Bir ülkenin müptezeli, berduşu, rindi.. velhasıl kelam en ötekisi dahi günü gelende silkinip ayağa kalkmasını beceriyorsa; o vatandan, o ahaliden umut kesilmez.  Neden ters bir girizgâh yaptım, söyleyeyim. Ben bu ülkenin aydın suretlerine inanmıyorum. 150 yıllık inkıraz ve fırıldak dönemlerimizde akl-ı sanat edenlerin başarısızlığı ve vasıfsızlığı net beyandır. Bir öte tarafa nazar ettiğimizde ise ideolojiler dünyasında hiçbir yön ve taraf kendi zaviyelerini geliştirememiş, at bakışı gözlüklerini çıkaramamıştır.  Türkiye hayrına ne sağ, ne sol; ne dinci, ne milliyetçi dünya görüşlerinin ASRİ SIÇRAMA kabiliyetleri olduğundan ezcümle bahsetmeyenlerdenim. Görünen.. gördüğüm gerçekler artık hazmedilme kapasitesini çoktan aşmış; MİLLET vasfıyla karşımızda duran garabet yığının şirazesi çoktan şaşmıştır.

Avukat Kemal Kerinçsiz Beğ’i tahliyesinden sonra bürosunda ziyarete gitmiş ve şu soruyu tevdi etmiştim: “ Sizce gidişat ne ola ki ağabey?”

Yıpranmış, bitkin; uzun yıllarını asrın zulmü SİLİVRİ ZİNDANLARINDA geçiren Türk Milliyetçisi Kemal Kerinçsiz Beğ, cevaben:

“ Malum şartlarda umutsuzum; dibe vurmuş hal manzarasında yeniden Kuvayı Milliye ruhu ihya olmadan yaşadığımız acı tecrübeler bitmeyecektir.”  Cevabını vermişti.

O acı tecrübeleri halen yaşamaya devam ediyoruz. Hassasiyet, saygı ve milli ittihat gelişeceğine, bırakınız; bitmeye doğru aksi bir koşuş ve travma almış yürümüştür. Anlaşılıyor ki hiçbir literatür, külliyat ve milli tecrübe birikimimiz mevhum ve aksiyon sahamıza girmiyor; İDRAK yoksunu kalabalıkların umursuzluğuna çarparak berhava oluyor. Makyavelli’nin esas meramı İtalyan toplumunu barıştırmak ve birleştirmek ülküsüdür. O meşhur HÜKÜMDAR kitabının esbab-ı mucibi budur. Monarşi ve Kralı kutsarken tek çare bunu görmüş ve çağın cumhuriyetlerini elinin tersiyle iterek forza İtalya düsturunu kitaplaştırmış. Bizde Orhun Bengütaş’larından Kutatgu Bilig’e ve son DİRİLİŞ Cumhuriyete kadar sayısız vesika, ibret, hamle numuneleri olmasına rağmen manzara na umut haldedir.

Meselenin müşahhas dokunuşlarını ifade etmeye gayret gösterelim. Aydın zümrenin zerre miskal kıymet hüviyetine sahip isimleri Türk Milliyetçiliği dairesinden gelmekle beraber, onların eser ve değerleri siyaset sahasında hareket melekesi kazanamadan olduğu yerde terekedir. Cumhuriyet, Atatürk, Türk Devrimleri bu kadar örselenilir, tu kaka edilirise ne gibi bir sonuç doğacaktı? Elbette Türklüğe, milliyetçiliğe düşman; yobaz tavır erbabı, sözde Müslüman bir iktidar… Müslümanlığın kaynağını arabizm kuraklığında arayarak, Yesevi ve Alperen tarikine yabancı kalan bu çarşaf zihniyetin kalabalıkları yönlendirerek, siyasi menziline revan kılması pek müşkül olmamıştır.

Aydın, Türk Mücadele Tarihine sahip çık-a-mayarak en büyük cürm sahibi… Devleti milletleştirme, ümranı tasavvur etme; akla, tarihi ve dile başkalaşma zaafiyeti bir aydın sorunu hallinde ortaya çıkarken; siyaset, yaşadığımız felaketlerin en az ve hatta daha fazla birinci dereceden müsebbibidir. Sağda tevarüs eden kimlik ve birlik tahribatının yanında solda bayraklaşan yabancılaşma aynı kapıya çıkıyor. Bize, Ulema ve cühela kırıntılarının miras bıraktığı posa İslamcılık cereyanı felaketini zamanında kestiren Mustafa Kemal aklına, milliyetçi dünyanın sahip çıkamadığı gerçeğini unutmayın.

Tek kurtuluş, hayatın beşiği addettiğimiz Türk Anadolu’sunu baştan ayağa Türkleştirmek idi… Hakikati görenler için ileriye dönük en korkulası durum, iş bu Ülkünün akamete uğramasının getireceği sonuçlardır. Anadolu Türklüğü özgürleşmeden ve idrakini kendi kaidesine oturtmadan elbette salah yolu bulamayacaktı; işte sistem sağlı sollu ataklarla bu fırsatı Türklüğün eline vermek istememiştir. Türk Milliyetçiliğine ihanet eden CHP, sonrasında muhafazakar kimliği adeta bir MANKURTLAŞMA sürecine tabi kılan Demokrat Parti ve bütün seküler kimlik baskısının arızi nüvesi sonucu doğan sözde MİLLİ GÖRÜŞ dünyası asla Türk’ün kendi vicdan, iman ve tavır kimliğini yansıtmayan, tarihi seyrimizi başkalaştıran darbeler halinde nüfuz etmiştir. Şimdiki siyasi gücün Türkiye’yi getirdiği noktaya baktığınızda, idaresinin TEK PARTİ döneminden ne farkı var? Piyasa Türkiye, Pazar Türkiye gerçeği değişmiş mi? İslam kimliğini DAMSIZ GİRİLMEZ işaretinde kullandığı gerçeği inkar edilecek mi? Tek sorun ve bahis dışı meselemiz bellidir; geride ve levazımda kestirilmesi güç vehminde bırakılan Türk Milliyetçili ve siyaseti…

