SAĞCI ALGI VE ÜLKÜCÜ AKSİYON

Ülkücü hareketin en temel retoriğidir: Türk-İslam Ülkücülüğü Davası. Bu motto, müşahede ederiz ki hem Ülkücü aidiyetin hem de dönem dönem müesses nizamın elinde bir dizayn ve politik referans kimliğinde sahiplenilir. MHP’nin tarihi sürecinde geçtiği sıcak dönemleri ve 12 Eylül Cuntasının sosyopolitik icraatlarını dikkate alırsanız ne demek istediğimiz anlaşılır. Hele ki “Mensupları zindanda, fikirleri iktidarda olan bir hareket” lafzında...

Mottonun neyi ilham ettiği bellidir. Ülkücülüğünün sağ-muhafazakâr siyasete konumlanması veya eklemlenmesi. İslam telakkisinde ideolojik ve siyasi referansların toplumca (rahat) kabulü için MHP siyasetini teorileştiren kadronun bu çeşit bir inanmışlık, gereklilik saikıyla hareket ettiğini düşünebiliriz. Gel gör ki Türk Siyaset sahasında süreç okuması ve analiz aşamasına gelindiğinde sağ ile içselleşmiş bütün kavram ve mottoların MHP harici siyasal oluşumlarda daha fazla itibar gördüğü ve o partilerin toplumca ödüllendirildiğini görüyoruz. İslam, muhafazakârlık, sağcılık vb referansları püriten şekilde reddeden seküler ve sol düşünce karşısındaysa ironik halde eleştiri ve hedefe konulan yine Ülkücü Harekettir. 1960/70’li dönemlerin CHP’si, AP ve MSP ile koalisyona girmekte çekince görmemiş; fakat MHP’nin temsil ettiği siyasetle asla temas ve birliktelik kültürüne tevessül etmemiştir.

MHP’nin Türk-İslam Ülkücülüğünden muradı nedir? Toptan bir tarih ve medeniyet okuması yaptığında bu siyasi hareket; kimliğini sağ kontekste görmüş olabilir. Sol söylem ve Komünizm tehlikesi karşısında solla ilişik bir milliyetçilik tespitinden yahut sola mal edilen ölçütlerden uzak durmuş da olabilir. Şimdi bu konumlamanın siyaseten Türk toplumunca takdir edilip edilmediğini nasıl ölçmeliyiz. Pragmatist ölçekte MHP’nin iktidara gelip gelmediğiyle… Cevap bellidir; Ülkücü hareket bünyesinde taşıdığı sağ-muhafazakâr kimliğe rağmen diğer siyasi partiler gibi iktidarla ödüllendirilmemiştir. Sağın daha uç-marjinal, aşırı refleksif ve militarist yapısı addedilen MHP’dir. Algıya göre MHP sağı, tanımı gereği lümpen, sığ ve şiddetperest taban ile yoğrulur. MHP; sağ-muhafazakâr kimliğin serpilen yelpazesinde ne sermaye, ne din ve ne liberal ölçütlere yerleştirilemez. Ülkücülüğü muhatap alanların temel ölçütü “nasıl bir milliyetçilik?” tezahüründe bu partiyi kategorik basamakta ele almaktır. Aşırı sağ, faşist vb ithamlar arasında kendini beyan etmeye çalışan MHP’nin yılları deviren uğraşı “ben kimim” beyanıyla ilintili kalmıştır.

MHP’nin Türk-İslam Ülkücülüğü mottosunun ardında yatan temel saik, bütüncül ve insicam dâhilinde bir tarih-medeniyet okuma anlayışından kaynaklanıyor. Türk Milleti, İslam’dır; kültür ve medeniyetini bu dinle inkişaf ettirmiştir; bizim Millet telakkimiz ve ideolojik referanslarımız bu zemin üzre tesis eder, mantığını görürüz. Fakat İslam’ın bölünmüş, fırkalaşmış mezhepçi ve tarikatçı yönü bulanık bir sosyoloji durumunu karşımıza çıkarırken sürgit sorunlar ortaya çıkıyordu. İslamcılık-Ümmetçilik dahilinde yola çıkanların Türklük-Türkçülük harici her görüşü benimsedikleri ve kavmiyetçilik karşısında en sert eleştiriyi Türk Milliyetçilerine yaptıklarını görüyoruz. Bu hücumlar, Anadolu insanının İslamcı vaizciliğin etkisinde kalması ve tarikatların ümmetçi, hatta kürtçü kliklerin etkisiyle farklı yönlenmelere gitmesi sonucu Milliyetçiliğin siyaset ve din sahasında sağlıklı görünümünü engellemiştir. Öte tarafta sermaye-burjuva gelişime bağlı seyreden sosyolojik değişimin, Milliyetçiliğin toplumcu yönünün sağ algıda benimsenmediğini de gösteriyor.

