Ülkücü Hareketin siyasi organizasyonu MHP’nin başına gelen işleri akıl ve muvazene dâhilinde izahat etmekten bizarız. Parti içi muhalif dalganın “Değişim” parolalı hamlesi, Bahçeli kutsallığıyla atfolunan ve dokunulmazlık zırhına bürünen MHP Genel Merkezini adeta felç eyledi. Son bir haftada sayısı 13’e dayanmış il başkanlıklarını hal edip, tırpan gibi doğrayan Şefkat Çetin sanırız bütün Ülkücüleri dehşete düşürmüştür. 2002 Kasım seçimleriyle başlayan derin hayal kırıklıkları; şimdi itiraz, eleştiri ve aksi sedanın geldiği son radde, derin fay hatlarının tevarüs ettiğine işaret ediyor. Meral Akşener’in motor gücünü çektiği TÜZÜK KURULTAYI çağrısı bir KELEBEK ETKİSİ yaratabilir mi?!. Bu parti ya daha iyiye doğru istikamet belirler yahut çözülme sürecinde kendi travmasını atlatmak için belirsiz bir vadenin içine hapsolur. Özet şu ki; MHP kendinden uzaklaşmakta, yozlaşma halinin inkırazı içinde Türkiye gerçeğinden koparak misyonunu heba eylemektedir.

Sanırım 547 imza ile fitillenen Kurultay ateşi bazı Ülkücülerde devrim ateşi gibi bir ihtilal çığlığına dönüşüyor. Dönüşüyor.. dönüşüyor da bu aralık Lider etrafına mevzilenen mevcut MHP Gen Mrkz’inin ortaya koyduğu ameliyat, Sovyet Komünist Partisi icrasını çağrıştırır nev’ide… MHP merkezinin kendince aldığı tedbirler elbette Marksist-Leninist öğreti dahilinde hesaba yazılmasa da karşımıza LİDER-TEŞKİLAT-DOKTRİN dokunulmazlığında sübut eder. Yine de yazmalıyım; Sn Şefkat Çetin’in kendi gönüldaşları, delege ve yöneticiler hakkında teşbihli, kinayeli, sopa gösterir tekdirleri KP Genel Sekreteri Kruşçev’i anımsatıyor. Görevden alınan seçilmiş yöneticilerin demokratik hakları ve siyasi temsil yetkileri (tüzükçe abes olmasa da) vicdani yarayı derinleştirir.

Duyumlarım ve edindiğim bilgiler toplanan muhalif imzaların neredeyse 4/5’inin Meral Akşener’e verilen ruhsat olduğu yönündedir. Esasen bir farklı okumayla zımnen değil, alenen Meral Akşener MHP’nin genel başkan alternatifi durumundadır. Görevden alınan MHP yöneticilerinin kahır ekseriyette Meral Akşener’i desteklediği biliniyor. Sinan Oğan başta olmak üzre Koray Aydın ve diğer aday adaylarının kıymeti kendinden menkuldür; o sebep denge-beklenti hesabına girecekleri ihtimal dâhilinde. Artık görülmeli; Meral Akşener-Devlet Bahçeli karşılaşması, Ülkücü hareketin kendi içinde ismi nama çevrilen hesaplaşması olacaktır. Bu iki ismin ardında pek çok hesaplaşma, kin, had bildirme ve kendini gerçekleştirme dürtüsüyle hareket edenlerin olduğu, olacağı gündüz ve gece kadar gerçek. Sözler, nutuklar, öğreti ve Ülkücü jargon havada frekanslarını titretirken birinci bahiste MHP’nin n’olacağı görünecektir. Arkasından MHP-TÜRKİYE gerçekliğinin dramatik kaderi için yığınlarca söz, yazı ve bilinmez akıbetler Pandora’nın Kutusundan elbette çıkar.

