MHP; 15 Temmuz’a kadar devletin alttan üsten ervahını gevreten iktidarına dedi ki; “Haydi.. siz memleketi muz kasabasına çevirdiniz, şu beceriksizliğinizle; ne kanun ne düzen zati yok hoyratlığınızda…  Gelin o zaman bir anayasa derç edelim de istediğiniz gibi olsun, vatan kurtulsun!”

“Dedi ki” derken.. Partiniz MHP’nin ne kadar meşveret, istişare ve ortak akıl yürüterek bu karara geldiğini sorgulamadık dahi. Yani, Sn. Bahçeli kimlerle danıştı, muhakeme etti ve bu kararda sabit oldu; meçhul! Ülkücü tabanda gözardı edilemez bir kriz var. Partinin vücuda da epey sarsılmış; Özdağ, Sinan Oğan, Meral Akşener vb isimlerin ihracı ve teşkilat kapatmaları pek yazmadığımız konulardı. Vasatı nazik bellediğimiz için.. öncelik DEVLET ve NİZAM düsturunda elbette isimlere takılmamak gereklidir.

Anayasa teklifinde ağırlık merkezi yönetim ve hatta esbabı mucibi bir sistem değişikliğidir. Sistem değişikliği aynı zamanda zihniyet (anlayış) değişiminin sübuta ermesi değil mi? Israrla vurguladık; AK Parti’nin CUMHURİYET ile BARIŞIK OLMADIĞI BELLİDİR! Böyle bir iktidara güvenerek, adeta devleti (kendince) re organize edecek mutlak sultayı Recep Tayyip Erdoğan’a vermek şuur hadisesi mi?

15 Temmuz nihayetiyle öz muhakemede gelişen DEVLET-BEKAA endişemiz sorgulanamaz; ama bu durum biz gibi düşünenleri akıl tutulmasına sürüklemez. Mersin konuşmasında Türklüğü bir kompartımana dahleden ve şimdi uç emperyalist tekfurluğu Barzanland’ın bayrağını gök semamızda dalgalandıran akla nasıl “EVET” diyeceğiz?!.

Bizler Türk Milliyetçisiyiz! Fikrimce, “Türkçülük” denilen ummanı bir parti kategorizmasında sınırlamak pek sığ görüştür. Elbette MHP nazarımızdadır ve siyasi mülahazamızdan ayrı tutamayız. Sn Devlet Bahçeli, MHP genel başkanıdır; şu süreç içinde Bahçeli’nin konumu ve saygınlığını tartışmaya açmak dahi MHP’nin KURAMSAL derinliğine hoyrat bir bakış ve davranış anomalisidir. Bu, durum tespitinden sonra esas önemli sorunu vurgulamak gerekiyor.

Kanımca parlamenter sistem (en azından bizde) işlemez haldedir. Temsil meselesinin topal ördeğe döndüğü de malum. Millet vekili (mebus) milleti mi temsil ediyor, partisinin kol güreşini mi tutuyor belli değil. Mebusta irade yok; sorumluluk duygusu yok! Sorumluluk duygusu olanı yahut farklı düşüneni de ıskartaya çıkarmak, partiden kovmak veya aforoz etmek anlayışı var. Demokrasi ve siyaset kültürümüzün kat etmesi gereken fersahlar olduğu besbellidir. Asyalı yönlerimiz ile kadim geleneğin genlerimizde bıraktığı LİDER nosyonu belki bize has özelliktir. Avrupalı gibi olamıyoruz; olmak zorunda da değiliz; fakat sistem değişimi icap ediyorsa (şu an) zaman indinde doğru mudur?

Ben doğru olduğunu düşünmüyorum! Ak Parti zihniyetinin HAŞHAŞİ etkisi geçmeden devlet aygıtının idaresinde enikonu değişikliğin mahzurlarını görüyorum. Konumuz MHP’de lider arayışı değildir; Lider Bahçeli’nin REFERANDUM tercihinde camiasında gelişen tartışmaları sağduyulu karşılama isteğidir.

Türkiye’yi saflara bölen bir anlayışın (etnik, mezhebi, ideolojik, kültürel) MANKURTLUK seyri devam ediyor. Kendilerinden gayrısını kâfir, Kemalist, Laik ve Türk Milliyetçisi sıfatlamasında ÖTEKİ ilan eden Ak Parti fetret-çözülme sürecini Türk toplumu aşmadan hiçbir tercih sağlıklı olmayacaktır.

Ak Parti sizi aldatıyor Sn Bahçeli! Samimi değiller; takıyye ve mürai üslup paçalarından akmakta. Geldiğimiz nokta hayati ise; bırakın Ülkücü Camia tartışsın ve bir kararın aydınlığında vicdan muhasebesiyle sandığa gitsin. İnanıyorum ki bu kültürün aksülamelinde Ülkücüler “Evet” desin “Hayır” desin Türk Devleti’nin hayrı adına en doğru karara varılacaktır.

Türklüğün Devlet-Millet konumlamasında teminatı Türk Milliyetçileridir!      

TANRI TÜRK’Ü KORUSUN!