16 Nisan’daki referanduma artık sayılı günler kaldı. Peki biz o gün nasıl bir tercihte bulunacağız :

Amerikaaa, İsraiiil, Alamanya’ya ders vermek için,

Avrupa’da tahtları sallayıp kralları bir püskevite muhtaç etmek için,

Mercedes, Audi, BMW gibi koltukları hem ısıtmalı, hem soğutmalı arabaları yerli ve milli uçak gibi görünmez kılmak için,

Fransız Genelkurmay Başkanı’nı terörist diye içeri atıp, Paris banliyölerinde topraktan gazeteye sarılı halde silahlar çıkartmak için,

Norveç Başbakanı’na “Ben bu davanın savcısıyım” dedirtip gerçek savcıya saraydan zırhlı araba tahsis ettirmek için,

İtalya’da liyakati bir kenara bırakıp devlet kadrolarına Cizvit tarikatının mensuplarını doldurmak için,

İsviçre’de CERN’e iş başvurusu yapan adaylara “Reis deyince aklınıza ne geliyor ?” sorusunu yöneltebilmek için,

Birleşik Krallık’ta bütün BBC kanallarını “Alo Elizabeth” diyerek yönetebilmek için,

Yeşiller Partisi’nin Brüksel Kadın Kolları Başkanı’nı önce Antwerp Belediyesi’ne özel kalem memuru, sonra Brüksel Sosyal Hizmetler Müdür Yardımcısı olarak atayabilmek için,

Portekiz’de Messi'yi sevenlere ekran yasağı getirtip, toplantı yapacakları salonları bir bir iptal ettirebilmek için,

Prag Büyükşehir zabıtalarına hükümete aykırı seslerin afişlerini billboardlardan kaldırtmak için,

Alamanya’nın maskesi düşmüş abidik gubidik başbakanını emekliye sevk etmek için,

İrlanda’da valilere IRA’ya operasyon yaptırtmayıp, şehirlere rahatça hendekler kazmalarına yol açanları devletin başına tek yetkili olarak getirebilmek için,

En önemlisi de,

Hollanda’lıların hayatından portakalı ilelebet çıkartabilmek için,

Evet diyoruz, evet diyoruz, evet diyoruz diyemeyeceğim, zira bu satıra gelene kadar çoktan anlamış olduğunuzu tahmin ettiğim üzere bu yazı aşırı derecede ironi içermektedir ve Büyük Türk Milleti’nin pek çok evladı gibi ben de HAYIR diyorum, HAYIR diyorum, 80 Milyon kere HAYIR diyorum…