Bahçeli’nin dünkü (5.1.16 tarihli) grup konuşması itiraf kabilindedir. 7 Haziran ila 1 Kasım arası “HAYIR” meftunluğunun siyasi arıza ve oy kaybı olarak geri döndüğünü daha yeni anlamış ki “EVET demesini de biliriz” lafzını söylemek zorunda kaldı. Hazretleri “Belki kendimizi anlatamadık” diyor.. eh yani, tebrik etmek lazım; ama o “belki” sözcüğü hala fazla kaçıyor. Bahçeli’nin üslup, mimik, ses çatlağı ve kendi partisinde sorgulanan liderliği(!) işin cabasıydı… Şimdi MHP’yi siyaseten ifade edemediği ve başarısızlığın esas müsebbibi konumunda bulunduğu ifadelerinde varit. O zaman ciddi sayılacak yoğunlukta maşerin MHP’nin yeni bir genel başkanla yoluna devam etme arayışındaki tutumunu yadsımayalım. Doğruyu ifade edemeyen dil ehlinin, siyasetin algı furyasında ıskartaya çıkacağını belledik. Aha da 40 vekil sonucu buna kanıttır. Benim zaviyemde MHP’de değişim şart; fakat nasıl bir değişim?

Bu partinin LİDER çıkaramadığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Türkeş bir liderdi ve Türkiye’nin kendi şartları muvazenesinde başarılıydı. Partisini tek başına iktidar edemedi; fakat kurucusu ve fikri önderi olduğu hareketi Türk siyasetine sağlam temelleriyle oturtması bilmiştir. Şayet bugün bir Ülkücü anlayış ve temayülden bahis açılacaksa, Lider Türkeş isminin hayatiyeti orta yerde durur. 20.yy Türkiye şartlarında Komünizmle mücadele evresinden, Karabağ sorununa kadar nüfuzunu hissettiren 30 yıllık Karizmatik ŞAHSİYET ve Devlet Aklı, Alparslan Türkeş. Ondan sonrası elbette hayal kırıklığı... Değişen dünya ve Türkiye şartlarında BAHÇELİ, 2. Lider umuduyla MHP’de lanse edilmeye çalışılsa da (ki vehimdir) durumun hiçte böyle bir minvalde algılanmadığını söylemeliyiz. Mikyas, yani Türkeş ve Bahçeli arasında ölçü farklıdır. Kurucu Baba Türkeş ile sonrasında gelen figür Bahçeli’nin aynı kıstaslarda değerlendirilemeyeceği zaman ve mekân şartları dâhilindedir. Türkeş, Başbuğ’dur; partisini iktidar edemese de Ülkücü Hareketin Lideridir!.. Başbuğ Türkeş’in mücadelesiyle yoğrulan MHP bu günlere gelmiştir. Bahçeli sadece MHP genel başkanı olarak MHP’yi 14 yıl içinde iktidara taşımalıydı; yapamadı. Kısaca 21.yy Türkiye ve dünyası 1999 ila 2002 arası gelip giden bir partiyi görmüştür sadece. Recep Tayyip Erdoğan yeni bir lider Sitare’si şekliyle hazırlanırken, Bahçeli o’na yol açmaktan öteye geçmemiştir. Bu hal (Bahçeli’nin liderliği) dün de bugün de sorgulanmaktaydı ve şimdi el’an iyice ayyuka çıktı, durum bundan ibarettir.     

İyi de birikmiş yığınla soruna rağmen yarın (ihtimal) 1. Adım tüzük kongresine Bahçeli ve mevcut MHP şürekâsı “hay hay” der mi? Aldıkları vaziyete bakarsanız pek o meyilli değiller. DEĞİŞİM rumuzlu muhalif dalganın kaç delegeyle rızalaştığını bilmemekle beraber, çarşı pazarda maişet derdine koşturan GARİP ÜLKÜCÜ’nün ve akılla yol alan İdealist grubun bir Kurultay beklentisinde olduğunu müşahede ederiz. Bahçeli Hareketi mansıplarının delegenin tüzük kongresi hakkında istekli davranabilme rizikosunu görüp pek sert ve şeddeli tarz takındığı varittir. Ülkücü/MHP’li efkâr-ı umumiye farkındadır; bazı üst perde MHP yöneticilerinin ne menem açıklamalar yaparak, TEŞKİLAT halefinde işleri ve kişileri sigaya çekeceğini ilan etmişliği ortada… Yani direnç gösterileceği, tüzük meselesi ardından işin Devlet Bahçeli’ye döneceği ayan beyan belliyken elbette her TEDBİR alınacaktır. Parti kayyuma teslim edilir mi? Sanmam; çünkü hiç kimseye bu durum anlatılamaz. Tek husus delegeler; MHP delegeleri üzerinde farklı bir siyaset ve taktikle işin yönü tersine evrilir belki…

