Covit salgını ve Türkiye’nin çalışmaları, devletlerden resmi olarak yardım başlığı altında alınan tutarları azalttı. ABD’den sonra en yüksek tutarda meblağı veren İsveç’in yardımları durdurması, PYD açısından yıkım. Türkiye ile ilişkileri düzelen Arap devletlerinin birer birer yardımları kesmesi bir başka yıkım.

Türk ordusunun işgal ettiği topraklardan elde edilen gelirlerin kaybı ve Akdeniz’i kullanamaz hale gelmesi PYD’nin diğer handikapları. PYD’nin en büyük gelir kaynağı petrol ve gaz satışları. Bu kaynaklarını, her taraftan kuşatılmış olduğundan, sadece Suriye devleti üzerinden satabiliyor.  Esat yönetimi gelirlerin yarısına el koyuyor. Eğer Suriye bu işlemi durdursa PYD rejimi üç ayda çöker. Suriye bu işlemi durduramıyor, zira enerji ihtiyacının büyük kısmını buradan karşıladığı gibi elde ettiği gelirden vaz geçmesi mümkün değil.

Türk ordusunun PYD’ nin kontrolündeki bölgeye sürekli irili ufaklı operasyonlar düzenlemesi, füze atması ve topçu ateşi açması da yatırım iklimi oluşmasını engelledi. Bunlar yapılmasa ABD ne yapar eder ekonomiyi canlandırırdı. 2023 yılının ikinci yarısında, güneydeki Arap aşiretlerinin başlattığı isyan Beyaz Sarayın arabuluculuğunda sonuçlandı. Çok sayıda petrol ve gaz sahası aşiretlerin denetimine geçti. Yani PKK en önemli gelir kaynaklarından bir kısmını daha kaybetti.

Örgüt katılım açısından 1990’larda altın yıllarını yaşadı. 2000’lerden itibaren ülke içinden katılım azalınca örgüt Avrupa'ya yöneldi. Ülke içinden katılımın azalmasının temel nedenleri verilen zayiat ve örgütün uygulamalarıydı. Benzer nedenlerle Avrupa’dan da katılım azalınca örgüt garibanları zorla askere alma uygulamalarını arttırdı ve komşu ülkelere yöneldi. PKK’nın aynı PYD gibi Irak ve İran’da da terör örgütleri var. İlk yıllarda, teröristler, vatandaşları oldukları ülkede faaliyet gösteren terör örgütünde görevlendirirken PKK’nın militan sıkıntısı yaşaması bu kuralın göz ardı edilmesine yol açtı.

Fakat neticede aynı nedenlerle zaman içinde komşu ülkelerden katılım azaldı. Avrupa’dan ve komşu ülkelerden katılımda 2014, 2015 ve 2016 yıllarında altın yıllarını yaşayan PYD, çok sayıda zayiat verilmesi nedeniyle aynı noktaya geldi. 2024 itibariyle örgüte Avrupa, Türkiye, İran ve Irak’tan katılım yok mesabesinde. Suriye’de ise maaşla askere alma uygulaması yapılıyor. Başka iş bulamadıkları için orduya yazılan gençler savaşmaya ve ölmeye istekli olmuyorlar.

Türkiye altı aydır son hazırlıklarını yapıyor. Hedef PKK’yı Irak’ta barınamaz hale getirmek. Dışişleri Bakanı, MİT müsteşarı beşer kez Kuzey Irak’a gittiler. Komutanlar çok sayıda ziyaretlerde bulundular. Hem Barzanilerle hem de Irak merkezi yönetimiyle anlaşıldı. Türk yetkililer bu süreçte İran’ın Irak’taki silahlı milis gücü olan Haşdi Şabi yetkilileriyle de defalarca görüştüler. Zira İran’ın desteği olmadan Irak’ta kesin sonuç alınamaz.

Kandil dağının diğer tarafı İran. Irak’ın her tarafında ama özellikle İran sınırında yani PKK’nın yerleştiği yerlerde Haşdi Şabi etkili. İlaveten Barzani nasıl Türkiye’ye yakınsa Talabani’de İran’a yakın. Son iki yıldır PKK-PYD’ ye en güçlü desteği Talabani grubu veriyor. Bu sayede ABD’yle daha yakın ilişkiler kuruyorlar. Kendilerinden daha güçlü olan Barzanilere karşı PKK desteği sayesinde daha caydırıcı oluyorlar. PYD kontrolündeki bölgenin ihtiyaçlarının çoğu Talabani bölgesinden karşılandığından para kazanıyorlar.

Türkiye, İran ile anlaşarak Talabani üzerinde baskı oluşturmasının yanında defalarca Süleymaniye’ye seyahatler düzenledi. Ekonomik yaptırım uyguladı. Irak merkezi yönetiminin Talabani grubu üzerinde baskı kurmasını sağladı. Bugün itibariyle Talabani grubu PKK’ya olan desteğini minimum düzeye çekmiş durumda. Türk yetkililer Amerikalılarla defalarca masaya oturdular. Beyaz Sarayın Irak’a operasyon yapılmasına yeşil ışık yaktığı ama Suriye konusunda hiçbir ilerleme kaydedilemediği söyleniyor.

