Türkiye’de İstatistik Enstitüsü(TÜİK) her ay belli ekonomik veriler açıklıyor.Örneğin aylık toplam enflasyon oranı,toplam işsizlik oranı ve yıllık gayr-i safi milli hasıla gibi.Bu ekonomik verileri bütün piyasalar takip ediyor ve çok önemli buluyorlar.Örneğin:Abd'de enflasyon ve issizlik gibi rakamlar açıklandığında tüm para ve sermaye piyasaları tepki gösteriyor,kazananlar ve kaybedenler oluyor.

 Açıklanan bu veriler 1930'lu yıllarda "Keynes" tarafından ortaya atılan adına  makro(büyük)ekonomi denen genel ekonomik gidişatı anlamaya çalışırken faydalandığımız verilerdir.Firmaları,sektörleri ve bireyleri tüm ekonomide birbirine bağlı toplam büyüklük olarak inceleyen ekonomi dalına MAKRO(BÜYÜK)EKONOMİ diyoruz

Peki 1930'lara kadar ekonomiye nasıl bakılıyordu?

1930'lara kadar büyük kapitalist ülkelerde liberal ekonomik anlayışlar ve para politikaları egemendi.Devletin firmalara ve kişilere ekonomik anlamda müdahale etmemesi gerektiğini savunan bu anlayış "bırakınız yapsınlar bırakınız etsinler" mantığıyla 1929 yılına kadar gelmiştir.

1929 buhranı(resesyon) kapitalist ekonomilerdeki bu tarz liberal anlayışın çöktüğü yıldır.1929 yılına kadar ekonomistlerin piyasaya bakış açıları şuydu: Firmaların sektörlerin ve bireylerin hareketleri tek tek incelenir hepsinin ayrı ayrı analizleri yapılır ve bir ekonomiyi tümden inceleyen genel toplam büyüklükler dikkate alınmazdı.

Devlet zaten piyasaya hiçbir şekilde müdahale etmemeliydi.Firmaları sektörleri ve bireyleri ayrı ayrı birbirinden bağımsız olarak inceleyen ekonomi dalına MİKRO(KÜÇÜK)EKONOMİ diyoruz.

 Bu bağlamda örnek verirsek:Bir firmanın sektöründe pazar payını arttrması ya da yeni pazarlar bulmasının o firmaya  kattığı değerin ölçüsü MİKROEKONOMİ’nin,aynı firmanın sektöründe pazar payını arttırıp toplam ekonominin katmadeğerini ne kadar arttırdığı MAKROEKONOMİ'nin konusudur.

 Daha basitçe anlatırsak; örneğin sizin para kazanıp kendinize sağladığınız refahın ölçüsüne "mikroekonomik değer" diyoruz. Ayrıca siz kazandığınız para ile aile bireylerinizin de refahını arttırıp, tüm toplumun refah seviyesine oluşturduğunuz katkının ölçüsüne de "makroekonomik değer" diyoruz.

Mikroekonomik değerler makroekonomik değerlerin altyapısını oluşturur.Keynes’e göre tüm ekonomide eğer sorun varsa tüm firmalar,tüm bireyler bundan etkilenir.O nedenle devlet firmalara ve bireylere ekonomik dengeyi sağlamak için gerekirse müdahale etmelidir.Bu ekonomide 1930'lardan sonra 1929 buhranını aşmak için geliştirilen bir yaklaşımdır.Bu model bakış açısı ekonomide toplam talebin yönetimine dayalı bir anlayıştı.

Ekonomin arz tarafı yani üretim tarafından çok,tüketim yani "toplam talep" tarafı önemliydi.Ekonomideki hareketler talebin ölçüsüne göre şekil alacağı için talep arttıkça üretim artacak ve maliyetler düşecekti.1930'dan 1970'lere kadar bu anlayış gelişmiş kapitalist ülkelerde egemen olmuştur ve bu politikalar başarılı olmuştur.

Fakat 1970’li yıllara gelindiğinde ekonominin “toplam arz” yönü hiç dikkate alınmadığı için tüm dünyada gıda maddelerinde meydana gelen kıtlık ve özelikle petrol üretimlerinde arz kısıtlamaları nedeniyle meydana gelen krizler göstermiştir ki;sadece ekonomide toplam talebi kontrol etmenin tek başına yeterli olmayacağı anlaşılmaya başlanmıştır.

