REFERANDUM GÜNDEMİNİN HİPNOZUNDAN KURTULMAK..!


Rubil GÖKDEMİR

Hukuk ilkeleri doğrultusunda kurumsal çözümler üretmek yerine, karizmatik liderlerin kurtarıcılığına sığınmaktan vaz geçmeliyiz. Liderleri yüceltmek yerine, hukuk içinde kalarak, demokratik katılımın sağlandığı kurumsal yapılar inşâa etmeliyiz. Rasyonel esaslarla İyi işleyen sistemler kurmak yerine;  “liderin”, “şeyhin” eteğine yapışmaktan derhal vazgeçmeliyiz. Bilimsel verilerden hareketle “analiz” yapmak yerine, liderlerin soyut ve hamasî “âkıl yürütmelerine” teslim olmayacağız. 
 
Siyasetin; vazgeçilemeyecek bir “oligarşiye” dönüşmemesi için, siyaset dışında herhangi bir mesleği olmayanlardan uzak duracağız. Meşru ve ahlakî bir meslek ve gelir sahibi olmayanların, doğal olarak  siyasetteki bozulma ve çürümenin müsebbipleri olduğunu unutmayacağız. Toplumun ortalama değerlerini temsil edemeyenleri, siyasetin belirleyici kadrolarına taşımayacağız. Akıl ve bilim dışında, sadece “hamâsetin cazibesiyle” temsil kabiliyeti ve meşrûiyet üretmeye çalışan demogoglara izin vermeyeceğiz. Kaynağında doğru bilginin olmadığı, “soyut varsayımlarla” siyaset üretmeyeceğiz, “algı operasyonu”  üretenlere itibar etmeyeceğiz.

Siyasetin merkezine; bireyi, millet iradesini koymadan, demokratik ve hukukî bir meşruiyeti üretemeyeceğimizi, yönetme hakkının bu meşruiyetten kaynaklanması gerektiğini aklımızdan hiç çıkarmayacağız.

Gerçek anlamda milliyetçilik ya da vatanperverlik, pozitif bir karşılığı bulunmayan “hamâset” üretmek değildir. Milliyetçilik; ülkesi ve milleti için “bilim zihniyeti” ile meselelere bakmak ve çözümler geliştirebilmektir.
 
Hitap ettiğimiz kitlelerde, özellikle ideoloji yerine “bilim, teknoloji, hukuk, sanat ve üretim” heyecanı yaratmaktır. Türkiye karizmatik lider arayışı yerine, ancak bu yolla “büyük devlet” olabilir. Fuad Köprülü, S.Maksûdi Arsal, A.Fuat Başgil, Mümtaz Turhan ve Erol Güngör gibi âlim hocalarımızdan heyecanla öğrendiğimiz “milliyetçilik” anlayışı budur. 

Bu anlayış doğrultusunda ülkemize dair verilere göz attığımızda, maalesef çok acı bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz görülecektir.

Türkiye HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ İNDEKSİNE GÖRE 113 ülke arasında 99. Sırada iken,
 
Türkiye YARGI BAĞIMSIZLIĞI İNDEKSİNE GÖRE 113 ÜLKE ARASINADA 105. Sırada iken,

Türkiye G-20 listesine 1976 yılında 17.sıradan dahil olmuş ve sıralaması halen 18.’lik iken,

YGS’ye giren öğrencilerimizin 40’ar soruluk matematik ve fen bilimlerindeki “doğru soru” ortalaması 5 ve 4.6  ve 42 bin öğrenci “sıfır” çekmiş iken,

Adalet sistemine güven oranı %70’lerden, % 22’e düşmüş iken, 

Genel İşsizlik oranı %12,7’ye, genç işsizlik oranı % 26’ya çıkmış, toplam 6,5 milyon işsiz insanımız varken ve 22 milyon vatan evladı sosyal yardımlara muhtaç hale gelmiş iken,
 
Kalkınma hızı 2016 yılı için %2,9’a düşmüş ve kişi başına millî gelir 9 bin $ civarında çakılmış kalmış iken, 

15 yılın hasılası ve sonucu olarak “sabit rakamlarla” milli gelirimizde sadece % 67 oranında büyüme sağlayabilmiş iken,

2023’de 500 milyarlık ihracat hedefi, 2 trilyon dolarlık milli gelir hedefi var iken, 144 milyara gerilemiş ihracat ve 760 milyar dolara çakılmış milli gelir rakamları ortada iken;

Bu verilerin can yakıcılığı ortada iken kimse, Türk milletine dayattıkları REFERANDUM yoluyla temelini atmaya çalıştıkları TEK ADAM REJİMİ ile bizleri daha fazla oyalayamaz, daha fazla kandıramaz.
 
Kimse yukarıda ortaya koyduğumuz verilerin “yüz kızartıcılığını”, “TEK DEVLET, TEK MİLLET, TEK BAYRAK, TEK DEVLET” nutukları eşliğinde ve bu kutsallarımızı kamuflaj malzemesi olarak kullanarak ortadan kaldıramaz.

Türk milleti muasır medeniyet yolculuğundan geri dönmeyecek; “yol, köprü, tünel” yaptık gerekçesi ve diyetiyle temel hâk ve hürriyetlerinden vazgeçmeyecek ve referandum sonuçlarından bir “DEMOKRATİK VE MİLLÎ BİR MEŞRÛİYETİ” üretme beceri ve ferâsetini gösterecektir.

Milletin göstereceği bu demokratik ve millî ferâsetin sonuçlarını değerlendirmek ve hebâ etmemek mesuliyetinin de Türk milliyetçilerinin omuzlarında olduğunu da hiç birimiz unutmamalıyız

Editör: TE Bilişim