Birlik güç demektir.

Bu bilinmesine rağmen halen kovmanın, kovalanmanın, dün ölüme gittiklerini ve dahi öldüklerini yok sayarken, dün cepheleştikleriyle dost olabilmenin çokça yaşandığı günlerden geçiyoruz.

Bıktık artık içe dönük konuşmaktan, yorulduk artık gerisin geriye koşmaktan… O nedenle bu yazımı, dostluğa, aileye, arkadaşlığa, dayanışmaya ve ahde vefaya ayırdım.

Bir Ramazan daha geçti, sonrakiler kime nasip Allah bilir. Ramazan’ın güzelliği içinde saklıdır. Derler ya, “bir ben vardır bende benden içeri”, işte o misal. Zira Ramazan, Allah’ın kurallarına uymak, fukarayı hatırlamak, dostlarla kucaklaşmak, ailece dayanışmak demektir.

Bu sene katıldığımız ve önemli gördüğüm dört iftardan bahsetmek istiyorum.

Bir. Uzunca bir zaman MHP Kadın Kolları Genel Merkezinde görev yapan eşlerimizin, geleneksel iftar programı, bu yıl 30 kişiydik. Burada bir noktaya değinmeden geçmek olmaz. Hanımlar kendi evlerinde pişirdikleriyle şehit ailelerini evlerinde ziyaret eder, iftarı şehidimizin evinde yaparlardı. Kurbanlıkları evlere elleriyle dağıtırlardı. Ankara dışında oldukları için iftara katılamayan ailelere selam olsun.

İki. Bir dönem Toprak Mahsulleri Ofisinde birlikte çalıştığımız gönüldaşlarımızla ailece bir araya geldik, bu yıl 28 kişiydik. Birbirinden gözünü kaçırmayan, dönemlerindeki başarı resmi kayıtlarına geçen bir ekip olarak, manevi hazla bir aradaydık. Katılamayanlara selam olsun.

Üç. Dostluğun manasına yıllardır leke düşürmeyen, birliktelikleri 30 yılı aşkındır süren, iyi günde de zor zamanda da birlikte olan, aile dostlarımızla geleneksel iftarımız, bu yıl 22 kişiydik. Kendileri katılamayan ancak evlatları bizimle birlikte olan dostumuza selam olsun.

Dört. Babam Hacı Mirza’dan olma, annem Meleksima’dan doğma kardeşler, gelinler ve damatlar, torunlar, eşleri, çocukları olarak yaptığımız “Geleneksel Aile İftar Programımız.” Bu yıl 31 kişiydik, Ankara dışında olup da katılamayan 18 cana selam olsun.

Bunları niçin yazdım? Demezler mi, Allah kabul etsin, afiyet olsun da sizin iftarınızdan bize ne?

Hayır o kadar kolay değil. Çünkü gördüm ki, bir yerde bir şeyler eksik. İnsanımızın gönlü buruk. Bir şiirde öksüz bir kız çocuğu annesinin mezarı başında “sol yanım acıyor anne” diyor ya, ülküdaşlarımızın de sol yanında bir acı vardı, onu gördüm ve üzüldüm. Bir gün, bir yıl değil bir ömür süren adanmışlıkta gönüller buruksa, git ne halin varsa gör diyememeliyiz.  

Evet, mesele buradadır.

Bakan görür, gören düşünür, düşünen karar verir, oy verir. Düşünmek zorundayız, kimlerle yola çıkmıştık, kimlerle bir mefkurenin kavgasını vermiştik, kimdi her daim bedel ödemeye razı olan?

Sanırım mesaj alınmıştır. Millet olarak noksanımız budur. Başarabilirsek güçlü olur, boynu kalın bozkurt olarak kalabilir ve mazluma arka durabiliriz.

Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun, sol yanı acıyanlara. Mübarek Ramazan Bayramı ailelerimize ve milletimize hayırlar getirsin inşallah.