YSK nın son düdük çaldıktan sonraki golüyle, kamu vicdanında yaralar açan bir Referandum sürecini geride bırakmak üzereyiz.

Üzereyiz diyorum zira Kutlu Nebi müjdesine mazhar olmuş atamız Fatih Sultan Mehmet Han’ın  “Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, Adaletin öldüğü gün, Devlet te ölür” cümlesinden hareketle hala 4.000 yıldır yaşayan devlet geleneğimizi canlı tutacak vicdanlı bürokratlarımıza güveniyor ve edilen itirazların sonuçlarını bekliyoruz.

Her türlü devlet/hükümet imkanıyla sahaya yüklenildiği, eşitsizliğin diz boyu değil boğaz boyu olduğu, tacizlerin, engellemelerin gırla gittiği bir ortamda adeta destan yazarcasına HAYIR lı işler peşinde koşarak demokrasi tarihimize altın bir sayfa ekleyen bütün isimli isimsiz kahramanları saygıyla selamlıyorum.

Bu sürece katkı veren başta Meral Akşener olmak üzere, Sinan Ogan, Ümit Özdağ, Koray Aydın, “Ülkücü tavır HAYIR” diye haykıran eski Ülkü Ocak Genel Başkanlarımızı can-ı gönülden kutluyor, Allah hepsinden razı olsun diyorum.

İçi içine sığmayan, kıpır kıpır, atak, atik, çevik insanlardan kurulu bir Milletiz. Herşeyin biran önce olmasını bitmesini istiyoruz. Ancak bugün bizim yapmamız gereken ilk iş önümüzdeki adaletsizliği çözmek için mücadele etmektir. Baskılara boyun eğmeyen bu Büyük Milletin evlatlarının öncelikli isteği verdikleri oyun takibinin hassasiyetle yapılması, varsa oyun içinde oyunların bozulmasıdır.

Kabul etmek gerekir ki YSK mevcut yapısıyla şeffaflıktan, adaletten, tarafsızlıktan uzak bir görüntü çizmektedir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kaç adet mühürsüz zarfın/pusulanın geçerli sayıldığını, bunların hangi illerde olduğunu ve şayet mümkünse bu pusulalardaki tercih rengini bilmeleri tabii haklarıdır. Bunlar yapılmadan ilan edilen her sonuç şaibeli, soru işaretli, acabalı olacaktır.

Bu dosya kapanıktan sonra yapılması gereken ikinci iş referandum sonuçlarının en ince ayrıntısına, noktasına virgülüne kadar masaya yatırılıp incelenmesi, Büyük Türk Milletinin satır aralarındakilere kadar vermek istediği bütün mesajların ciddiyetle tespit edilip bunlara göre planlar yapılmasıdır.

İstişare toplantıları yapılmalı, “MHP deki muhalif hareketten beklentiler”  en önemli konu başlığı olmalıdır.

Bana sorarsanız üzerimize tarihi bir sorumluluğun yüklendiği bu günlerde herkesin şahsi çıkarlarını, egosunu rafa kaldırıp ortak paydası “VATAN” olan bir oluşumda bir araya gelme zorunluluğu doğmuştur. 4 başkan adayı 4 farklı yoldan ziyade , birleşip tek yürek tek ses olan bir muhalif hareket ister partileşsin, ister MHP içinde mücadeleye devam etsin, kamuoyunun gözünde daha kıymetli, daha saygın bir yere sahip olacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisinin bünyesinden yetişen hepsi birbirinden kıymetli isimlerin bir masa etrafında toplanıp, vatanın bekası için güçlerini birleştirmeleri, vatandaşlarımızın geleceğe daha güvenle bakmalarını sağlayacaktır.

Her bir başkan adayının birbirinden kıymetli değerlerden oluşan ekipleri uyum içinde çalışmayı becerebilirlerse, “Yeni Türkiye’de Başkanlık Sistemi” , “Türk Dış Politikası” vs gibi ortak akademik yayınlar, daha güçlü, daha çok okunan/izlenen, daha güçlü kalemlerden kurulu ortak medya, karınca misali bıkmadan usanmadan özellikle Orta Anadolu ve Karadeniz Bölgelerinde olmak üzere yapılacak saha çalışmaları neticesinde necip Milletimizin derdine deva olacak , Türkiye mizin geleceğine imza atma hakkına kavuşacak Milliyetçi bir yapı bina edilebilir.

Yeter ki inanalım, yeter ki Vatan için, Millet için gönülden çalışalım.

Bu Millet yalnızca ve yalnızca Kurt ulursa kurtulur.