Dün bize dil uzatan bir milletvekili (M.M.), “MHP artık bizim için el değildir, bizim onlarla kıblemiz bir (eskiden ayrı mıymış haşa)” diyebiliyor…

Bu açıklamayı es geçsek de birbiri için yıllarca cefa çeken, kefen giyenlerin “Evet-Hayır” denkleminde çapraz ateşine ne diyeceğiz?

Biz 15 Temmuz’da nasıldıysak evvelinde de oyduk, bugün de oyuz, inşallah son nefesimizde de… Ne aldatıldık, ne de aldattık, elhamdülillah.

Yıllar önce bir dostun incir çekirdeğine gönül koymasına çok üzülmüş ve kağıtla dertleşmiştim. Yersiz itişmelere dayanamıyorum.

Acıdır ki, bugün bunların sayısı milyonlar düzeyinde ve bize yine kahır düştü.

GÖNÜL KOYMA EY DOST

Sevdalarımız sarardı aydınlık gecelerde,

Ülkülerimiz ürperdi karanlık gündüzlerde…

Yalnızlığa düştük yığınların içinde,

Çokluğu yaşadık biz dağların tepesinde…

Diyarbakır’da surlara tırmandık çocukluğumuzda,

Hakkari’nin Zap’ını seyreyledik gençliğimizde.

Erzincan’da, Fırat’a gem vuramadık yiğitliğimizde,

Ankara’da durulduk ve dahi yorulduk olgunluğumuzda…

Erzurum’un Palandöken’inden kar getir,

Soğuk mu soğuk beyaz mı beyaz...

Muş’un ovasında karpuz topla,

Tatlı mı tatlı, al mı al…

Edirne’de yağmur yağar tarlalara,

Şarıl, şarıl, damla, damla…

Şanlıurfa’da tuz mu ektik ovalara,

Bomboz, çatlaklar yarık yarık…

Cennet vatanı zindan eylem ey dost,

Bazılarına cehennem olmuş cennet…

Vurgun, yalan, talan,

Küçülen devlet istiyorum karanlık gecelere,

Büyüyen devlet istiyorum aydınlık gündüzlere…

Gaziantep’te şahinlere yoldaş ol,

Munzur’da akan kana çare bul…

Gönül koyma ne olur ey dost,

Gönlüm gönlüne hasret kalmasın,

İncinirim, kırılırım, dayanamam sensizliğe…

Bir hülya kurdum gözlerin gözlerimde,

Bir düş gördüm ellerin ellerimde…

Toroslara tırmandık nefes nefese,

Buz gibi sulardan içtik kana kana,

Yorulduk nefesimiz yerinde dimdiktik,

Takatimiz kesilmişti ama biz zindeydik,

Aç gezdik tok sallandık,

Namerde muhtaç kalmadık ey dost…

Uç uça düğümledik Palandökenle Toros’u,

Yan yana getirdik yazları, güzleri,

Ne var ki savrulduk zirvelerden vadilere…

Ne olur gönül koyma ey dost,

Sararmasın sevdaların,

Ürpermesin ülkülerin,

Bel bağlama arkanı dönemeyeceklerine,

İncinirsin, kırılırsın, gönül korsun ey dost...