“Abdest bilmez Ülkücü”, “Şehit cenazesinde slogan atar, ama bir Fatiha okuyamaz Ülkücü” ithamlarının küçültücü ve haksız ölçütlerini bu topluma anlatamamak bir sorundur. Nedeni ardında yatan gerçek; sağ-muhafazakâr kimliğin ezberci, softa ve sağlıksız kaynaklardan beslenmesidir. 2. Olarak MHP’nin muhafazakâr toplumla rabıta ve hukuk-aidiyet oluşturma konusunda yaşadığı telaşın etkisini görürüz. Yaşanan telaşın etkilerinden biri de Alevi-Türk topluluğuyla sağlam bir iletişim oluşturulamamasıdır. Türk Ülkücülüğünün mezhep ve tarik görüşlü İslam düşüncesini referansları dâhilinde almadığını biliyoruz. En azından teoride böyledir.

Günümüzde İslam tasavvurunu kendi himayesinde istismar eden siyasal gücün saf dışı bırakılması gerekiyor. Bu saf dışı bırakma meselesinde hayatiyet arz eden durum şudur: Türk kültür ve medeniyet dairesinde bir bünye meydana getiren Türk-İslam anlayışının her unsurunu felç eden malum siyasi kimlik, toplumsal bünyeyi er ya da geç felç edecektir. İslamı kendi milli kaynaklarımızdan değil, Arabist ve şarki halitadan mündemiç gören bu milli ülkü düşmanı duruşun sağlam kaynakların ortaya sürülmesiyle elemine edileceği aşikardır. Siyaseten mevzu ettiğimiz mücadeleyi en iyi sağlayacak kurum MHP’dir. Tabi ki MHP’nin öncelikle kendi meselelerini çözmesi gerekiyor. Kendi iç meselesini çözecekken dikkat etmesi gereken husus, dışardan intihal edilmiş sağ-muhafazakâr kimliği temsil eden klasik söylemlerin etkisi altına girmemesidir.

Türk İslam Ülkücülerinin bir kaynak sorunu bulunmuyor. Ahmet Yesevi ile açılan yol, Kur’an ve Sünnet dairesinde kendi milli kült ve yaşayız düzenine sentezlenen Anadolu Türk İslam düşünce ve yaşayışı yeterlidir. Arı-duru Türk İslam tasavvurunun gayr-ı Türk unsurların duhulünden ötürü karmaşık ve ezberci şablonundan kurtulmak en temel mesele. Ziya Gökalp’ın halka gidilmesinden muradı esasında buydu… Yunus Emre, Hacı Bektaş ve Türk sufi- tarikat damarlarının yeniden ihya ve canlılığını kazandırmak, Ahi geleneğini müesseseleştirmek bir Ülkücü anlağın ufkundan ırak olmayan konulardır.

İslam mukaddesatını her nevi işlerde istismar etmekten çekinmeyen cemaat ve siyasi parti gerçeğini günün sıcaklığında yaşadık. Sarsılmaz bir gerçeklikle bir daha görüyoruz; Devlet Umurunda mezhepçi-tarikatçı algının yol açacağı felaketlerin tarifi imkânsızdır. Türklüğün manevi ve dini değerlerini kötürüm ve gereksiz gören zihniyetler de bir o kadar sakıncalıdır.

Kötülük topluma hızla yol alan Türkiye Türklüğünün felaketten döndürülmesi için Ülkücülüğün hayati ve sağlam kaynaklarına ihtiyaç duyuyoruz. 

TANRI TÜRK'Ü KORUSUN!