Bütün Önyargılar Kendine Hizmet Eder! Devlet Bahçeli başta hiçbir Ülkücü şahsiyete karşı vefalı olunamadığını Ülkücüler bilmelidir. Bunu neden söylediğimizin izahına gelince; ben, Meral Akşener hanımefendinin siyaset popülizmine söz edemem; ancak Devlet Bahçeli’nin çok daha TÜRKÇÜ olduğuna inanırım. Bir inancım daha vardır ki artık Türk Ülkücülüğünün normatif ölçüler ve düzen saikıyla tek başına İKTİDAR olamayacağını düşünürüm. Ülkücü Hareket’in iktidarı oy sandıklarında değil, yaratacağı İHTİLAL şuurunda kendini bulur. Şimdi birilerinin kalkıp Meral Akşener’i, Devlet Bahçeli mukayeseli övmesi haksızlık ve hadsizlik olmuyor mu? Sizler inanır mısınız ki Meral Akşener ile MHP, Türkiye; Türkiye, MHP olacaktır?!. Özde biliyorum ve her idealist mutmaindir; Bahçeli’nin Türkiye hakkında söyledikleri yanlışlanamaz! Fakat ne tezat bir durumla karşı karşıya ki partisini elinde tutmakta zorlanıyor! Tek meselde izah edeyim; 19 yıldır süre gelen kavgadan tarihi bir başarı çıkaramayan kimse LİDER olamıyor! Bahçeli MHP’si hep ve her şekliyle KAYBEDENLER KLÜBÜNE yazılmıştır.

Meral Akşener elbette Ülkücü Hareketin Lideri değildir; fakat MHP’nin ihtimal genel başkanı olabilir. İkbal yıldızı onu işaret ediyorsa, o nasibi kimse elinden alamayacaktır. Esasında Meral Akşener genel başkan seçilse de Ülkücü camianın hilafsız uzlaşacağı ve mevzileneceği bir isim değil. Politikanın alavere sahasında MHP idealizmin değil, pragmatik bir dünyanın enstrümanı yapılmak isteniyor ve maalesef Ülkücüler bu noktayı görmekte zorlanıyor.

Meral Akşener’i desteklemek bilişsel çelişki örneğini bize gösterir. Bir lider aranıyorsa lider (bence) o değil! Pekâlâ, lider aranır mı? Tarihi bilginiz ve hareket tecrübeniz size ne cevap veriyor? Mustafa Kemal, Gandi, Türkeş vs. timsaller ölçümüz olsun. Kendi muhakemem sonucu geldiğim kararı paylaşmak istiyorum. Devlet Bahçeli en hafif iddiayla Lider olmayabilir; ancak beklenen lider Meral Akşener’de olmayabilir. İşte bu baskı ve yaftalama hamleleri nedeniyle Ülkücülerin kahır ekseriyeti sağlıklı düşünme zemininden yoksun kalmaktadır. Mustafa Kemal hatta İnönü ve rahmetli Türkeş herkesi dinleyen lider karakterine haizken, Sn. Bahçeli’nin bu hususu göstermemesi başlıca zafiyettir. “Evlatlarım” dediği Ülkücüleri biraz olsun dinleseydi partisini bu cenderenin içine hapsetmezdi. Devlet Bahçeli lider feraseti gösterseydi farklı konuşan Ülküdaşlarını bir ÇERÇEVELEME içine hapsetmezdi. Bir tavsiyede bulunmak istiyorum; Sn Bahçeli’nin etrafında bulunanlar ENDERLİK YANILGISINA düşmesinler. Danışman ya da yönetici olanlar bilsinler ki onlardan çok daha yetenekli ve samimi idealistler bu ülkenin içinde yaşamaya devam ediyorlar. Gerçek Ülkücülerse Bahçeli’ye hakikati anlatmakta bir an olsun tereddüt göstermezler.     

Bir camiayı ne hale getirmişler. A’dan Z’ye ser’apa “Ülkücüyüm” diyen herkesin sorunu ve sorumluluğundadır. Sn Bahçeli yanlış tercihlerde bulunmasa “MHP genel başkanlığından sorumlu Akp genel başkan yardımcısı denmezdi” demek ile bu işler çözülmüyor. Evet.. haklı olanlar var; Bahçeli’ye “kuluçka” benzeşi yapan kelle ütülenseydi keşke! Fırat Çakıroğlu’na sahip çıktığını anlasaydık!

Bugünün konu ve konukları yarın ki çözümün muhtemel unsurlarıdır; çözümün kendisi asla değillerdir o kadar! Sorun Bahçeli ile seçim kaybetmekte değil; hafıza kaybı yaşayarak TARİHSİZLEŞMEK ile ilgilidir.

TANRI TÜRK’Ü KORUSUN!