Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin rejim değişikliği olduğunu dile getirip, Devlet Bahçeli'nin MHP Programına aykırı tavırlar içinde olduğunu söyleyen Güler, "MHP'nin parti programında güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem talebi var. Bu süreçte biz partiye muhalefet etmiyoruz, Sayın Bahçeli politik çizgisini değiştiriyor. Bizzat Sayın Erdoğan'ın şahsını hedef alarak meydanlarda neler söylediğini hepimiz biliyoruz. Bu fikirlerinden vazgeçen biz değil Sayın Bahçeli'dir." dedi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e geçtiğimiz yıl ülkede yapılan referandumla büyük yetkiler verildiğini, önceki günlerde ise 1. Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak eşini atadığını hatırlatan Halil İbrahim Güler, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilirse benzer durumların Türkiye'de de yaşanacağını ifade etti.

Halkın kafası karıştırılıyor
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin rejim değişikliği olduğunu savunan Halil İbrahim Güler, "Rejim, yönetim ve sistem değişikliğidir. Halkta kafa karıştırmak için, yönetim ve sistem değişikliği deniyor. Bunların tanımı rejimle birliktedir. Referandumdaki tavrımız MHP'deki iç tartışmalarımızdan kaynaklı değil, devletimizin devamlılığını, çocuklarımızın geleceğini, yarınlarımızı ilgilendiren bir mevzu olarak gördüğümüz içindir. Biz referanduma siyaset üstü bakıyoruz. Kasıtlı olarak Türkiye'de bir partizanlık kültürünü hakim kılmaya çalışıyorlar. Referandumdan 'Evet' sonucu almak isteyenler, Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan, anlayamadığımız bir şekilde yıllarca meydanlarda başkanlık sisteminin çok kötü olduğunu sert söylemlerle dile getiren Sayın Bahçeli'de toplumda bu kültürü yaratarak, kutuplaşma oluşturmaya çalışıyorlar. Bunun partizanlıkla, partilerle bir ilgisi yok. Partiler gelir geçer, devletin devamlılığı bakidir. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, parlamenter sistemi esas alan bir şekilde kurulmuş. Kurtuluş Savaşında TBMM büyük görev üstlenmiş, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında TBMM yalnızca 3 aylığına Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e Başkomutanlık yetkisi vermiş. Sınırlı bir şekilde. Cumhuriyet ilan edilmiş, devletin bütün kurumsal yapısı parlamenter sisteme göre oluşturulmuş ve üzerinden 94 yıl geçmiş, bütün bunları bir tarafa bırakıp partili cumhurbaşkanlığı dedikleri, bizim başkanlık olarak dediğimiz sisteme getirmeye çalışıyorlar. Önceki gün Azerbaycan'da yapılan referandumla başkana sınırsızca verilen yetkilerin sonucunu gördük. Aliyev, eşini 1. Başkan Yardımcısı olarak atadı. Getirilmek istenen sistem böyle birşey." dedi.

Anayasa değişikliğini tartıştmıyorlar
Anayasa değişiklik paketinin içeriğini vatandaşlara tartıştırtmadıklarını ileri süren Güler, "Toplumun nefes borusu olan medya, büyük oranda haberdeki objektifliğini kaybettiği için tek taraflı propaganda merkezi haline getirildiği için, sağlıklı bir değerlendirme ortamı yaratılamıyor. Sistemin çok güzel olacağını anlatıyorlar ama maddelerde buna dair neler var halk bilmiyor. Cumhurbaşkanının partili olabileceği yetkisi verilecek. Ama Cumhurbaşkanı partili değil, partinin genel başkanı olacaktır. Bakanlar kurulunu kendisi atar diyor ve güven oyuna gerek olmadığı yer alıyor. Başkan Yardımcısı bir veya daha fazla olacak. Peki bunun sayısı kaç olacak? Ortalıkta o kadar Cumhurbaşkanı Başdanışmanı varken say say bitmiyor. Bunların bir çoğu Başkan Yardımcısı olacak ve belki daha fazlası. Bizde Cumhurbaşkanlığı tarafsız bir makamdır ve toplumun bütün kesimlerini kucaklayan en yetkili organdır ama siyasi taraf olarak, sadece belli bir siyasi görüşün hakimiyeti altında olacak." sözlerinin ardından "Partili Cumhurbaşkanı, bağımsız ve tarafsız olacağına dair yemin edecek, peki bu yemini nasıl edecek?" sorusunu yöneltti.

