İktidar partisi  referandumun içeriğini savunamadığı için –Güçlü Türkiye,Tek devlet,tek vatan,tek Bayrak,Tek millet- gibi sloganlara sığınıyor.

Bu propaganda biçimi tersinden okunduğu zaman  ortaya parlamenter sistemin sanki –tek devlet,tek bayrak,tek millet ve tek vatan’a- engel olduğu gibi bir sonuç   çıkıyor. Halbuki Türkiye uzun zamandır parlamenter sistemle yönetiliyor ve AKP iktidara gelinceye kadar da herhangi bir beka sorunu ile karşı karşıya kalmadı.

Bir çok defalar yazdım,son 5/6 yıldır Türkiye adı konmamış bir tek adam rejimi ile yönetiliyor. AKP’nin 2010 referandumuna kadar çizgisi parlamenter sistemdi. 2010 referandumundan sonra askeri vesayet ortadan kalkınca –tek adam-rejimine dönüldü. Yüzde 50 oy almış bir başbakanın bir gecede istifa ettirildiği bir rejime parlamenter sistem denilemez.

AKP bütün atılımlarını 2010’a kadar yaptı,sonrası tamamen geriye gidiş ve 2010 öncesi yapılanların siyasi rantını yemekten ibarettir. Ve bugün ülkeyi zor durumda bırakan kararların tamamı –tek adam- döneminde alınan kararlardır. Eğer tek adam rejimi çok matah bir şey olsaydı son yıllarda bu kadar hata yapılmaz ve bugün bir var olma yok olma sorunu ile karşı karşıya kalmazdık. En başta son yıllarda –yaşadığımız- tek adam tecrübesi ülkeyi felaketin eşiğine getirdiği için HAYIR demeliyiz.

Bütün başkanlık rejimlerinde keskin bir kuvvetler ayrılığı vardır. Olağanüstü yetkiler ancak birbirini denetleyen ve birbirine karşı bağımsız olan kurumlarca dengelenebilir.Yargı ve Yasamanın kaderinin –tek adama- teslim edildiği bir ülkede bu olağanüstü güç ve yetkileri denetleyecek hiçbir mekanizma kalmaz.Yargı ve Yasamaya karşı –sorumsuz- olan bir tek adam- yönetiminde keyfilik,hukuksuzluk kaçınılmazdır. Nitekim, son yıllarda ne yargı, ne yasama organı tek adam yönetimini sınırlayamamış,karar ve tasarruflarını denetleyememiştir.Milletlerin kaderi kişilerin şahsi eğilimlerine teslim edilemez. Yüksek mahkeme ve HSYK üyelerini tek başına (partisiyle) belirleyen bir Cumhurbaşkanı kendi atadığı ve kendine bağladığı bu mekanizmalar tarafından denetlenemez. Daha somut ifade etmek gerekirse bu yetkilerle bir başkan isterse bir gecede bütün camileri kapatabilir,bütün Kur’an Kurslarının kapısına kilit vurabilir,bunu engelleyecek hiçbir mekanizma yoktur. Mevcut düzenleme –tek adamı- her türlü denetimden azade kıldığı için HAYIR denmelidir.

Başkanlık sistemlerinde başkanların doğrudan atama yetkisi yoktur. Atamalar meclis ve Senato’nun denetim ve onayına tabidir. Sadece tek adam ve meşruti yönetimlerde –atama yetkisi- denetim dışıdır.Mesela ABD’de,Arjantin’de,Şili’de ve diğer Başkanlık düzenlerinde Başkan’ın atadığı Yüksek yargıç ve Yüksek bürokratlar ancak Senato’nun onay vermesi ile atanabilirler. ABD’de şimdiye kadar Başkanların atadığı yargıçların yüzde 25’i geri çevrilmiştir.Bizde böyle bir denetleme mekanizmasına yer verilmediği için HJAYIR denmelidir.

Anayasanın 123. Maddesi değiştirilerek Başkan’a çeşitli illeri birleştirerek –yeni idari-birimler kurma yetkisi verilmiştir. Bunun adı,bütün hukuki metinlerde eyaletleşmedir. Geçmişte Osmanlı’da da,Lazistan,Kürdistan vardı söylemleri hatıra gelince bu yetkinin niçin verildiği anlaşılmaktadır. Devlet aygıtında kullanılmayacak bir yetki için düzenleme yapılmaz. Hiçbir kanun spor olsun diye çıkarılmaz. Başkan’a böyle bir yetki verilmişse kulaklarının arkasında bu yetkiyi kullanacak bir plan olduğu içindir. Eyaletleşmenin olduğu yerde artık tek vatan,tek milletten söz edilemez. Onun için bu ülke bölünmesin,eyaletlere veya makyajlanmış ismiyle –genişletilmiş belediyelere- bölünmesin diye HAYIR demeliyiz.

