Bir edebiyat şahaseri olan Dorian Gray'in Portresi'nin  yazarı olan  Oscar Wilde  kadar yetenekli olduğumu iddia etmiyorum. Ama elimden geldiği kadarıyla sizlere son günlerde tartışma proğramlarının ekranlardaki vazgeçilmez müdavimi "her nasılsa(!) " olan küçük bir adamın portresini çizmeye çalışacağım. 

"Türk entelijansiyasını  uzun zamandır elinde tutan ve gündemi belirleyen aydınlar uzun zamandır panik halinde . Kendilerini bu cumhuriyetin ve devletin sahibi sananlar altlarlndan çekilmiş halıyla neye uğradıklarını şaşırmış durumdalar. 

Sistem dışına itilen Anadolu insanı  CEMAATİN izlediği bu politikayla enerjisini doğru yere yönlendirdi.  

Beline hakim olamayan siyasetçiler Cemaati suçladı. Basit bir cevap anahtarı olayını Cemaata bağladılar.  Tutuklanan darbeciler işin arkasında Cemaati aradılar.  Ama hep duvara tosladılar. Peki  bu karanlık adamlar niçin sahtekârlıklarını AK Parti ve cemaate yüklediler? Hükümete yüklenmelerinin sebebini biliyoruz.  Asla ve asla sandıkta Ak Partiyi yenemeyeceklerini  bildikleri için ne uydurursak kârdır diye düşünüyorlar. 

Gülen cemaatine yüklenme gerekçeleri farklı. Bu güne kadar sistem dışına itilen Anadolu insanı Cemaatin izlediği sağlıklı politikayla enerjisini doğru yere kanalize etti. 

Gülen Cemaati mensupları kuş uçmaz kervan geçmez yerlere gittiler.  Oradaki insanlara Türkçe öğrettiler. Türkiye sevgisi aşıladılar. 

Allah ve vatan sevgisiyle dolu bu insanlar niçin karanlık unsurlar tarafından hedef gösteriliyor? Çünki kendi tahtları sallanıyor. Alıştıkları düzen son buluyor.

İstanbul sermayesi karşısında ciddi bir Anadolu sermayesi buluyor.  Hattâ TUSCON ve MÜSİAD maddi güç anlamında TÜSİAD'ı geçmeye başladı. .

Gülen cemaati Türkiyeyi değiştirip dönüştürmeyi başardılar.  "

Yukarıdaki satırlar Cem Küçük'ün eski yazılarından birinden alıntıdır. Bu Küçük adam buna benzer yüzlerce yazıda Cemaat meddahlığı yapıp 12 Eylül 2010 referandumunda  yargıyı yürütmenin emireri durumuna sokacak anayasa değişikliklerine sevgili hocası Fetö'nün dediği gibi " mezardan ölüleri bile çıkarıp EVET verdirterek yargının tamamen Fetö'nün emrine girmesi için Fetö ve AKP zevatı ile beraber ölümüne çalışan biridir. 

O referandum Türkiye için kader anı olmuştur. Bunun bilincinde olan Türk milliyetçileri ülkücüler Fetö-AKP birlikteliğinin EVET'ine karşı amansız bir HAYIR mücadelesi vermişlerdir. 

İşin garip tarafı  gücün yanında olmayı meziyet olarak gören bu küçük adam  şimdilerde  2010 12 Eylül referandumunda Fetö -AKP cephesine karşı HAYIR cephesinin öncülerinden Meral Akşener'i  her ortamda Fetöcü ilân edip kendi küçük şahsiyetini ve Fetö ile kanka olan, devleti Fetö'ye peşkeş çeken, beraber ayni yollarda yürüyüp ıslanan  AKP cenahını  Fetö düşmanı ve sütten çıkmış AK kaşık ilân etmektedir! 

Bu zavallı küçüğün bu hezeyanlarını ister ilâhi komedi ister tragedya olarak niteleyin! 

Basın ve medyada oluşturulan korkunç kartele sırtını dayayıp  karşı tarafın kendini anlatabilecek ulusal kanal ve güçlü popüler yazılı basına ulaşmasının Beria  ve Goobbels metodlarıyla önlenmesi ve sesini duyuramaması nedeniyle bu gün meydan dünün bu Fetö yalakası ve şeriki  küçük adama kalmış ve ekranlardaki siyasi tartışma proğramlarında bu bin yüzlü küçük adam  hemen her akşam her ne hikmetse başka adam yokmuş gibi arzı endam etmektedir. 

Bu küçük  adamın bu gün böyle yaygaralar koparıp saldırmalarına bakıp gelecekte de aynı saflarda aynı tezlerle  aynı hedeflere saldıracağını düşünmek safdillik olur. Zira bu küçük adam gücün yanındadır. Yarın bu günkü efendileri gücü kaybettiği anda küçük adamda değişim başlar ve bu gün saldırdıklarının hizmetinde bu günkü efendilerine saldırmaya başlar. 

Yalnız yağma yok bizler makyevelist değil idealistiz ve küçük tetikçi  hiç bir zaman asla bizim saflarımızda yer bulamaz! 

Bizim o zaman geldiğinde küçük tetikçiye söyleyeceğimiz tek şey vardır; 

Haydi başka kapıya!