Devlet adaletle ayakta kalır.İntikam duygusuyla,kinle,nefretle hareket etmez. Zaten kin ve nefretin olduğu yerde adalet olmaz.

15 Temmuz'dan beri geniş kapsamlı soruşturmalar yapılıyor. Kadın,erkek,yaşlı,genç binlerce insan içeri alındı. Bir devletin, yüzlerce vatandaşımızın ölümüne,  binlercesinin yaralanmasına sebep olmuş bir darbeye karşı kayıtsız kalması düşünülemez. Aksi takdirde devlet diye bir şey kalmaz.

Ancak bu yapılırken de, devlet hukukla bağlıdır. Suçlu masum ayırımı yapar,at izi ile it izinin birbirine karışmamasına dikkat eder.

Bu ayırımı yapmadığı takdirde geleceğe yeni problemlerin tohumunu atmış olur.

Darbe ne kadar suçsa,devlete tuzak kurmak,Yargı yolu ile masum insanları töhmet altına sokmak, devlet görevini ifa ederken dış bir hiyerarşiye tabi olmak, devlet içinde devlet olmak da o kadar suçtur.MİT tırları,Balyoz ve Ergenekon davalarında yapılan yanlışlar, hala hafızalarda tazeliğini koruyor.

Diğer yandan suçluları kovalarken bir bankaya para yatırmayı,belli yayınları okumayı,şu veya bu sendikaya üyeliği,tamamen İslami hassasiyetlerle yapılan kimi faaliyetleri de suç saymak o kadar yanlıştır. Böyle bir uygulama çerçeveyi o kadar genişletir ki, hem sürdürülemez bir durum ortaya çıkar, hem de bu davaları sulandırarak maksadının aksi sonuçlara neden olur. Daha kötüsü insanların hayır,hasenat duygularını öldürmesi, tüm dini grup ve yapılara güvenin sarsılmasıdır. İslam, bu ülkenin çimentosudur, dün olduğu kadar bugün de onun birleştiren,kardeşleştiren mesajına  ihtiyacımız vardır.

Bunları niye yazdım, bizzat tanık olduğum bir sürü yanlış var. Paralel devlet yapılanması veya darbe ile alakası olmayan bir çok insan mağdur ediliyor. Söz gelimi, BBP Genel Başkan yardımcısı Kaptan Kartal... Kartal'ı en yakından tanıyanlardan biriyim. Keşke onun kadar çalışkan onun kadar vatansever  yüzlerce, binlerce insanımız daha olsa. Kaptan Kartal, onlarca defa Türkmen dağına gitti, oradaki Türkmenlerin acısını paylaştı. Diyarbakır Sur'da operasyonlar başladığında  Diyarbakır'a giderek basın toplantısı yapıp güvenlik güçlerine BBP'nin desteğini dile getirdi. Askeri ,polisi ziyaret ederek  onlara moral verdi. Hakkari'de operasyonlar başladığında atladı Hakkari'ye gitti. Özel Harekatı,Kaymakamları,askerleri ziyaret etti. Hakkari'de basın toplantısı yaparak Türkiye'nin asla bölünmeyeceğini dünya aleme ilan etti. Sonra ne oldu,Kartal FETÖ'den içeri alındı. Böyle bir iddianın bu ülkede yapılmayacağı insanlardan biri Kaptan Kartal'dır. Yüzde yüz milliyetçi, yüzde yüz vatanseverdir.

Keza, bu satırların yazarı da,  bir süre bu suçlamanın muhatabı olarak Sincan'da Ramazan Akgün ve Kerim Çolaklı ile birlikte tutuklu kaldı.Bizi bugün MHP'yi pazarlayanların Jurnallediğini söylememe gerek yok. Koğuş arkadaşlarımdan biri eski Burkinafasso büyükelçisi,uluslararası ceza mahkemesi üyesi Aydın Safa Akay'dı. Bu kişi Mason. Bylock kullanmış. Kendi ifadesine göre Mason olan Burkinafasso Dışişleri bakanının telkini üzerine internetten indirip bakanla yazışmalarda kullanmış. Göz altına alındığında üstünde mason kimliği de çıkınca,FETÖ'nün Mason imamını yakaladık diye haber geçmişler. Bu kişi ile iki ay beraber kaldım. Fatiha süresini -Siratal Müstakim'e- kadar biliyor. Hayatında bir defa  namaza gitmiş, nasıl niyetlendin dedim, "Allahım sen biliyorsun hangisi olduğunu işte o" diye niyetlendim, dedi. Ama iyi düşünen,iyi eğitim almış,bu ülkeyi seven bir insan. Düşünce ve hayat tarzı ile de  bu suçlamaların muhatabı olamayacak kadar farklı. Bir cemaatin tornasından geçip de Fatiha süresini bilmemek mümkün mü? Akay, bu olağanüstü dönemin kurbanlarından. İki aylık koğuş arkadaşlığımızda kesinlikle bu yapılanma ile ilgisi olmadığına kani oldum. Şimdi,BM güvenlik komitesi ,uluslararası dokunulmazlığı olan Akay'ın bırakılmasını istiyor,hükümet direniyor. Akay'ın tutukluluğu BM ile Türkiye arasında diplomatik bir krize dönüşmek üzere.. Halbuki, devlet dediğin  kimin ne olduğuna dair bir istihbaratının bulunması gerekmez mi? Bazı aklı evvellerin  hükümete yaranmak için yaptıkları akıl dışı işler dönüp dolaşıp  Türkiye'yi vuruyor.İki örnek verdim, böyle içerde sayısız örnek var. Darbe gecesi Beştepe'ye gidip Cumhurbaşkanına siper olacağım diye hayatını tehlikeye atan,beraberinde ki akrabasının aracı isabet alan kişiyi bile kavgalı olduğu eniştesi ispiyon etmiş diye içeri almışlar. Kolluk da,Yargı da daha dikkatli olmalıdır. Haksız yere yapılan her tutuklama devletin zarar hanesine yazılır. Mesele çok insanı cezalandırmak değil,suçlu olanları cezalandırmaktır. Bu mantıkla gidilirse Türkiye'nin yarısı -şüpheli- hale gelir. Kimse yarınına umutla bakamaz. Bu da ülkeyi,milleti tüketir.Krizlerimize bir yenisi eklenir.