Cumhurbaşkanlığı bu ülkede her zaman bir denge ve birlik sembolü olmuştur. Partiler arasındaki çatışmaları,toplumdaki gerilimleri –tarafsız kimliği ile-kolayca izale etmiştir. Tarafsız Cumhurbaşkanlığı aynı zamanda her kesimin rahatlıkla kabullendiği toplumsal hakemliği temsil eder. Referandumda evet çıkarsa bundan sonra gelen Cumhurbaşkanları artık aynı zamanda parti başkanı olacaktır. Bu vatandaşların bazılarının yandaşı, bazılarının rakibi olmak demektir. Taraf olduğu için toplumda hakem görevi yapamayacaktır. Cumhurbaşkanlığı herkesi birleştiren, devlet ve milletin birliğini temsil eden bir makam olmaktan çıkıp bir parti ve onun mensuplarını temsil edecektir. Bu başkanla aynı partiden olmayanların  onunla siyasi rakip haline gelmesi demektir. Bir ülkede, tek bir tarafsız,toplumun tamamını rengine,kökenine,siyaset ve inançlarına bakmadan kucaklayan bir müessesenin olmaması ne demektir? Cumhurbaşkanlığı makamı milletin bir kısmını değil ,tamamını temsil eden bir kurum olarak kalması için HAYIR demeliyiz.

Başkanlık sistemleri iki partili sistemlerdir. Bunu iktidar mensupları da söylüyor. Bu, iki büyük parti dışında kalan partilerin dükkanları kapaması demektir.Ülkeye hayat ve canlılık veren farklı perspektiflerin ortadan kalkması, fikir hayatını çoraklaştıracak, düşünce ve söylem zenginliğini ortadan kaldıracaktır.İki partiden farklı düşünenlerin siyasette temsil imkanları kalmayacaktır.Siyasi katılım sınırlanacaktır.Zenginliğimiz olan farklı seslerin yok olmaması için HAYIR demeliyiz.

Siyasi bir dönüşüm şu veya bu partiye bakılarak değerlendirilemez. Başkanlık sistemi partileri aşan dolayısıyla parti aidiyetleri ile tercih kullanılacak bir durum değildir.Çünkü zaten partiler ülke yönetiminde olmayacaktır. Ülke bir kişi tarafından yönetilecek,5 yıl boyunca buna müdahale etmek mümkün olmayacaktır.Bugüne ve bugünün siyasi eğilimlerine bakarak bir değerlendirme yapmak bizi yanlış sonuçlara götürür. Bugün olan parti ve liderler yarın olmayacaktır. Ayrıca kriz,savaş ve kaos dönemlerinde toplumların siyasi tercihlerinde keskin dönüşler meydana gelebilmektedir. Bu gibi durumlarda bugünkü siyasi tablo tepetaklak olacağından -bugünkü siyasi tabloyu esas alarak- yapılan tercihler tam aksi sonuçlar doğuracaktır. Bu yetkileri sadece Sn Erdoğan kullanmayacaktır. Oraya kim gelirse gelsin bu yetkilere sahip olacaktır. Bu yetkileri o yüksek makama bir deli de gelse, bir veli de gelse kullanacaktır. Böyle olsun istemiyorsak,  HAYIR demeliyiz.

Daha bir çok sebep ve gerekçe göstermek mümkündür. Hayır çıkması halinde kıyamet kopmayacaktır. Bilakis emir komutaya bağlanan yargıya güven gelecektir. Toplumun sürü olmadığı,her telkine evet demeyeceği anlaşılacak, siyaset kurumu toplumun istek ve taleplerine daha duyarlı hale gelecektir. Sn Cumhurbaşkanı yine görevine devam edecektir.AKP yine iktidarda olacaktır. Ama kimse canının istediğini iyi, istemediğini hain ilan edemeyecek,ağzımdan çıkan kanundur diyemeyecektir.Kanun nizam tanımamak tarihe karışacaktır.Ben yaptım oldu dönemi bitecek,siyaset rayına oturacaktır. hayır çıkması halinde kaybeden olmayacak,kazanan toplum,kısacası Türk milleti olacaktır.