"Kurt kuzuya saldırırken sessiz kalan, kurdun tarafını tutmuş sayılır."

Adalet bütün ilişkilerimizde bize rehberlik eden en önemli kavramdır.

İdeal bir adalet sistemi şeffaf, tarafsız eşitlikçi olmalıdır.

İnsan haklarına saygı göstermeli, herkesin adil bir şekilde işlem görmesini sağlamalıdır.

Adalet arayışının ve söylemin samimiyeti şu noktada gizlidir.

Kendimiz, ailemiz, akrabalarımız, sevdiklerimiz, partimiz, cemaatimiz aleyhinde de de olsa adalet istiyor muyuz?

Onların yaptığı yanlış söylem ve davranışları görüp, bunun doğru olmadığını söyleyebiliyor ve ona göre tavır alabiliyor muyuz?

Çünkü gerçekten adil olmamız bu sorulara vereceğimiz cevapla doğrudan ilgilidir.

Eğer her koşulda adalet istemiyorsak adalet anlayışımız ve söylemlerimiz sahtedir.

Gerçekten istediğimiz nedir?

Aleyhimize de olsa adalet mi?

Yoksa lehimize olan ayrıcalık mı?

Yaşadığımız olaylar gösteriyor ki, asıl talebimiz adaletli olmaktan çok, bizim çıkarlarımızı koruyacak ortam yaratmaktır.

İnsanlar kendilerine bir ayrıcalık tanındığını görünce adaleti kolayca ihmal edebiliyor başkasına ayrıcalık yapıldığında ise adalet savaşçısı olarak ortaya çıkabiliyor.

Adalet ikiyüzlülüğü ve ayrıcalığı kabullenmez.

Hz. Mevlâna

"Adalet her şeyi yerli yerine koymaktır.

Ayakkabı ayağındır, külah başın" der.

Maide Süresi 8. Ayet:

"Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için hakkı ayakta tutun.

Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.

Adaletli olun.

O Takvaya daha yakındır.

Allah'tan korkup sakının, şüphesiz ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır"

Nahl/ 90 Ayet:

"Şüphesiz ki Allah adaletli davranmayı, iyilik yapmayı, akrabayı görüp, liyakat ve adaletle gözetmeyi emreder.

Her türlü adaletsizliği, hayasızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar.

Düşünüp ders almamız için öğütler verir"

 En ilginci hepimizin yürekten inandığı, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim de temel bir değer olarak anlatılan adalete çok değer vermesi gereken,%90’ı Müslüman olan bir ülkenin vatandaşlarının bu değerden habersizmiş gibi yaşamaları.

İnanılan değerlerle, yaşanan hayat arasındaki fark gitgide açılmakta, inananlar gitgide dünyalaşmakta, dünya nimetlerinden yararlanma arzusu, lükse yönelim gitgide yaygınlaşmaktadır.

Hepimiz ahiretin varlığına inanıyor ama bu değerlerimiz yok gibi yaşıyoruz.

Hayatımızın her anı, kıyamet günü bizi yargılayacak olan ve asla hata ihtimali bile olmayan yüce bir yargılayıcının denetimindeyken, herkesin hukuk ve adaletten bahsettiği bir toplumda hukuksuzluk ve adaletsizliğin bu kadar yayılmasını nasıl izah edeceğiz.

Adalet bireysel çıkarların üstünde, toplumun dengesi için çok önemlidir.

Bazen kişisel çıkarlarımızı adaletle dengelemek zor olsa da uzun vadede toplumun refahı için adaleti her şeyin üstünde tutmak zorundayız.

Özellikle adaleti uygulama durumunda olanlar için bu gerekliliktir.

Sonuç olarak, ideal bir adalet sistemi insan haklarına saygılı, herkesin adil bir şekilde işlem görmesini sağlamalıdır .

Ayrıca toplumsal çeşitliliği, farklı inançları da kapsayarak, herkesin adaletin sağlanmasına güvenebileceği bir ortam yaratmalıdır.

Tüm yurttaşların diline, dinine, etnik kökenine ve cinsiyetine bakılmaksızın adil ve tarafsız mahkemelerde yargılayan, hukukun üstünlüğü ilkesini uygulayan, yasaların herkese eşit uygulandığı, kimseye ayrıcalık tanımamayı ilke edinen bir adalet sistemi toplumun güvenini kazanabilir, toplumun huzur ve refahını sağlayabilir.

Adalet, hayatın her alanında demokratik, önyargısız, eşit bir tavır takınmaktır.

İdare edilenler ve idare edenler.

Unutmayın!

Bir gün adalet hepimize gerekecek.

Sonuçta yaşattığını yaşamadan kimse ölmüyor.