şu veya bu şekilde tatmin ederek yaşadığı bir duygudur. İnsan ait olma duygusu ile olgunlaşır, büyür ve gelişir. Bir takıma bir aileye, bir millete ait olmayı hep istemiş, isteme yede devam etmektedir.

İnsanın tek başına yaşayamayacağını, aidiyet hissi ile bir yerlere bağımlı olma isteği duyduğunu, yaşamı boyunca bu istekle yaşamını sürdürdüğünü gözlemliyoruz. Ayrıca “aidiyet hissinin” sağlıklı yaşanamamasının insan hayatında belirgin”sosyo psikolojik”rahatsızlıkları ortaya çıkardığını, birtakım istenmeyen olaylara sebebiyet verdiğini yakın tarihimizden biliyoruz.

Yakın tarihimizde bu durumun belirgin özelliklerine şöyle bir göz atacak olursak;hasta ve yorgun OSMANLI’YI bölüşmek,Türklüğü tarihten silmek,geçmişin intikamını alabilmek uğruna batılı Devletler,dört bir yandan ülkemizi işgal etmişlerdir.Bu işgal ile birlikteO güne kadar devlete ,Türklüğe aidiyet duymayanlar,faaliyetlerine başlamışlardır.Bunları şöyle sıralayabiliriz:

(1)İşgal Devletlerinin işgalini kolaylaştırmak için Lojistik destek sağlamışlardır.

(2)Özellikle İngiliz işgalinin haklı ve doğru olduğunu savunmuşlardır.

(3)Amerikan mandacılığı fikrini savunmuşlardır.

(4)Tekke zaviyelere sığınarak askere gitmemişlerdir. Düşmanla göğüs göğse çarpışan askerlerin arasına dini fetvalar gönderip, binlerce askerin firar etmesine vesile olmuşlardır.

(5)Vatanı kurtarmak için organize olan “kuva_i milliye”hareketinin mensuplarına “kafir”yaftası ile ölüm fetvası vermişlerdir.

(6)Türk Milleti “varolma”kavgasını”ya istiklal ya ölüm” parolası ile sürdürürken, Aidiyet duymayan savaş kaçkınlarının büyük çoğunluğu Ermeni ve Rum çeteleri ile işbirliği yapıp, asker analarına, kızlarına ve çaresiz kadınlarına tecavüz etmişlerdir.

Türk milletine o nun kurduğu TC Devletine aidiyet duymayanlar daha sonra kurulan “istiklal mahkemelerinde”gereken cezalara çarptırılmışlardır. Ancak bunların büyük bir bölümü, kurulan Cumhuriyet ve Demokratik rejimin nimetlerinden faydalanarak, çeşitli Cemaat ve Örgütlerde yuvalanmış, varlıklarını gizleyerek sürdürmüşlerdir. Liberal Lümpen ve Sasğcı politikacılar”oy devşirme”uğruna bu “aidiyet duymayan”hastalıklı zihinsel yapıya göz kırpmış, büyük bölümünü Siyasete taşımışlardır. Bu hastalıklı yapı’nın büyüyüp gelişmesine önayak olmuşlardır.

“Toplumun Cehaletinden” beslenen Liberal ve din tandanslı siyasetçiler, demokratik yoldan iktidarı ele geçirmelerine rağmen mevcut siyasal düzende mutlu olamadıklarını ortaya koymaktadırlar. Türklüğe, demokratik Cumhuriyete aidiyet duymadıkları için son bağımsız Türk Devletinin” Gen’”leri ile oynamaktadırlar.

Yolsuzluğun adeta meşrulaştığı, Hukukun siyasallaştığı, haksızlığın aleniyete döküldüğü”ben yaptım oldu”mantığı ile hareket eden siyasal  iktidarın,”bedir savaşında” yakınlarını kaybeden MUAVİYE VE YEZİDİN Halife olunca hz ALİ ve Ailesinden intikam alması gibi, Türklükten intikam almaya çalişmakta, TC Devletini intikam hisleri içinde “Aidiyet duyabilecekleri”bir rejim ve düzene doğru Evirmeye çalıştıkları gözlemlenmektedir.

Oysa bizim birlikte yaşamaya ihtiyacımız vardır. Bu Coğrafyada ayakta dumanın, var olmanın başka bir yolu yok gibi gözükmektedir. Birlikte yaşayabilmemiz için Dilimizi, Dinimizi, Hafızamızı, Ortak bilincimizi ve Ortak çıkarlarımızı geliştirip, Demokratik Cumhuriyete Hukuk Devletine ve onun ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalarak, Enerjilerimizi birleştirerek hepimizin Aidiyet duyacağı BÜYÜK VE KALKINMIŞ Türkiye yı kurabiliriz.

Hüseyin ÖZCİHAN