İş son safahata kadar ilerlerse;

İkinci nokta, genel başkan namzetlerinin durumudur. Birlik beraberlik denilse de kim ağır basar ve İKBAL yıldızı parlarsa o merkezdir. Kitle psikolojisi ve havanın nasibince iradeyi alıp götürecek kişi kuvvetle muhtemel MHP’nin yeni genel başkanı olacaktır. Muhakeme ve muhasebesini bir yana bırakırsanız, başta Meral Akşener ismi gözümüze çarpıyor. Sinan Oğan fonksiyonu da durumun şekillendirici amili olacaktır. Esas o ki MHP’nin kaderi kongrelerle bezenmektedir. Kongre yapılsın yapılmasın yaşanacaklar o havaya çoktan ilişkilendirilmiş boyuttadır.

Elbette aday isimlerin etrafında bulunanlar MHP’nin tanınmış ve iş eylemiş simalarından müteşekkil. Kanımca herkesin bir beklentisi ve hesabı vardır. O hesaplar çok ulvi de olabilir, geçmiş birikimlerin insan nefsinde bıraktığı etkilerin tetiklemesi de olabilir. Sorun şu ki geniş ölçekte karşınızda duran MHP; isimler, mesajlar, yapılanlar, beklenti ve efkârın düşünüşü yakın vadede umut beslememize müsaade etmiyor. Ülkücü Hareket, MHP’de ortaya çıkan arızalardan sebep kendi ideolojik sistemini olgunlaştırmaya ve dünya görüşünün dönüşümüne hazır değildir; yeterli değildir. 21. Yy başında bambaşka bir pencereyle izmler, sistemler, dengeler ve kategorik bakışlar yer ve referans arayışına girmişken Türk Ülkücüleri enerjilerini yoğunlaştıramadan zamanın gerisinde kalmıştır. Doktrin, iktidar ve DEVLET yönetimi hakkını rüştünde görenler için ıskalanan Türkiye hedefinden söz ediyorum. Böyle çetrefil bir meseleyi açacak, aşacak LİDER ismi maalesef hala görünmüyor.  

Aklımızda duran sorular, beklediğimiz cevaplar ve ufkumuza dönük umut açan isim kimdir. O’na, o isme Ülkücüler dikkat kesilmeli ve liyakati naspetmelidir. Yeni Türkiye karşımıza çıkacaktır. İsteyin istemeyin; ya biz bu coğrafyayı tekrar silbaştan tanzim edeceğiz ya da tanzim edileceğiz. İşte MHP’nin aradığı lider, böyle tarihi bir gidişatın arifesinde kaderini yoğuracaktır. O lider belki bugün yok; ama yarın.. bilinmez!

Ortadoğu’da önümüzde duranlara bakınız. 2. İsrail endamıyla kendini gösteren kürt varlığı yeni bir konsept (kavram) dahilinde ortaya konmakta. Türkiye sınırları içinde yaşayan kürt etnik unsurunun nüfus ve nüfuz denklemi hızla değişmektedir. Ulus kimliği mottosunu kendine şiar edinen kürt hareketi PKK olsun olmasın farklı bir bazda karşınızda duruyor. Millet tarifinde Türk/kürt ortak kaderi nasıl izahlanır? Türk Milliyetçilerinin söyleyecekleri nelerdir? Bahçeli, Akşener, Oğan anlatsınlar…

Kendini sağ-muhafazakâr seçmen radyanına talip gösteren lider(!) adayları o kimliğin ispatlanmış LİDER gücü RTE karşısında gerçekçi bir başarı şansı görmekte midir? Yakın zamanda böyle bir ihtimali göreceğimizi sanmamaktayım. Mezhep, tarikat düzleminde İSLAM algısının çetrefilliği, ALEVİ topluluğun konumu ve seküler hayata tutunan sosyolojik tabaka için Ülkücü Türk Milliyetçiliği Siyasetini hangi eksene oturtacaklar? Bölge gelişmelerinin sıcaklığını yüzünde hisseden Türkiye’nin Ortadoğu ve İslam ülkeleri ile önümüzdeki seyri, İran ile kaderimiz haline gelen büyük satranç için düşünülenler neler?