MHP, iş bu iddia (TÜRKLÜĞÜN TÜRKLEŞME ÜLKÜSÜNÜN) ve tarihi paradigmanın simültane çevirmenidir; atfımı böyle yapmamın sebebine gelince. Mesela bir yarışma programı O SES TÜRKİYE Türklüğün değil, çöküşün tasviridir. Gazeteci Sedef Kabaş’ın paylaştığı gibi, yaklaşık 13.5 milyon kullanıcısı bulunan sosyal medya (Twiter) tıvitır ağında, milletin işi gücü O SES TÜRKİYE tag’ını birinci sıraya getirmekse; vatandaşlarınızın ciddi bir oranda AHMAKLAR kategorisinden müteşekkil olduğunu kabul etmelisiniz. Aynı saatlerde Mersin’de bir gencin boynu KCK-PKK gençliği tarafından kesiliyordu… Şırnak ve Sur ilçelerinde şehit ve yaralı vermeye devam ediyorduk. Gece 85 kuruşa Bayrampaşa Haline giriş yapan soğan kamyonu, yarın marketlerde 4,5 ila 5 tl arası satılacak malları kasadan indiriyordu. Son elektrik faturalarının 1/3 fiyatı bindirilmiş tüketim bedelli ödemesi için cebimizde para hesabı yapıyorduk. 1 gün önce yamyam tipli sözde bir yönetmenin oğlu şeyinin keyfine son model arabasında içip seğirtirken, gariban bir polis memurunu öldürmüştü. Et, ekmek, yağ fiyatlarını bu kadar kazıkla vatandaşa ısmarlamanın sırrını karı-koca hanelerde bakışıyorduk. Çürük mal, kaba esnaf, ağzı yavşak oda yöneticisi ve Rus uçağı sınır ve sinir katsayımızı buhar ediyordu. Asgari ücret artırımı nedeniyle patron, tezgâhtar kızla “ya 1000 tl’ye çalışmaya devam edersin ya da yarın kafeteryaya gelme“ diyordu. İşte bunların olduğu ahvalde Acun ILICALI “b.k gibi” para kazanmaya O SES TÜRKİYE ile devam etmekte.. ahmaklar dünyasını neşe ve sevince boğmaktaydı. Esra Erol “OBAA!” deyü 3 milyon liralık ve diğer cukkalarını sayarken, Ülkücü İbrahim Türkmen Dağında Rus bombardımanıyla şehit olacaktı.

Cemaat parayı buldu, iktidar parayı buldu.. hac ila umre arası mümin duyguları aşkın mertebe kazanıyor, lakin Türkiye’nin ervahı sayelerinde gevriyordu… Anlatılamadı 1 Kasım’da… Bahçeli MHP’si yapamadı, edemedi. Hiçbir felsefi ve ideolojik mugalataya girmeden, beylik laflar etmeden şu mizansen çarpıklığının kabul edilemezliği çerçevesinde yaptığım tek atıf, Türk Milliyetçiliğinin geciken evresidir. Şimdi MHP yeni(!) lider arayışında… Benim muhakememde lider zati aranmaz, zuhur eder; alır kafilesi ve başına YOLBAŞÇI olur! O halde arayışa girenlerin, halen arayışı sürecekse ben aramam ve aranmam; gözümü, sözümü mevcut Bahçeli’ye çeviririm.

Sn Bahçeli… çivisi çıkmış güzide ülkemizde, senin partin yakın gelecekte iktidar olamayabilir. Demokrasinin lafzı “anneni seveyim-ananı seveyim” nidasının sevecenliği ve iticiliği arasında tercih zorlamasıdır. O iki lafzın da tercih statükosu şimdi ve yakın gelecekte mevcut iktidarın keyfiyetinde. Derim ki.. Ülkücüleri biraz rahat bırak, kongreye gidin ve şu mevcutlarla (Gn Bşk Ady’ları) işin olmayacağını gösterin. Tekrar Erol Güngör, Mümtaz Turhan, Dündar Taşer, Osman Turan, İskender Öksüz, Alparslan Türkeş, Nihal Atsız okumaları yapsın camianız. Sığ ve cahil kalan Ülkücü Gençlik yapılanmanızı revize edin. Partinizin üyelik sistemini yenileyin, reforma tabi tutun. Delege yapınızı değiştirin. Muhalif, troll eşkimeleri terk edilsin. Alevilerle temas kurun. Ülkücü İşçiler Derneğini ihya edin. Partinizden her yıl bilmem ne kadar sayıda genci yurt dışında “ölçekli” enstitülere yollayın. Her gündemin takipçisi bir siyasi parti imajı yakalayın. Kürt sorunu için PKK harici STK ve kanaat oluşturucularını davet edin. Biraz gülün, yumurta sarısı için ve sağlığınıza dikkat edin! Siz hala MHP’nin genel başkanı ve birilerinin BİLGE liderisiniz. Beğenelim, beğenmeyelim.. cari gerçeklik budur!

3 bin yıllık tarihin hesabını yapamayanlar, günü birlik yaşarlar” alıntı.

Esen kalın!