Hakim sınıfın hukuku oluşacak
Cumhurbaşkanının yargılaması artık daha kolay olacağı söylenmesine rağmen bunun olmayacağını iddia eden Halil İbrahim Güler, "Meclis'te 401 Milletvekiline ulaşılırsa yargılanabilecek, hadi diyelim ki yargıya gitti, yargıya gittiğinde de kendi atadığı kişilerin karşısına çıkacak. Bu şartlarda bağımsız ve tarafsız yargı mümkün mü? Hukuka güven, yargıya güven çok kötü durumda. Cumhurbaşkanlığı sistemi bunu daha da aşağıya çekecek. Biz ısrarla hukuk devleti diyoruz. Hukuk ortadan kalkarsa parti devletine dönülür ve hakim sınıfın hukuku oluşacak. Bu konuyu Sayın Erdoğan'ın özelinde konuşmamak lazım ama Erdoğan o koltukta olmasaydı, bu tartışma da gündeme gelmezdi. Devlette kişiler gelip geçicidir, her gelenin yönetim anlayışına göre rejim değişikliğine gidersek bu işin sonunu alamayız. Almanya'da Dışişleri Eski Bakanı geçen hafta parlamentoda Cumhurbaşkanı seçildi. Eşi ise Yüksek Hakim. Aynı gün Yüksek Hakim olan eşi 'Artık tarafsız yargıç ilkesini kaybediyorum ve bu görevden ayrılıyorum' diyerek görevini bırakmıştır. Siyaset, hukuk ve etik budur. Bizim üzerinde durduğumuz nokta hukukun, demokrasinin ileriye değil, geriye gidiyor olması." sözleriyle düşüncelerini paylaştı.

Ne oldu da Bahçeli değişti?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu süreçteki tutumunu eleştiren Halil İbrahim Güler, "Sayın Bahçeli, 'Cumhurbaşkanı yasalara uymuyor, sürekli suç işliyor. Kendisini bu durumdan vazgeçiremiyoruz o zaman yasaları değiştirelim' diyerek Başkanlık Sistemine destek verdi. Sayın Cumhurbaşkanı seçilirken bu kanunlara göre seçildiğini biliyor. Niye aylarca eleştirip, sert sözler dile getirirken, bugün suç işlediği için sorgulamaktan vazgeçti de destek olma kararı aldı?" dedi.

Bahçeli çizgisini değiştiriyor
MHP'nin parti programında güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem talebi olduğunu, kendilerinin de bu anlayışla Anayasa Değişiklik Referandumunda "Hayır" deme kararı aldıklarını ileten Güler, "Bu süreçte biz partiye muhalefet etmiyoruz, Sayın Bahçeli politik çizgisini değiştiriyor. Bizzat Sayın Erdoğan'ın şahsını hedef alarak meydanlarda neler söylediğini hepimiz biliyoruz. Bu fikirlerinden vazgeçen biz değil Sayın Bahçeli'dir. Toplumun ve bizim de merak ettiğimiz Sayın Bahçeli'nin bu fikirden vazgeçmesindeki sebep nedir? Kendisi bunu 'Devletin bekası' olarak değerlendiriyor ama 14 yıldır iktidarda olan AKP her istediği kanunu çıkarıyor, önüne geçebilen, sınırlayabilen yok. Devleti bu beka tehlikesine kim getirdi? Devlet bekası çok önemli ve bu konuda bir tehdit varsa acil önlemler alınmalıdır. Söz konusu devletin bekasıysa neden bu anayasa değişikliğinin önemli maddeleri 2019'da yürürlüğe giriyor? Partili Cumhurbaşkanı geldiğinde bu kadar geniş yetkilerle donatıldığında devletin bekası nasıl sağlanacak? Bahçeli'ye karşı bir ithamda bulunmak istemiyorum ama kendisini bu karara iten nedenlerin başında kongre sürecinin kendisini o tarafa yönlendirdiği açıktır. Parti tabanına dönmek yerine, AKP'ye doğru taraf almıştır." diyerek, MHP Genel Başkanı Bahçeli'ye tepki gösterdi.

