Meritokrasi nedir?

Bizim tarihimizde ve yönetim uygulamamızda bunun karşılığı var mıdır?

Türkiye olarak meritokrasiden uzak kaldığımız için mi sorunlarlarla karşılaşıyoruz, yoksa meritokrasiyi yanlış yorumladığımız için mi dert bitmiyor?

İronik bir örnek verip işin esasına dönelim.

Adam çayla ilgili bir eğitim almamıştır, çaydan sorumlu tepe yöneticisi olur.

Aynı adam sütü şişede görmüştür, süt piyasalarında söz sahibi kılınır.

Aynı adamın otla ilgili tek günlük tecrübesi yokken, ottan sorumlu CEO(!) olur.

Aynı adamın tarımla ilgili alt yapısı yoktur, tarım politikalarını belirleyenlerden kılınır. 

İşte yabancıların deyimiyle meritokrasi burada gerekiyor.

Peki nedir meritokrasi? Meritokrasi kısaca, devletin liyakata dayalı yönetilmesidir.

Yani, yöneticilerin yetkin, donanımlı kişilerden seçilmesi, liyakat sisteminin etkin olamsıdır.

Yani, bizim anlayacağımız dille, işin ehline verilmesidir.

Yani, Mekke’nin Fethinde Hz. Ali, Hz. Abbas ve fetih öncesi Kabe’nin sorumlusu Osman Bin Talha arasında geçen Kabenin anahtarına sahip olma mücadelesinde, peygamber efendimize Allah’tan “İşi ehline ver” emrinin gelmesidir.

Yani, bu emirle efendimizin anahtarı amcası Hz. Abbas’a veya Hz. Ali’ye değil, ehline vermesiyle islamın adaletini gören Osman Bin Talha’nın müslümanlığı seçmesidir.

Adalet devletin ziyneti, mülkün temelidir. Adalet ölürse mülk temelinden sarsılır, yıkılır.

Örnek mi istiyoruz?

Dev gibi Osmanlı, üç kıtaya hükmeden Osmanlı, dünya bir kişiye çok iki kişiye azdır diyen Osmanlı zirveden vadilere nasıl savruldu ve yıkıldı.

Zirvedeydi, çünkü adalet-ehliyet-meşveret üçlüsünü umde bildi ve yönetim aracı kıldı.

Yıkıldı, çünkü adaleti duvara astı, ehliyetsizlere ehil yetkisi verdi, bilene danışmadı ve dolayısıyla çağa ayak uyduramadığı için veren elken isteyen oldu.

Şimdi gündemde Başkanlık sistemi var. Mecliste işlem tamam görünüyor. Milletin ne diyeceğini ise göreceğiz. Adı ister Başkanlık, ister partili Cumhurbaşkanlığı olsun, yeni Anayasa’ya göre seçilecek kişi tek atayan, tek azleden, tek yöneten olacak. Bugün Sayın Erdoğan olur, yarın bilmem kim?

Diliyorum ki gelecek yöneticilerimiz, Allah’ın ayetlerine (1), Türk tarihine (2) ve Türk-İslam töresine (3) uygun davranırlar. Çünkü bu üçlü, insan erdemiyle her daim hemhal olmuştur.

Kaynağının yüce kitabımız olduğuna inandığım “Meritokrasi Manifestosu” diyor ki;

  1. Kayırmacılık yoktur: Ailenizin değil, sizin kim olduğunuz önemlidir.
  2. Yandaşçılık yoktur: Başkalarının sizin için değil, sizin ne yapabildiğiniz önemlidir.
  3. Ayrımcılık yoktur: Cinsiyet, ırk, din, yaş, geçmiş önemsizdir. Yetenek her şeydir.
  4. Eşit imkanlar: Herkesle aynı noktadan başlar ve yeteneklerinizle ilerlersiniz.
  5. Tatminkar erdemler: En başarılı insanlar, en yüksek tatmine erişirler.

Ra’d suresi 11. Ayette buyuruluyor ki, “Bir halk kendi halini değiştirmedikçe, Allah (c.c) onların halini değiştirmez.”  

Es-selam olsun, vesselam olsun, has-kelam olsun adaletle yönetenlere...

14 Ocak 2017