Terör sadece güvenlik tedbirleri ile önlenemez. Bazen aşırıya kaçan güvenlik tedbirleri tam aksi sonuçlar da doğurabilir. Terörü önlemede  bir de -insani tedbirler- dediğimiz bir önleme biçimi var ki her defasında ihmal ediliyor.

Yıllar önce PKK'ya  katılan bir kadın teröristle yapılan röportajı okumuştum. Niçin örgüte katıldığını şu şekilde anlatmıştı: Ninem her sabah kalkar güneşe  doğru döner beddualar ederdi. Dersim'de kaybettiği yakınlarını hatırlar,yaşadıklarını yaşlı gözlerle anlatırdı. Onlara yapılanlar beni o kadar etkiledi ki örgüte katılmaya ve ilk karşılaştığım polisi öldürmeye karar verdim.Dediğimi yaptım da,yol kontrolü yapan bir trafik polisini öldürdüm.

Eşi doğu'da bir il'de HDP eş başkanı olan kendisi dindar  bir HDP'liye bir arkadaşım sorar;  namaz kılıyorsun,dindar sayılırsın,insan olarak da çok iyi yanların var,bu HDP ile ne işin var? Müsait olduğun bir gün gel, der, seni yaşlı babamla tanıştırayım,onu bir dinle, niye HDP'li olduğumu anlarsın. Arkadaşım gittim diyor,babasını dinledim, bana 12 Eylül'de köylerine gelen jandarma'nın kendilerine neler yaptığını,eşinin çocuklarının önünde nasıl dövüp rencide ettiklerini uzun uzun anlattı. Doğrusu etkilendim,arkadaşım şimdi anladın mı dedi, diyecek bir şey bulamadım.

Teröre, bölücülüğe destek olanlar arasında bu şekilde gerekçeleri olanlara çok rastlarsınız. Yakalanan teröristlerin işkence görmeyince yaşadıkları şaşkınlık da geçmişe ait dinledikleri bu hikayelerle  ilgilidir. Bazılarına basit gelebilir ama -terör örgütlerine destek olanlar arasında- hissi sebepleri olanların oranı ideolojik gerekçeleri olanlardan az değildir. İnsanlar uğradıkları haksızlıkları kolay kolay unutmadıkları gibi bunun hesabını sormak için de her fırsatı değerlendiriyorlar. HDP'nin bölgede aldığı desteğin arkasında geçmişte yaşanan acı hikayelerin büyük etkisi vardır. Bunların hesabı zamanında sorulabilse, hukuk dışına çıkanlar cezalandırılarak vatandaş tatmin edilebilse, bugün  çapta bir sorunla karşılaşmayabilirdik.

Yazık ki onca tecrübeye rağmen geçmişte yapılan yanlışlar bugün de yapılıyor. Terörle,darbe ile mücadele devlet ve millet olarak var olmanın gereğidir. Askere,polise kurşun sıkan haindir.Ancak bu mücadelenin başarısı hukuk içinde yapılmasına,kurunun yanında yaşın da yanmamasına bağlıdır. Haksızlığa uğrayan her insan gelecek nesillerin sinesine atılmış bir ayrılık tohumudur. Dedenin,babanın haksız yere yediği her tokat, oğlunun,torununun silahında mermi ,yüreğinde kin ve nefret olarak geri dönüyor. İnsanlar uğradıkları haksızlıklara unutmaya eğilimli değil,tam aksine büyütmeye,abartmaya daha  eğilimlidirler.

Türkiye 15 Temmuz'da hain bir darbeye muhatap oldu. Buna karışan,çanak tutan,ucunda,kenarında olanın cezalandırılması hukukun  gereğidir.Devletin gizli bilgilerini ifşa eden,soru çalan,onun bunun hakkına  tecavüz eden hiç bir müsamahadan  yararlanamaz. Lakin darbe ile mücadele ederken  çerçeveyi  geniş tutmak,sn Cumhurbaşkanı'nın deyimiyle kurunun yanına yaş olanı da koymak yeni gailelerin,rahatsızlıkların,hoşnutsuzlukların tohumunu atmaktır. Hele suçluyu cezalandırırken eş ve çocuklarını aç -sefil bırakmak hukuka da vicdana da sığmaz. Bu çocuklar yarın açlıklarının,sefaletlerinin,kimsesizliklerinin hesabını dönüp devletten soracaklardır. Gelecek kuşaklara  yeni problemler bırakmak istemiyorsak suçun şahsiliğinin hem evrensel, hem Kurani bir kural olduğunu,  terörle mücadele de güvenlik boyutu kadar insani boyutun da önemli olduğunu unutmamalıyız.