Bu sistem MHP'yi eritir
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin gelmesiyle Devlet Bahçeli'nin "Cumhurbaşkanı Yardımcısı" olacağına dair söylemleri değerlendiren Halil İbrahim Güler, "Başkanlık Sisteminin bir özelliği de diğer partilerin yok oluşudur. Bu sistemde genelde 2 parti olur. MHP bu süreçte erir ve ne yazık ki yok olur. Parlamentoda istikrar sağlansın diyerek, dar bölge seçim sistemine gidilecektir ve o seçim bölgesinde birinci olan parti oradaki milletvekillerinin tamamını alır. Bugün MHP, Osmaniye dahil hiçbir ilde birinci değildir. İşte bu süreçte MHP'yi eritir. Diyelim 2-3 ilde MHP birinci oldu ve en fazla 35-40 Milletvekilini meclise soktu. Bunlar 600 Milletvekilinin içinde yok olacaktır ve sadece milletvekilliği haklarından yararlanacaklardır." dedi.
Parlamenter sistem iyi değil ama güçlendirilir
Parlamenter sistemin bugün çok iyi çalıştığını, arızasının da giderilmesini istediğini ve daha güçlü bir parlamenter sistemi oluşması gerektiğini dile getiren Halil İbrahim Güler, "Bunun içinde Milletvekillerini özgürleştireceksin. Günümüzde Milletvekili Adaylarını parti lideri belirliyor, vatandaşın önüne koyuyor ve ister seç ister seçme diyor. CHP kısmen bunu ortadan kaldırdı. Milletvekillerini halk seçiyor ama lider sayesinde seçildiğini düşünerek ona kulak veriyor. MHP'ye oy veren taban, seçmen Milletvekillerini mesaj ve telefon yağmuruna tutup TBMM'de destek vermemelerini istediler. Birkaç kişinin haricinde hiçbirinde etkisi olmadı. Diğerleri Bahçeli'nin adamı olduklarını düşünerek, bir daha ki dönem listelerde yer alamayacakları endişesiyle iradelerini ortaya koyamadılar. Adayları partililer belirleseydi bu olmazdı. Çünkü o milletvekilleri yarın yeniden seçilebilmek için parti tabanından destek isteyecek." sözlerini paylaştı.

12 Eylül'de darbeci olduk, bugün terörist
Bu süreçteki tavrımızın MHP'deki tartışmalar nedeniyle olduğunun düşünülmemesini istiyoruz. Bahçeli 'Hayır' deseydi de biz 'Hayır' diyecektik. Biz referendum sürecinde Bahçeli karşıtlığı değil, Ülkücü tavrın gereğini yapıyoruz. Yıllarca Sayın Bahçeli'nin Erdoğan'a karşı söylemlerini, eleştirilerini biliyoruz, bunların zaman zaman çok ağır sözlere dönüştüğüne de şahit olduk. Sayın Erdoğan'ın da benzer söylemlerinin olduğunu gördük. Yıllarca Başkanlığa karşı çıkıp, Erdoğan'ı eleştirdikten sonra bu anlayışa ortak olunması, tabanı ikna etme yolunda samimi bulunmuyor ve taban tahminlerimizden daha çok büyük ölçüde Bahçeli'yi dinlemiyor, dinlemezde.
Bu zihniyetin siyasal anlayışı sürekli kutuplaşmak üzerinden varlığını sürdürmüş ve bundan sürekli bir sonuç almıştır. 12 Eylül 2010 Referandumunda 'Biz hukuku özgürleştireceğiz, darbecileri yargılayacağız' diyorlardı. 'Hayır' diyenlerde darbeci yerine konacak duruma gelmişti. Şimdi de 'Hayır' diyenler terörist ilan ediliyor. 2010 Referandumundan sonra darbeciler mi yargılandı? Hukuk özgürleşecek diyerek yapılan değişiklikle, HSYK'da FETÖ'cüler daha da güçlendi. Neticesinde de çeşitli kumpaslarla açılan davaları gördük." deyip, referandum sürecinde aktif çalışacaklarını, çeşitli programlar ve toplantılarla "Türk Milliyetçileri 'Hayır' Diyor Platformu"nun çalışmalarını sürdüreceklerini açıkladı.
 

www.burdurgazetesi.com.tr / Bahtiyar Turan

Editör: TE Bilişim