Tükenmiş bir kişi bunu ya duygusal çöküş ya duyarsızlaşma ya da azalmış başarma motivasyonu şeklinde yaşar. Bunların her biri kişinin rutin hayatını, işlevselliğini ve tepkilerini ciddi oranda etkiler. İşi, ailevi sorumlulukları, bireysel sorumlulukları, yardıma muhtaç yakınının bakımı gibi o sırada sürdürmeye çalıştığı uğraşı ile ilgili istek, güç, gayret, olumlu duygu ve davranışlarını gittikçe azaltarak, kişinin yetersiz kalmasına neden olur.

Bu motivasyon, ilgi ve istek kaybı ile birlikte kişide genel bir enerji kaygı, kendisi ile ilgili olumsuz duygu ve düşünceler, yetersizlik ve başarısızlık hissi gelişir. Bunlara ek olarak, başkalarına karşı da ilgi kaybı, negatif duygu ve davranışlar ortaya çıkar. İşte bütün bunlar kişiyi çevreden uzaklaşmaya, kişilerarası ilişkilerde çatışmaya veya kendi içine kapanmaya zorlar.

Tükenmişliğin getirdiği bu genel enerji kaybı, kişide fiziksel olarak kronik yorgunluk ve bir takım bedensel yakınmalarla kendini gösterir. Hem duygusal hem de fiziksel kayıplar kişide çaresizlik, ümitsizlik, özgüven eksikliği oluşturarak duygusal ve zihinsel tükenmeye neden olur. Dolayısıyla kişi sorumlu olduğu görevleri sürdüremez hale gelir, insan ilişkileri tamamen bozulabilir.(İst. Ünv tıp fak)

Şimdi bu veriler ışığında ”Tükenmişlik sendromu ”nu siyaset sahnesine indirip, bir değerlendirme yapacak olursak, vahim bir durumla karşı karşıya olduğumuzu görebiliriz.

15 yıldır her türlü yetki ve imkânla ülkemizi idare eden siyasal iktidar,100 yıllık TC. Devletini, küresel bir dayatma olan ”başkanlık sistemi ”ile, Milli ve Üniter yapısının bozulabileceği yeni bir maceraya sürüklemektedirler. Siyasal iktidar elitleri, kızgın öfkeli ve de şaşkın; neyi neden istediklerini izah edemez durumdadırlar. Milletimiz, Devletimiz ve geleceğimiz konusunda, akıl yürütemeyen, fikir üretemeyen, duygusal ve zihinsel bir çöküş içinde olduklarını gözlemliyoruz. Temsil ettikleri siyasal akım gereği, var olan TC. Devleti ile kavgalı olmaları, intikam duyguları içerisinde bulunmalarını bir yere kadar anlayabiliriz, Ancak bu durumda, küresel senaryoların figüranı olmalarını nasıl izah edeceğiz? Kendi şahsi ikballeri için. Küresel aktörlere teslim olmalarını  “tükenmişlik sendromu ”ile izah edebiliriyiz?

Siyasal muhalefete gelince, uzun yıllar yaptığı plansız programsız mücadele, bir sonuç vermemiş, Zaman içerisinde bir bıkkınlık, bir yenilmişlik ve yaşadıkları başarısızlık, ”ilgi ve istek kaybı” meydana getirmiştir. Dolayışı ile enerjinin kontrolsüz boşa harcanması, kaygıları körüklemiş, olumsuz duygu ve düşünceler, siyasal muhalefeti sarmalamıştır. Yetersizlik ve başarısızlık” hissi, kendi içerisinde, yeni muhalif kanatlar oluşmasına sebebiyet vermiştir.

Fikir üretemeyen, geleceği öngöremeyen muhalif siyasetçiler, kızgın öfke dolu hakaretler ile, kutsallarımız üzerinden hamaset nutukları atma yarışına girmişlerdir. Birileri “beyaz ”diyor diye “Beyaz’a kara diyebilecek kadar tükenmişlik içinde, ülkemizin geleceğini karartmaya devam etmektedirler. Şey EDEBALI nın Osman gazı ye nasihati ile devam edecek olursak, yaraya ta o zamanlarda parmak basıldığını görüyoruz.” Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli ”diyerek tükendiğini anladığında neler yapılması, gerektiği ile ilgili bundan büyük nasihat olabilir mi?

Evet, ülkemizde yürütülmekte olan siyaset ve siyasetçiler ”tükenmişlik sendromu ”içerisinde sürüklenmektedirler.İktidar elitleri ve muhalefetin bir kısmı, Milyar dolarlar harcayarak, onca vatan evladımızın şehit olması, Suriye’de bir iki tane Bedevi KANTON’UN yönetimini bize verecekler umudu ile küresel projelere ram olmuş, etrafını yakıp yıkmakta büyük acılara ve ekonomik kayıplara sebebiyet vermektedirler. Bu durum siyasetin “dip “yaptığının göstergesidir.

Yeni bir siyasal anlayış ancak böylesi durumlarda ortaya çıkar diye düşünmekteyiz. Milletimizin ve Devletimizin içinde bulunduğu problemler ile hemhal olacak, arı- duru yeni bir siyasal yapı ve anlayışı beklemekteyiz.