Siyasi tercihlerin iman meselesi haline getirilmesi Şiiliği doğurmuştur. Şii'lik -Halife- tercihinden yola çıkarak ete kemiğe bürünmüş bir mezheptir.

Sünnilik siyasi konuları iman meselesi haline getirmez. Daha önce de yazdığım gibi İslam'ın önerdiği siyasi bir model yoktur.

İslam adaleti,danışmayı emreder. Yönetimin şekli ile değil, değerleri ile ilgilenir.

Onun için hiç kimse siyasi tercihlerinden dolayı İman/Küfür bağlamında ele alınarak suçlanamaz.

AKP iktidarı boyunca  zaman zaman siyaset iman küfür bağlamında ele alındı. Din bir partinin sınırlarına hapsedildi. Cihanşumul olan, partileştirildi.Şu veya bu partiye oy verenlerin karşısına İslam çıkarıldı.Parti nefreti İslam nefretine dönüştürüldü.İnsanlar yüce İslam dini ile bir parti kadrosunun yanlışlarını,zaaflarını,adalet ve ahlak dışılıklarını özdeşleştirecek  noktaya getirildiler. Bugün AKP çerçevesi dışında kalanlar, AKP'den çok İslamcılık ve İslamcılara güvenlerini yitirdiler.

Önümüzde bir referandum var. Öncelikle bir hususun altını çizmekte fayda var; bazıları hala sn Cumhurbaşkanının referandumdan vaz geçeceğini düşünüyor. Bu ülkede yaşayıp böyle bir ön görüde bulunanlara şaşıyorum. Erdoğan tipi liderler  vaz geçmeyi yenilgi gibi kabul ederler. Onun için kesinlikle bir vaz geçme olmayacaktır.Cumhurbaşkanı MHP'nin desteği ile yakaladığı bu fırsatı değerlendirmek için elinden geleni yapacaktır.

Evet,önümüzde bir referandum var, iman/küfür çelişkisi bir defa daha devreye sokuldu. Bunun ne kadar tehlikeli,toplumu ne kadar ayrıştırıcı, gerilimi ne kadar tırmandırıcı olduğunu söylemeye gerek var mı?

Bir kişiyi küfürle itham etmek onun canını,malını,namusunu kendine helal görmektir. Yani hayat hakkı tanımamaktır. Bu zeminde yapılan bir siyasetten ülkeye,millete hayır gelir mi?

Sistem değişikliğinin bu zemine taşınması iki nedenden kaynaklanıyor:Bir,içeriğini savunamamak,iki anketlerde yeterli toplumsal desteğin olmaması. Millet dinle korkutularak  referandumda -evet-sonucu çıkarılmaya çalışılıyor.

İslam'ın herkesin bildiği ölçülerinden biri, bir Müslümanı tekfir edenin ithamının kendine döneceği gerçeğidir.Haramı helal,helalı haram saymakta küfürdür. Kimse kendini Allah'ın yerine koyarak dini ölçüler koyamaz.Siyasal bir tercihi küfürle karşılamak Allah'ın yerine ölçü koymaktır. Bunu yapan muhatabını değil, kendini çerçeve dışına iter.

Siyasi konuları dinin rükünleri gibi tartışmak en çok İslam'a zarar verir. AKP iktidara gelene kadar dindarlara mesafeli olanlar bile -dindarların-hırsızlık,yolsuzluk,adaletsizlik ve zulüm yapmayacaklarına inanıyorlardı. Bugün halkın en az yarısı farklı kanaatte. Artık siyasal İslamcılar toplumda bir güven odağı değiller. Bu gibi durumlarda doğru olan, yapılan düzenlemelerin muhtevasına odaklanmaktır. Mesela, bir kişiye yeni idari birimler kurma yetkisi vermenin hangi sonuçlara neden olabileceğini ve bu yetkinin niçin verildiğini konuşabiliriz. Yeni birimlerin içine ilçeler,şehirler,eyaletler,özerk bölgeler,federal yapılara varıncaya kadar her türlü  idari birim giriyor. Mahkeme kadıya mülk değil,yarın herhangi bir başkan -ben Türkiye'yi eyaletlere ayırdım -dese bunu nasıl engelleyeceksiniz. Yargı ona bağlı,meclisin denetim yetkisi yok.Nasıl engelleyeceksiniz?  Meseleye İslam/küfür perspektifinden bakanlar  bunun ve -İslam'da yargı denetiminden muaf-kişi veya kurum olabilir mi sorusunun cevabını da  verseler ya?