“Allah’ın indirdiği Kitap’taki gerçekleri ve hükümleri açıklamayıp gizleyenler ve onları (para, mal, şöhret, mevki gibi, Âhiret kazancına nazaran) pek az bir fiyata değişenler, hiç şüphesiz böyleleri, karınlarında ateşten başka bir şey yememektedirler. (Af ve merhamet dilenmek için Allah ile konuşmaya en çok muhtaç olacakları) Kıyamet Günü’nde Allah onlarla konuşmayacak, (günahlarını affetmeyerek) onları temizlemeyecek, temize çıkarmayacaktır ve çok acıklı bir azap vardır onlar için.”  (BAKARA SURESİ AYET -174-)

Adem (asm) peygamberden, hatem-ül enbiya olan ahir zaman nebisi, muazzez, Müberra, müzeyyen sevgili peygamberimiz efendimiz Hz. Muhammed (sav) ‘e gönderilen dinin değişmez biricik adı “İslam”dır. İnsanlık tarihiyle yaşdaş olan bu kadim dinin bütün emir ve nehiyleri öncelikli olarak… Tevhit inancı ve bedensel ibadetlerle birlikte ... DOSDOĞRU OLMA, YALAN SÖYLEMEME, HELAL ve HARAM’a Kur’an ölçüsünde riayet etme, dünyanın maddi bütün nimetlerine karşı zahidane ve tenezzülsüz bakma yani kapalı olma, verme yani İNFAK etme kısaca özgece, diğerkam bir ruh iklimi, ERDEM VE YÜKSEK BİR AHLAK üzerine inşa edilmiştir.

İnsanı “BİRR” e, yani Hayrın Erdemine, Hayrın Kemalatına ulaştıracak olan bu vasıflardan uzak bir şekilde dini yaşayanlara kesinlikle itibar edilmez. Velev ki makam ve mevkileri.

… İŞÇİ, MEMUR, MARABA, VALİ, PAŞA, ASKER, SİVİL, SİYASETÇİ, GAZETECİ, TELEVİZYONCU, YAZAR, ÇİZER, BİLİM ADAMI, ŞEYH, MEŞAYIH, BELEDİYE BAŞKANI, DEKAN, REKTÖR, VEKİL, BAKAN, BAŞBAKAN VE CUMHURBAŞKANI HER NE OLURSA OLSUN.

Bütün inananlar bunu böyle bilsinler ve bu nokta da “DİN BEZİRGÂNLARI” na asla bel bağlamasınlar. Sebep sonuç ilişkisine yönelik olarak ibadetlerin tamamında aranan biricik ve öncelikli unsur samimiyet yani ihlas’tır.

Örneğin; Namaz’dan murad… Namazı şuursuzca kılmak değil, salat’ı ikame etmektir.Çünkü… Kur’an da amenu olanlara salat’ı ikame ediniz buyrulur. Evet ikame edin, yani öyle bir namaz kılın ki yerler, gökler ve melekut alemi o namazın içselleştirilmesiyle şenlikli bir manevi bayram yapsın. Sonra o namaz yükseldikçe yükselsin, ta ki Sidre’ye oradan da Kabe Kavseyn mesafesine kadar.

Eğer kişinin kıldığı namaz, onda Ankebut Suresi Ayet 45’ de ki değişiklikleri oluşturmuyorsa kılınan namaz ruhsuz bir ritüele belki de “Feveylun lil-musallin”e (Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar) dönüşmüştür. Buraya çok dikkat etmek gerekir.

Kur’an altını, gümüşü ve her türlü dünya meta’ını insanlarla paylaşmayıp biriktirenleri uyarıyor…“Bu böyle düzenlenmiştir ki, o mal ve nimetler sizden yalnız zengin olanlar arasında dönüp duran bir kudret aracı olarak tekelleşmesin. (Haşr Suresi Ayet 7)

Bu hastalıklı, sakat anlayış dünya meta’ını zenginler arasında dönüp dolaşan bir servet birikimine döndürmüştür. Biriktirilip de yığılan mal günümüz Müslümanları arasında “Din Baron”ları oluşturarak onların yaşantılarını “Firavun Hanedanı” na döndürmüştür.

Bunlar servet-ü saman içerisinde milyonlarca (trilyonlarca) dolarlık rezidanslarında, villalarında, kaşhanelerinde, yüz binlerce dolarlık ultra lüks jeep’lerinde, yurt içi ve dışında en ünlü turizm merkezlerinde bohemce yaşamakta…

… çarşaf gibi denizlerde anadan üryan hatunlara teğet geçercesine kulaç atıp milyon dolarlık kotralarda herşeyiyle yalan ve hayalden başka bir şey olmayan dünyanın aldatıcı nimetlerinin tadını çıkartmaktadırlar . . !

Bu nokta da bir Kur’an ayetinde Mevlamız şöyle buyurur… Sizden öncekiler paylarına düşen kadarıyla nasıl zevk sürmek istedilerse, siz de onlar gibi payınıza düşen kadarıyla zevk sürmeye baktınız. Siz de, sizden önce batağa, çürük ve asılsız davalara dalanlar gibi batağa daldınız. İşte onların amelleri dünyada da, âhirette, ebedî yurtta da boşa gitmiştir. Onlar, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.  (TEVBE SURESİ AYET -69- )

Bu zalimlerle, bu zübük Müslümanlarla, bu Müslüman olmuş ancak henüz iman etmemiş (Hucurat Suresi Ayet 14), imanları kalplerine ram olmamış haneden özentileriyle, ALLAH İLE ALDATAN DİN BEZİRGÂNI BARONLARLA yarın büyük randevunun, büyük buluşmanın vaki olduğu…

… mizan terazilerinin kurulduğu, zerre kadar hayrın ve zerre kadar şerrin ölçülüp tartıldığı, amel defterlerinin dağıtıldığı, hesapların en seri bir biçimde görüleceği,  ah keşke toprak olsaydım denileceği büyük buluşma gününde görüşeceğiz.

Evet… biz, büyük randevuya, büyük buluşma gününe ve o gün kurulacak olan Mahkeme – i Kübra için hazırız. Ya siz… siz de zehir zıkkım yediklerinizin ve döktüğünüz masum kanlarının hesabını vermek için hazır mısınız..?