Onlarca yıldır siyasilerin demokrasi, çağdaşlık ve laiklik kılıfına sığınarak, yaptıkları haksızlık, hırsızlık ve yolsuzlukların, kalabalıklarda yarattığı travmalar öylesine derin yaralar açmıştır ki, bugün kutsallıkların arkasına sığınarak yapılan haksızlık ve yolsuzluklara toplum “olmamış gibi” davranarak, kayıtsızlığını sergilemiştir.

                          Artık irtica geliyor, laiklik elden gidiyor, söylemlerini ciddiye alıp harekete geçecek herhangi bir güç kalmadı. Artık sağ-sol, Alevi- Sünni deyip,  kardeş kavgası çıkaracak güç odakları yorgun ve dağınık! Artık mevcut olumsuz durumları uluslar arası birtakım mevkilere şikâyet etme şansını da kaybediyorsunuz. Kaderinizle baş başa kalıyorsunuz. Başınızın çaresine demokratik ülkelerde olduğu gibi, demokratik platformlarda bakacaksınız.

                          Keşke onca olumsuz durumlarla oyalanıp zaman kaybedeceğinize, ülkemiz ve insanlarımız için bir şeyler üretseydiniz. Çaresizliğe düşüp demokratik olmayan yollara saparak, onca insanın işkence görmesine, acı çekmesine,  sebep olmasaydınız. Artık sizin için yapılabilecek pek fazla bir şey yok! Tasfiye ediliyorsunuz. Kalabalıklar sizi affetmedi ve asla affetmeyecek gibi gözükmektedir.

                          Hayatta kalmak, ayakta durabilmek için makarna ve kömüre muhtaç bırakılıp onuru zedelenen kalabalıkların, demokratik haklarını kullanıp üç-beş menfaatperestin öncülüğünde iktidara getirdiklerine katlanmak istemiyorsanız, yoksul kalabalıklara İş, Aş, Eş projeleri geliştirip sizleri iktidar yapmalarını bekleyeceksiniz. Aksi takdirde imralı’daki beslemenin tavrı, cemaatin kasetlerine umut bağlarsanız topyekûn tasfiye edileceğinizi sosyolojik verilerden tahmin etmelisiniz.

                          Cemaati iktidara tasfiye ettirmeye çalışanlar, iktidarı da cemaate havale etmiş, “kaset ve yolsuzluklar” la bu dönemi böylece kapatmayı planladıkları görülmektedir. Kimin iktidara geleceği konusu bu dönemde tamamen seçmenin iradesi ile gerçekleşeceğinden, siyasilerin sahalara inip ilim adamları eşliğinde, kalabalıkların ne istediği neleri beklediği noktasında (uzun ve kısa vadeli) ciddi çalışmaların yapılması zorunlu gözükmektedir. Bu çalışmaların sonucunda oluşturulacak siyasetin iktidar olma şansının var olduğunu düşünmekteyiz.

                         Yapılan yolsuzluklarla elde edilen servet, yani ayakkabı kutularındaki paraların 8 yıl ülkemizdeki işsiz gençlerin asgari ücretle maaşı olabilecek boyutta ise, dürüst bir iktidarın işsizliği kısa zamanda( çalıp-çırpmadan) çözebileceğinin sinyallerini toplum katmanlarına vermeleri gerekmektedir.

                         Namaz kıldırmak, cenaze yıkamak, din-i ihtiyaçlarımızı gidermek için yetiştirilen, fakat siyasi sahadaki boşluktan yararlanıp, siyaset yapmaya soyunan “yapay siyasetçilerle” bu ülkeyi yönetmenin mümkün olmadığını tecrübelerle öğrenmiş bulunmaktayız. Kafası karışık, çaresiz ve yorgun kalabalıklara; onurlu, kararlı ve bilinçli siyasetçiler çare olabilirler. Bilinçli muhalefetin iktidarına selam olsun.

Hüseyin ÖZCİHAN