2015 seçimleri Türk siyaset tarihinde yaşanmamış örneklere sahne oldu. Seçim sürecinde dengeleri değiştiren iki önemli faktör vardı.

Birinci faktör, Sayın Cumhurbaşkanının tarihte ilk olarak bir siyasi parti liderinden de öte seçimlere doğrudan müdahil olmasıdır. Yani Cumhurbaşkanlığı ve AKP tek listeyle seçime girmiş oldular. Yaptıkları toplam miting sayısı TBMM’de bulunan muhalefet partilerini herhalde 2’ye, hakeza seçim dönemi harcamaları da muhtemelen muhalefeti 4’e katlamıştır.

İkinci faktör, HDP’nin yüzde 13’ü aşmasıdır. HDP her türlü riski göze aldı. Hoş buna risk de denmez ya… Meydanlar sıfır yaptırımla HDP ve PKK için boşaltılmıştı. HDP içinde zaten yarış yok. Kimin milletvekili olacağının veya nereden seçileceğinin de önemi yoktu. Oransal olarak en fazla bayan milletvekili bu partideydi. Bir sihirli el demeyeceğim, bir akıllı el her şeyi ölçmüş, biçmiş ve uygulamıştı. Dine bakışı belli olan bir partiye Kürt kökenli dindar vatandaşlar bile yoğun oy verebilmişti.

Sonuç ortada hükümet kurulamıyor. Olsun, Türkiye hükümetsiz(!) mi kaldı? AKP hükümet etmeyi sürdürüyor. Mümkün olsa 2019’a kadar böyle götürecekler ama olmuyor. Erken veya hemen seçime zorluyorlar. Çıkış için yeni söylemlere ihtiyaç var. Hem de yepyeni…

O yenilerin en ilginci…

Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in, seçimlerden birinci parti çıkmalarına rağmen özeleştiri yaparak “partimizi kurduğumuz zaman ki fabrika ayarlarına geri döneceğiz”, demesiydi.

Buna bir cevap verilmesi beklendi. Denilebilirdi ki,

Fabrika ayarları bilişimde olur, makinede olur, kısaca maddede olur, siz hangi ayardan bahsediyorsunuz? Biz eşrefi mahlûkuz. Eşrefi mahlûkun yaratanı da Allah’tır (c.c). Siz ne cüretle insanlarda fabrika ayarlarından bahsedersiniz?

Aslında doğruyu söylüyordu. Her şeyi maneviyatın gölgesinde maddeyle çözen yapıya uygun bir söylemdi bu. Ve mutlak sonuç alıcı... Hep öyle olmadı mı? Kurulduğu günden şimdiye kadar bütün seçimleri bu suretle birinci bitirilmedi mi?

Sayın Mehmet Ali Şahin çok şanslı birisidir. Görülmeyince görülmüyor veya görülse bile dikkate alınmıyor.

Ağustos 2010’da TBMM Başkanı iken, Antalya Muratpaşa Camisinde İl Valisi Ahmet Altıparmak ile birlikte Cuma namazına gidişi merkezi yayınla tüm camilerde anons ettirildi. Düşünsenize başka partiden birisi için bu mealde anons yapılsa, ne olurdu?

Sonuç: AKP’nin fabrika ayarları (3Y:Yolsuzluklar-Yoksulluk-Yasaklar) ve HDP’nin üst akil eli (DSB:Demokrasi-Savaş-Barış) gelecek seçimlerde de Türkiye’nin hükümetsizlik sarmalında ve kaos balyozunda çırpınmaya devam edeceğine işaret ediyor.

Çözüm: Memleketin ve milletin sigortası sevgi çemberinde her şeyi yeniden gözden geçirmeli. Daha da önemlisi, yeni şeyler söylemek lazım cancağızım. Çakıl taşları kaya oldu, çığ oldu üzerimize geliyor…