Türkiye bu hamleleri yaparken PKK’da boş durmadı. Türkiye’nin çevrelediği Kandil’i büyük ölçüde terk etti. Bazı birimlerini Gara’ya bazı birimlerini Asos dağlarına taşıdı. Gara dağı batıda, Asos’ta güneyde olduğundan Türkiye’nin buraları kontrol etmesi Kandil’e göre çok daha zor. Üst düzey yöneticilerin bir kısmı Süleymaniye’ye bir kısmı Suriye’nin kuzeyine başka kimliklerle yerleşti. MİT’in düzenlediği operasyonlarla üst düzey yöneticilerin art arda infaz edilmesi örgütü başka çözüm yolları aramaya itmiş durumda. PKK, askeri üslere saldırılar düzenleyerek Türk ordusunu Irak’ta barındırmamaya çalıştı.

Zayiatı arttırarak ülke içinde tepki oluşturmayı hedefledi. Aslında bu konudaki ilk hamleleri, CHP’yi sınır ötesi operasyonlara hayır oyu vermeye zorlamak oldu. CHP’nin cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmak için HDP’ nin desteğine ihtiyacı vardı. Bu nedenle pozisyon değiştirdiler. HDP, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması için tam destek verdi. Kılıçdaroğlu, Babacan, Karamollaoğlu ve Davutoğlu gibi güvercinlerin göreve gelmesi sayesinde askeri operasyonların duracağını hatta yeniden çözüm sürecinin başlayacağını ümit ediyorlardı. Kemal Bey yenilince şok geçirdiler.

Kemal Beyle Ümit Beyin imzaladığı belgenin ortaya çıkması HDP kadrolarında travmaya yol açtı. HDP’liler cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra koro halinde Erdoğan güzellemeleri yapmaya başladılar. Yurtdışı operasyonların sonlandırılması ve kayyum atamalarından vazgeçilmesi halinde, yerel seçimlerde Ak Partiye tam destek vermeye hazırdılar. Güzellemeleri karşılıksız kalınca ‘’31 Mart’a kadar CHP ile 1 Nisan’dan sonra Ak Partiyle görüşeceğiz.’’ demeye başladılar. Cümlenin ilk kısmı tehdit ikinci kısmı teklif. Üstü kapalı olarak diyorlar ki, size yerel seçimleri kaybettiririz. Ve ekliyorlar Anayasayı değiştirmek istiyorsunuz, biz hazırız. Yeter ki isteklerimiz yerine gelsin. İstekleri yerine gelmeyecek. Ankara şartların son derece uygun olduğunu düşünüyor.

Hava koşullarına ve hazırlık durumuna göre nisan ya da mayıs ayında Türkiye yaz boyunca sürecek nihai operasyonu başlatacak. Önce Kandil sonra Gara ve en son olarak Asos dağlarında tam kontrol sağlanacak. PKK var gücüyle direnecek. Tutunamazlarsa Suriye’ye geçmeyi planlıyorlar fakat bu plana PYD üst yönetimi sıcak bakmıyor. Zira böyle bir gelişme olursa ABD’nin ‘’PKK ile PYD ayrı örgütlerdir.’’ tezi iflas eder. Türkiye’nin eli güçlenir. PKK üst yönetimi Suriye’ye gitmekten vaz geçemez zira onları PKK kimliğiyle ve silahlarıyla kabul edecek başka bir ülke yok.  Suriye’ye giderlerse Beyaz Saray, Türkiye’ye ‘’Dur, yapma.’’ diyemez. PKK bir açmazın içinde.

Amerikan medyasına göre, Ankara, ABD’li yetkililerle yaptığı görüşmelerde, Suriye’deki DEAŞ kamplarının ya da başka bir ifadeyle cezaevlerinin yönetimini üstlenmeyi önerdi. Çünkü 2024 yılı itibariyle, ABD açısından PYD’nin başlıca işlevi bu. Bu kamplarda yüz binden fazla terörist kalıyor. Beyaz Saray bu teröristlerin serbest kalarak dünyanın her tarafında terör eylemleri yapmalarından çekiniyor. PYD, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarında ve hava saldırılarında sürekli cezaevleri konusunu gündeme getirerek, ‘’Güvenlik sıkıntısı yaşanıyor, mahkumlar kaçabilir.’’ temasını işledi.

Hatta birkaç kez sınırlı sayıda DEAŞ militanının kaçmasına göz yumdu. Suriye’ye kapsamlı bir harekat olması için Türkiye’nin ABD ve Suriye’yle de anlaşması gerekiyor. Önümüzdeki altı ay dışişleri ve MİT’in başlıca vazifesi bu olacak. Yine Amerikan medyasına göre, Türkiye Esad’ın ikna edilmesi konusunda, Suudi veliaht prensinin yardımını istemiş. Prens nisan ayında Şam’ı ziyaret edecekmiş. Irak’a nihai sınır ötesi operasyon yolda. Bundan kaçış yok. Suriye operasyonu ise muhatapların ikna edilmesine bağlı olarak ya son baharda ya da 2025 senesinin ilkbaharında.