BU VATANA KURBAN OLANLAR

Abdestsiz yere basmadığınız günlerden birinde Beyazıt Meydanından okulunuza doğru yürüyorsunuz.

Önünüzde Milli Selamet Partisi gençlik kollarından birkaç genç...

İstanbul Üniversitesinin tarihi kapısına yaklaştıkça civar mekanlar kahve, okul girişi kahpe kokuyor. O da ne ?

Türklerin bu büyük şehri feth etmesinin nişanesi olarak yüz yılı aşkın zamandır orada duran "İnna fetahna leke fethan mübina" (Biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik) ayetinin üzerinde , komünistler tarafından asılmış bir pankart sallanıyor: (Haşa) "Muhammed'in p.çleri giremez" Yanınızdaki ülkücü arkadaşınızla birbirinize bakıyorsunuz.

İki ayrı bedendeki tek bir sadaktan alınıp ta atılan ok gibi fırlıyorsunuz.

O pankartı oradan indirmek, hak edene gereken cevabı vermek için kanınız kaynıyor.

Hemen birkaç metre önünüzde de MSP li gençler. "Onlar da dindar çocuklar, alemlere rahmet olarak yaratılmış Kutlu Nebi'ye laf söyletmezler" diye geçiriyorsunuz içinizden. Ama o da ne ?

Başlarını kaldırıp yazılanı okuyorlar ve baş eğip altından geçiyorlar. Siz baş eğmiyorsunuz, bu uğurda baş veriyorsunuz.

Kutsal vatan toprağına mübarek kanınız damlıyor, ruhunuz sizden önce şehadet şerbetini içen ülküdaşlarınızla buluşuyor ama o pankart ta oradan iniyor. Sonra yıllar geçiyor, Kissenger'ın ,Carter'ın çocukları ülke yönetimine el koyuyor ve baş verip baş eğmeyenleri Mamak Cezaevi C-5 e yolluyorlar türlü işkencelerden geçirmek için...

Baş eğip yola devam edenler de meydanı boş bulup yerleşiyorlar devlet kademelerine.

Böylece kendilerini 2000 li yıllarda koltuk ısıtmalı C serisi lüks arabalara bindirecek, lugatimize "sıfırlamayı" sokacak süreç başlamış oluyor.

 

İşe bakın : baş eğmeyenler C-5 e , baş eğenler C serisine... Onlar bu vatanın çok kıymetli evlatlarıydılar. Türk Milletinin Son Başbuğ'unun ardından yürüdüler.

Baş verdiler ama baş eğmediler.

Onlar BU VATANA KURBAN OLDULAR.

Ruhları şad, mekanları cennet bahçeleri olsun... ...

Dünden bugüne çıktığımız bu yolculukta gelelim günümüzün Kurban Bayramı tartışmalarına.

Bütün bir yıl boyu seralarda yetişen köfteleri lüpleten, tarla malı biftekleri götüren, bağ bozumu mahsulü bonfilelere hayır demeyen insanlara selam olsun... Senenin 364 günü kesilen hayvanlar batmıyor da, ibadet olan mı batıyor ? Samimiyet, lütfen sa-mi-mi-yet... "Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Fakat O'na takvanız ulaşır... " (Hacc Suresi 37.Ayet) Gayrı nizami koşullarda, ehil olmayan kişiler tarafından, işin amacından saptırılarak, hayvanlara eziyet edilerek, günlük yaşama rahatsızlık verilerek, sokakta, caddede, yolda, arsada kesilen kurbanlara ben de karşıyım.

 

Zaten merak buyurmayın hayvana eziyet ederek, işi ticarete dökerek kurban kesenlerden Cenab-ı Allah da razı olmaz. Bunun yanında usulüne uygun kurban kesilmesi ne cinayet, ne eziyet, ne de rezalettir.

Bu bayram sayesinde evlerinde et gören çocukların yarım tebessümü, bu bayram sayesinde yardım alan şehit ailesinin mutluluğu, bu bayram sayesinde tedavi olabilen lösemili miniğin yeniden kazandığı yaşama sevinci herşeye değer. Gerisi bana göre tırıvırı...

 

RUZUNUZ HEMİŞE IYD OLA, IYDINIZ SAİD OLA... (Yani her gününüz bayram tadında geçsin, bayramınız da mübarek olsun)