15 Temmuz darbesinden sonra cemaat ve tarikatlardaki şeyh mürit ilişkisi yoğun bir şekilde tartışılıyor. Bazıları birey olamamaktan,bazıları akletmemekten bahsediyor.

Bunların hepsi doğrunun farklı yanları. Ama hepsi de eksik. Bir defa şeyh -mürit ilişkisi tarikatlara,cemaatlere mahsus bir keyfiyet değil. Partilerin,derneklerin,sivil toplum kuruluşlarının çoğu aynı mantıkla yönetiliyor. Bugün hangi partili liderini tartışabiliyor? Sorgulanamayan,eleştirilemeyen,la yüsel şahsiyetlerin bulunduğu her yerde aynı biat mantığı vardır.

Kuran şu kadar yerde akletmekten,düşünmekten bahsetmişmiş... Elbette Kuran insanı kainat kitabı üzerinde düşünmeye,sebepten müsebbibe,yaratılandan Yaradan'a gitmeyi emreder. Düşünmezseniz sebeplerden hakikate,bilgiden hikmete gidemezsiniz. Kuran'ın bu yüce emri kerameti kendinden menkul liderlerin etekleri önünde yere atılmış, akletmek bir nevi ağır cürüm haline getirilmiştir.

Partileri tarikat,tarikatları parti gibi yönetilen bir ülkede demokratik bir nizamın aradığı kültürel zemini oluşturmak zordur. Demokrasi çoklu düşünmeyi emreder,çoğulculuk biraz da budur. Halbuki, lider kültünün hakim olduğu yerlerde çoklu düşünmenin yerini tekli düşünme alır,bir kişi herkes adına düşündüğü için insanların kafa konforunu bozmalarına gerek kalmaz.Ben bilmez merkez bilir her şeyin anahtarıdır.

Meselenin bir yönü de -herkesten-akletmeyi bekleme saflığıdır. Akletmekle tahkiki iman iç içedir. Tahkiki imana giden yol, akıl marifetiyle eşyanın üstündeki örtüyü kaldırarak onun hakikatine varmaktır.Tahkiki iman herkesin karı değildir. Hayatın gerçeği bazılarının düşünüp,bazılarının taklit etmesidir. Daha çok toplumun aydınları,münevverleri düşünür. Diğerleri onları taklit eder. Evet insan akıl yoluyla bir yaratıcının varlığına ulaşır bununla mükellef de kılınmıştır. Ama ötesi  tahkik işidir.

Son yıllarda yaşadığımız tecrübeler gösteriyor ki siyasetteki müridizm,tarikat ve cemaatlerde ki müridizmden daha katı ve bağnazdır. Mürit Şeyhinde İslam'a mugayyir bir hal gördüğünde en azından şüpheye düşer,sorgulamaya başlar,siyasi müridizm'de böyle bir kıstas yoktur. Siyasi mürit şeyhinden(liderinden) ne İslam'a uygunluk,ne başarı bekler. O herhangi bir kayıt ve ölçü şartı getirmeksizin bağlanmış kişidir. Ölçü ve kayıt olmayınca siyasi şeyhin her davranışı mübah ve doğrudur.

Bu bakımdan meseleyi cemaat/tarikat bağlamında tartışmak, asıl hastalığı ıskalamaktır. Bu ülkeyi Şeyhler,Hocalar yönetmiyor, siyasi liderler yönetiyor. Şeyh- mürit ilişkisinin topluma en çok yansıyan yanı siyasi alandaki yüzüdür. Bir tarikat şeyhi ile müritleri arasındaki ilişki kendi tarikatı ile sınırlıdır. Oysa siyasi partilerdeki müridizm bütün bir toplumu etkiler. Onun için bu sakim mantığı sorgularken asıl tahrip edici olan siyasi alanın gözden ırak tutulmaması gerekir. Gerçek şeyhler ve müritler partilerde mevzilenmiştir. Onların yaptığı hataların milyonda birini bir tarikat şeyhi yapsa ne tarikatı kalır, ne şeyhliği. Müridanın önce kendini sonra şeyh efendilerini sorgulaması gerekir. Çünkü bir mürit yirmi otuz yıl hiç bir mesafe alamamışsa ya kendinde bir problem vardır, ya  şeyhinde,yahut her ikisinde...