Kötülük toplumuna doğru yol alıyoruz. Her nevi sosyolojik nirengi noktalarımız, ahlak telakkimiz ve töre bakiyemiz hızla dejenere (yozlaşmış) haldedir. Milli birlik ve bilinci teyakkuza geçirmek Milliyetçiliğin sanatı dâhilinde değerlendirilmeli. Türk toplum kimliği nerden baksanız elinizde kalmaktaysa mevcut hal aynı zamanda Milliyetçi/Ülkücü mücadelenin başarısızlığıyla da eş değerdir. Bugün birbirine dahi samimiyetle bakmaktan ıraklaşan Ülkücüleri toplayacak isim kimdir. Ki.. sonra toplumu ortak bir milli kuvve haline getirebilsin…

Bakınız, MHP ve Ülkücü organizasyonların hayatın diğer sahaları diye addettiğimiz yönlerde cılızlığına pek değinilmemiştir. Sermaye, emek gücü, çevre hareketleri, engelliler, sağlık, yaşlılar, üniversite, edebiyat, sanat, gençlik, teknik, inovasyon (yenilik), harp sanayii, bilişim, köycülük, şehirleşme vb pek çok noktada hiçbir MHP’linin, genel başkanından mevcut adaylarına kadar lafı sözü işitilmez, 3 paragraflık yazısı okunmaz. Ülke bayraklarını karıştıran ve yanlış konsolosluğu taşlayan, Uygur Türk’ünü döven Ülkücü ve Ocaklı imajının hak edildiğini düşünmüyorum. Bugün Göktürk Kitabesini ABC gibi okuyabilecek, Yahya Kemal’i, bir cami kitabesini anlayacak, Erol Güngör ile Balasagunlu Hacip arasında rabıta kuracak, Çağatay coğrafyasından Desti Kıpçak havzasına varan kültür ve ufukta gençlik hülyasını kim diriltecek?

Anlaşılıyor; kabul edilmelidir. MHP ve Ülkücü Hareket kendi dip dalgasını var etmek zorunda. Ele alacağı kavramlar ve metodolojisi en az 50 yılın hazırlığını kesp etmeli. BEYAZ ÇORAP protestolarıyla aşılamayacak sorunlar için kaynağa yönelme mecburiyeti var. Mücadelenin belediye seçimleri ve 4 yılda bir konulan seçim sandıklarıyla geçiştirilemeyeceği aşikar. Kısaca değindiğimiz hususlar Meral Akşener yahut diğer isimleri aşan mesabededir. Ülkücü Dünya Görüşü yeniden değerlerini üretmekle yola başlamak zorunda. Akıl, bilgi inanç ve aksiyonsuz Ülkücülüğün ayakta kalarak direnç göstermesi pek müşküldür. Elbette doğru YOLBAŞÇIYI bulmak gerekecek! Mesele bugün Bahçeli Beğ’in HAYIR müdafaası ve ŞER eksenine avaz vermesinden öte bir UFUK meselesidir. Türkeş ile açılan yeni yolun ortasında menzile yürümek için KILAVUZ değişmelidir. Değişmesi için de Ülkücü Hareket ANLAM MEMBAINA dönmek zorunda. İşte biz o UFUK ÇİZGİSİ ve ÜLKÜCÜ hedefin hangi isim ve talih etrafında yeniden hayat bulacağını sorguluyoruz. Dediğim gibi kanaatim hala o ismin zuhur etmediği yönündedir. Ülkücü FARKINDALIK delege ve makam apoletlerinden pek daha kıymetliyse ilk önce ÜLKÜCÜLER TİTRESİN ve KENDİNE DÖNSÜN! Sonra elbet bir Kür ŞAD çıkacaktır! Unutmamalı ki Kür ŞAD, 40 yiğidiyle tarihtir.