Devlet Bey’den ve kasetçilerinden özür diliyorum… Kendilerine verdiğimiz rahatsızlıktan mahçubum hakikaten… 

Türk televizyonlarında “kırmızı nokta”lı haberler olarak “buzlanarak” yayınlanan, intermet medyasında yetişkinler arasında tık rekorları kıran, ebeveynlerin çocuklarına “aman evlâdım MHP’li yöneticilerle ilgili videoları sakın izleme, çok ahlâksız görüntüler onlar” tenbihlerine konu olan, “siyasetin Kazanovaları, siyasetin Nuri Alço’ları, Coşkun’ları” sıfatlarıyla internetin mizah malzemesi haline gelen MHP üst düzey yöneticilerinden de özür diliyorum…

Ülkücü Hareket’in politik vizyonundaki bu üst düzey fantastik çekimlerin sahiplerinin her birinden, Ülkücü Hareket’in temsil kabiliyeti yüksek(!)bu kişileri parti divanında vazifelendirerek hizmetini sağlayan ve fantastik görüntülerin yayınlanmasından sonra da bunlara sahip çıkarak halen şehit ziyaretlerinde bile yanından ayırmayan Sayın Devlet Bahçeli’den de özür diliyorum…

Ülkücü Harekete hizmeti geçmiş ve ahirete intikal etmiş bütün büyüklerimizden ve arkadaşlarımızdan, harekete hangi şekilde olursa olsun hizmeti bulunmuş bütün Ülkücülerden içtenlikle özür diliyorum...

Bin bir zahmetle o kadar kasete malzeme veren kasetçi vekillerin, üst düzey idarecilerin fedakarlıklarını görmezden gelerek,  bunu bir ahlaksızlık olarak telâkkî ettiğimiz için özür diliyorum…

Bunun bir kabiliyet ve bir propaganda metodu olduğunu anlayamadığım için özür diliyorum…

Saf duygularla Ülkücülüğün bir vicdan ve ahlâk hareketi olduğunu sanıyordum, Ülkücülüğün bir iman ve ihlas hareketi olduğunu sanıyordum,  Ülkücülüğün bir vakar ve haysiyet hareketi olduğunu sanıyordum, Ülkücülüğün bir terbiye ve mefkûre hareketi olduğunu sanıyordum…

Yanılmışım…

Ülkücülük, MHP’nin tepesinde yalnızca bir temsil hareketiymiş, tesiri halen devam eden bir komünizm düşmanlığının Rus hatunlara karşı sergilenen bir fantastik atraksiyon hareketiymiş.

Ülkücülük,  MHP’nin tepesinde yalnızca, sahip olunan koltukları kaybetmemek için uygulanan bir politik masturbasyon hareketiymiş…

Ülkücülük MHP’nin tepesinde yalnızca, vehimli bir kafanın ürünü olan ne olursa olsun politik varlığını devam ettirme güdüsüymüş…

Elli yaşımı geçtim, MHP’nin tepesindeki Ülkücülüğü anlayamadığım için Nihal Atsız’dan, Dündar Taşer’den, Alpaslan Türkeş’ten, Galip Erdem’den, S. Ahmet Arvasî’den özür diliyorum…

Benim kepazelik olarak idrak ettiğim kaset rezaletini kendisine ahlakî, vicdâni, dinî problem etmeyen MHP Genel Başkanı’ndan ve onun yönetiminden ve tüm MHP kadrolarından özür diliyorum…

Kendi ailemden, cezaevinde kaldığım sürece bin türlü sıkıntıya göğüs gören anne ve babamdan, cezaevinde yatan bütün arkadaşlarımın anne ve babalarından, ailelerimizin tüm fertlerinden, işkencede ve sehpada can veren bütün arkadaşlarımızdan ve ailelerinden özür diliyorum…

Kaset haberini yapan yüzlerce internet sitesi ve televizyon kanalı varken, Habererk’i kapattıran kasetçi vekillerimizin haklılığını yeni anlamış bulunuyorum.. 

Onlarla aramızdaki fark, onların nevzuhur(yeni icad olmuş) Ülkücülüğünü bilmiyor olmamızdan kaynaklanıyor. Biz Ülkücülüğü garsoniyerlerde ve faturalarını Genel Merkeze ödettikleri otel odalarında ya da TBMM’nin pembe deri koltuklarında değil, daha bıyıkları terlememiş gencecik delikanlılar olarak sokaklardaki çatışmalarda, bir dilim ekmeği bölüştüğümüz Ülkü Ocakları’nda ve cezaevlerinin soğuk betonlarında öğrendik…

Bu sebeple biz Ülkücüler, onların içine düştükleri(Allah kimseyi düşürmesin) rezaletin, Ülkücü ahlâkı, Ülkücü vakarı, Ülkücü haysiyeti, Ülkücü mücadeleyi, Ülkücü geçmişi, Ülkücü kişiliğini zedeleyeceğini, toprağın altına verdiklerimizi muazzep edeceğini, Ülkücüleri mahçup edeceğini düşündük…

Yanılmışız… 

Özür diliyorum…

Bir ayet, “Leküm diniküm veliyeddin” der: “Senin dinin sana, benim dinim bana..”

Ben de şu anda, MHP Genel Merkezi’nin tepesindekilere aynı şeyi söylüyorum:

“Sizin Ülkücülüğünüz size, bizim Ülkücülüğümüz bize…”

NOT: Yıllar önce yazdığım bu yazıyı bugün de güncelliğini koruduğu için yeniden yayınladık.