Karizma, Anadolu dâhil her yerde kullanılan bir ifade artık.

İnsan vardır, doğuştan karizması vardır. Edası, endamı, oturuşu, kuşamı...

Yine insan vardır, saraylarda da doğsa, eğreti durur bir şeyler, yakışmaz, yakıştırılmaz…

Ekranlarda izlediğim bir görüntü beni çocukluğuma götürdü. Hani eskilerde ilkokul öğrencileri okul döneminde saçlarını sıfır numara yaparlardı ya, o günlere.

Baktım bir öğrenci, saçları sıfır veya üç numara, ceketi ilikli, öğretmeninin karşısında otururken iki elini iki dizine koymuş, dizler yaklaşık 90 derece açıyla dik duruyor. Yüzü kızarmış, ödevlerini tam yapamamış öğrenci edasıyla otururken, öğretmeni rahat ol evladım diyor ve terbiyeli öğrenci ceketinin düğmesini açmakta zorlanıyor.

Allah bağışlasın, ailesinden razı olsun.

Ah keşke kendi ailesinin yanında da böyle saygılı olsaydı. Yayılarak oturmasaydı, bacak bacak üstüne atarken yanındakinin pantolonunu kirletmeseydi…

Ama olsun, bizi çocukluğumuza götürdü ya, Rabbim anasına ve babasına gani rahmet eylesin.

Karizmayı çizdirmeye gör, toparlamak zordur.

İster Şah isterse Padişah ol, o mahcup ifade yüzlerden hiç silinmez…

Halen ailesinin yanında gözüken; küçük dağları ben yarattım edalı, gücü yanındakine yeten, derslerine çalışmayan ancak başarılı öğrenci ödülünü alan ve alacak olan öğrenciler de var.

Onlara dikkat etmek gerekir.

Maazallah her an ailesinin karizmasına çentik atabilecek bu şımarıkların kulağı çekilmezse aile sıkıntıya düşebilir…

Demedi demeyin…

***

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatının gecesinde iki şiir yazmıştım. Birisi hiçbir yerde yayınlanmadı. İşte o şirin sadece son kıtasını yayınlıyorum.

Bilin bakalım bu dizelerin muhatabı kim?

Yalçın kayalarda Pazar kuruldu,

Bir Topçu’nun güllesiyle parçalandın Reisim…

Tipide boranda pusu kuruldu,

Muhannetin hesabıyla kıyaslandın Reisim…

[email protected]