Babuşçu soyadlı  eczacı bir hanım milletvekili " 90 küsür yıllık reklâm arası bitiyor esas filmin başlamasına az kaldı" dediğinde kafamızca tepkiler koymuş ve güya protesto etmiştik bu AKP Balıkesir milletvekili hanımı.   

Seyit Onbaşının , Hacim Muhiddin'in  Kuvvayı Milliyenin  şehri Balıkesir'in  milletvekili olan bir hanımın ağzından çıkartılan(!) bu sözlerin plânlı bir  radikal değişikliğin işaret fişeği olabileceğini düşünmeden   birçoğumuz bu sözleri kişisel bir zırva olarak yorumlamıştık.

Organize olamayan kişisel tepkilerden öte gitmeyen öfke patlaması bile gerçekleştiremeyen  bu tepkilerimiz sonrası bu hanımın çıkışlarını andıran bir çok benzeri olaylar  yaşadık. 

Deli saçmalıkları olarak nitelediğimiz yüzlerce saçmalığın ardından nihayet bu günkü yaşadığımız sürece geldik. 
Reklâm arasını( cumhuriyeti) sonlandırabilecek son derece tehlikeli ve ciddi adımlar atılarak
rejim değişikliğinin hukuki alt yapısı oluşturularak "  maalesef şeytanın bile anlamakta zorlanacağı karmaşık ilişkilerle -Türk Milliyetçiliği ideolojisinin siyasi temsilcisi  ülkücülerin partisinin genel başkanı Devlet beyin olağanüstü gayretleri ve marifeti  ile- halkın kafası karıştırılarak "  güya halk iradesi ile   bu elim değişikliğin startı verildi. 

Buz dolabında bekletilen cumhuriyetimizi sonu meçhul mecralara sürükleyebilecek  " PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI"  kanun teklifi  sayın Bahçeli eliyle TBMM e getirilip desteklenince   referandum sürecine girdik ve ülkemizde bu süreç adeta bir genel seçim havasında yaşanmaya başladı ki bu çok tehlikeli bir gelişmenin" iktidarın icraatlarının onaya sunulması gibi "  ortaya çıkmasını sağladı. 

Büyük bir medya karteline, neredeyse tüm televizyon kanallarını kontrol altında tutan bir güce, her türlü para, imkân, idari ve yargı kontrol gücüne sahip bir iktidarın karşısında  böylesine ( icraatların onanması) gibi algılanabilecek bir seçim yarışına girmek , kolu kanadı kırılmış bölük pörçük olmuş bir muhalefetle bu yarıştan galip çıkmak  elbette ki kolay değildir. 

Fakat işte böyle bir ortamda kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş  deyimini hatırlatan gelişmeler gerçekleşti. Cumhuriyeti bir parantez bir reklâm arası olarak niteleyenlerin bu büyük "yıkım plânı hesabına " karşı hızır yetişti ve binlerce yıllık bir düsturu hepimize hatırlattı. " Onların bir hesabı varsa Allahın da bir hesabı vardır" 

Ülkücü hareketin içine düştüğü hal i pür perişanı düzelltmek için  yola çıkan MHP Ülkücü Değişim Hareketi  önderleri içinden birisi çok kısa süre içinde yalnız Ülkücü Hareket içinde değil siyasi yelpazenin tüm taraflarında yer alan sağdan, soldan, merkezden  umutlarını tüketmek üzere olan , adeta çıkış yolunu kaybetmiş geniş halk yığınlarının  umut ışığı haline geldi.
Bu umut güneşi, değişimin ana gücü Meral Akşener'di.  Kadınlar, suyun öteki yanındakiler, endişeliler, umudunu yitirmek üzere olanlar, kimsesizler, bunalanlar, ötekileştirilenler  hangi inanç ve siyasi düşünce içinde olurlarsa olsunlar karanlıklardan kendilerini ışığa çıkaracak öncü olarak Meral Akşener'i görüyorlardı artık.
Yazılı bir protokol değildi bu elbette . Ama zımni bir mukavele imzalanmıştı sanki geniş halk yığınlarıyla Meral Hanım arasında . Artık kimsesizlerin de bir kimi vardı!  

15 Mayıs 1919 da Yunanlıların İzmir'imizi işgalinden bir hafta sonra İstanbul Sultanahmet Meydanında Türk Ocaklarının düzenlediği  yüzbinlerce İstanbullunun katıldığı işgali protesto mitinginde milletini  " Ya istiklâl ya ölüm"  diyerek ayağa kaldıran Halide Edip gibi görüyordu  Meral Hanımı , günümüzün Türk milli kimliğinden taviz vermeyen insanları . 

Meral Akşenere ilgi öylesine büyüktü ki bazen kelimelerle anlatılamıyor fotağraf karelerine sığmıyordu. Tabii ki bu süreçte dayanılmaz bir baskı, tahakküm ve iftira bombardımanı ile karşı karşıya kaldı Meral Hanım. 
Salon iptalleri, elektirik kesilmeleri, valilerin miting  iptalleri, basın ve tv ambargoları, polisiye tedbirler , toplantılara katılan araçların engellenmesi ve fahiş para cezaları bir yana  iftira kampanyaları , linç girişimleri hiç ama hiç bir şey durduramıyordu Meral Hanımı ! 

İzmir Gündoğdu mitingi bu konuda Türk halkının gönüllerindeki konsensüsün zirve yapışıydı 
Edirne'den Ardahan'a Samsun'dan Adana'ya  kadar olan kimsesizler, umutsuzlar artık dimdik ayaktaydılar ve umut ananın umut ışıklarıyla aydınlanmış kimsesiz olmadıklarını hissederek 94. yılını yaşadığımız Demokratik Lâik Türkiye Cumhuriyetini ilelebet yaşatmaya kararlı inançlı milyonlar olarak dimdik ayaktaydılar.  

Lâik Demokratik Türkiye Cumhuriyetine karşı hesabı olanlara karşı Allahın da bir hesabı vardı ve Allahın hesabı gerçekleşmek üzereydi! 

Sarışın Bozkurt Mustafa Kemal Atatürk'ün kurup Türk Gençlerine emanet ettiği  Demokratik Lâik Türkiye Cumhuriyetinin  bir parantez bir reklâm. arası olmadığını dosta düşmana  ispat etmek için Büyük Türk Millleti ayaktaydı artık ve dillerde ortak bir kelime vardı: HAYIRlısı olması dileğiyle       HAYIR.    !