1970'li yıllara gelindiğinde tüm ekonomistleri şaşırtan bu ekonomik olay, özellikle petrol üretimindeki arz şoklarının ekonomiyi daha önceki ekonomilerde hiç görülmeyen hem enflasyonun hemde işsizliğin aynı anda birlikte yükselmesi neticesiyle,hem enflasyonun hem de durgunluğun birlikte yaşanmasının getirdiği şaşkınlıktır !...

O döneme kadar keynesgen anlayışın egemen olduğu para ve maliye politikaları ile ekonomiyi tam istihdama(üretimin en üst seviyede yapılması) ulaşacağı teorisi tutmamaya başlamıştır.

Bu meydana gelen yeni ekonomik duruma ingilizcede durgun anlamına gelen STAGNAT(durgun) ile INFLATION(ekonomideki genel fiyat seviyesindeki artış) sözcüklerinin birleşmesinden oluşanSTAGFLASYON  denmiştir.

1970'li yıllarda ekonomistler önceleri bunun geçici bir durum olduğunu ve tekrar ekonominin eski dengeye döneceği varsaymışlardır.Fakat bu durum uzunca süre devam ettikçe, eski ekonomik politikalarla yeni oluşan STAGFLASYON durumunu önlemenin yetersiz kaldığı görülmüştür.

Ekonomilerin stagflasyon durumuna girmesi, aslında gevşek maliye ve para politikalarının uygulandığı CANLANMA döneminde ortaya çıkan artan petrol fiyatları nedeniyle, maliyetlerin yükselmesi ile birlikte firmaların maliyetleri düşürememesi ve ekonomik durgunlugun başgösterip tüketimin azalması etkili olmuştur.(Tüketimin azalma nedeni;o dönem için kıtlık nedeniyle artan gıda fiyatları ve arz kısıtlaması nedeniyle artan petrol fiyatlarının, tüketicilerin zaruri ihtiyaçları olan bu ürünlerin fiyatlarının yüksekliğinden dolayı, alım gücünün diğer harcamalara yetmemesi nedeniyle oluşan durumdur) 

(Bu arada belirteyim;o dönemlerde Türkiyede karaborsa satılan gıda ürünlerini, yağ kuyruklarını ,tüp kuyruklarını ve bunların fahiş fiyatlarla satıldığını ve birilerinin köşeyi döndüğünü hatırlayanlarımız vardır.Her krizden birileri faydalanır,aynı şimdi olduğu gibi, kapitalizmin yapısı böyledir.)

 STAGFLASYONU bir örnekle açalım:Diyelim siz deterjan üreten bir firmanın sahibisiniz ekonomi durgunluğa girmiş ve talep oldukça azalmaya başlamış ve üretiminiz düşüyor.Normalde talep azaldığı için doğal olarak her ürettiğiniz deterjanı daha ucuza satmanız gerekiyor ki talep artıp maliyetler düşsün.Fakat hem üretiminizin düşmesi nedeniyle,hem de hammadde girdi fiyatlarınız hızla arttığı için hammadde girdilerinizden kaynaklanan fiyat artışları nedeniyle maliyetlerinizi bir türlü düşüremiyorsunuz.Bu durum üretici yani arz enflasyonu yaratıyor.Bu arada ekonomik durgunluktan ötürü üretiminizin de azalması nedeniyle,maliyetlerinizi düşürmek için,işçi çıkarmak zorunda da kalıyorsunuz.İşte 70’li yıllarda petrol arzından dolayı tüm dünyayı etkileyen işsizlik ile enflasyonun birlikte yaşandığı bu durum Stagflasyon olarak tarihe geçmiştir.

Stagflasyon öyle bir ikilem durumdur ki; durgunluğu aşmak için  gevşek maliye ve para politikaları uygularsanız bu seferde enflasyon artıyor.Enflasyonu düşürmek için sıkı para ve maliye politikası uygularsanız bu seferde durgunluk(resesyon) içinde olan ekonomi iyice durgunluğa giriyor.Böyle bir durum…