Sosyal medya hesabından açıklamada bulunan Akşener, TBMM Başkanı Kahraman'a zehir zemberek bir cevap vermiş, Kahraman da dün yeni bir açıklama yaparak "teşbih yaptığını" iddia etmişti.

Meral Akşener'den İsmail Kahraman'a çok sert bir cevap daha geldi.

Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Akşener, "İlgili açıklamada teşbih sanatının bir mazeret olarak kullanılması, teşbihin edep çerçevesinde yapılmasının ahlaki zorunluluğu ortadan kaldırmamaktadır. 

Hayretle ifade etmek isterim ki, meşum 15 Temmuz darbe teşebbüsünden buyana, sözkonusu darbe teşebbüsünü şahsımla ilişkilendirmeye yönelik iftiralar, bahsi geçen basın açıklamasında "resmi" bir bildiri olarak dile getirilmiştir.

"İFTİRALARIN KAYNAĞI HUSUSUNDA CİDDİ BİÇİMDE AYDINLANDIK"

Bu durum, iftiraların kaynağı hususunda bizi ciddi biçimde aydınlatmıştır. Dolayısıyla asıl müflislerin kimler olduğu, kul hakkının insanı düşüreceği durumu izah eden Hz. Peygamber'in "müflis hadisi" ölçü olarak alındığında daha iyi anlaşılacaktır" ifadelerini kullandı.

CAHİLLİĞİMİ KABUL EDİYORUM

Ancak sözün ve ilgili açıklamanın sahiplerinin ve destekleyenlerin meşrep genişliği ve ahlâkî seviyeleri konusundaki "cahilliğimi" kabul ediyorum.

İşte açıklamanın tam metni:

Türkiye Cumhuriyeti, köklü bir devlet geleneğine sahiptir. Bu gelenek dahilinde dikkati çeken en önemli unsurlardan biri devlet adamlarının devletimizin itibarına uygun bir ciddiyet ve ağırlıkla konuşması ve hareket etmesidir.

Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı tarafından, "muhatap alınmama iddiasına" rağmen, zımnî olarak da olsa şahsıma yönelik olarak yayınlandığı anlaşılan basın açıklamasının da ortaya koyduğu üzere, geldiğimiz noktada "devlet adabı" ve "devlet adamı" kavramlarının, dolayısıyla köklü devlet geleneğimizin son derece tahrip edildiğini bir kez daha üzülerek müşahede ediyoruz.

İlgili açıklamada teşbih sanatının bir mazeret olarak kullanılması, teşbihin edep çerçevesinde yapılmasının ahlâkî zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Kaldı ki, böyle bir teşbihi şahsıma ulaşacak kadar uluorta beyan etmek, zaten söz sahibinin ve bu sözü tevil etmeye çalışanların edep ve ahlâk anlayışının göstergesinden başka bir şey değildir. Zira herkesin meşrebi kendinedir elbette, fakat bizim meşrebimiz bu sözü "siyasî görüşlerin müşterekliğine" işaret eden "masum" bir teşbih olarak kabul etmeye müsait değildir. Bu nedenle öylesi bir "teşbih"in siyasî literatürde makul karşılanacağı zannını kabul etmek bir yana bilakis "ağza alınması" dahi tarafımca düşünülemez.

Benim adımın böylesi bir teşbihe konu olmasını bu minvalde bir kez daha şiddetle kınıyorum.

Bu teşbihlerin neden kadınlar mevzu olduğu zaman yapıldığını ise, kadına bakışın bir yansıması bağlamında halkımızın takdirine sunuyorum.

Ancak sözün ve ilgili açıklamanın sahiplerinin ve destekleyenlerin meşrep genişliği ve ahlâkî seviyeleri konusundaki "cahilliğimi" kabul ediyorum.

Son olarak, hayretle ifade etmek isterim ki, meşum 15 Temmuz darbe teşebbüsünden bu yana, söz konusu darbe teşebbüsünü şahsımla ilişkilendirmeye yönelik iftiralar, bahsi geçen basın açıklamasında "resmi" bir bildiri olarak dile getirilmiştir. Bu durum, iftiraların kaynağı hususunda bizi ciddi biçimde aydınlatmıştır. Dolayısıyla asıl müflislerin kimler olduğu, kul hakkının insanı düşüreceği durumu izah eden Hz. Peygamber'in (S.A.V.) "müflis hadisi" ölçü olarak alındığında daha iyi anlaşılacaktır. Ancak anlamak için elbette insaf, vicdan ve ahlâk sahibi olmak gerekir.

Bunun yanında, "devletin yetkilileri" olarak "delili olanların gereğini yapmaları" çağrıma rağmen söz konusu iftiraları resmi bir açıklamada fütursuzca dile getirip algı operasyonu yapmaya tevessül etmenin anlamını, siyasî ahlâkın bir göstergesi olarak yine halkımızın takdirine sunuyorum.

Editör: TE Bilişim