Ülkücü, ülkücünün sadece dostu (!) değildir.

Ülkücü, ülkücünün düşmanı (!) hiç değildir.

Ülkücü, ülkücünün ülküdaşıdır.

Ülküdaşlık hukuku, ülkücülüğün gerçek manasını bilenler açısından, vatan-millet sevdasında ülküdaşını yolda bırakmamak için ölümü ve idamı göze alabilmektir. Dikkat buyurun, edebiyattan bahsetmiyorum, fiili ölümden, idamdan, gencecik yaşta ailesini acılara boğarak ahirete irtihalden bahsediyorum.

O nedenle, ülküdaşlık hukuku dostluğun, yol arkadaşlığının üzerindedir. Kendine düşmanlığı ise, “eski ülkücüyüm” diyenlerin bir kısmını hariç tutarsak (ki ülkücünün eskisi olmaz) ülkücüler düşünmemelidirler.

Ne olur, kırmayın birbirinizi…

Sosyal medyaya bakmak istemiyor canım. Hakaretin, aşağılamanın, iftiraların bini bir para…

Eski karın ağrısı olanlar hemen topa giriyor. İki paragraftan öte yazıyı uzun bularak okumayanlar ve Türkiye-Bölge-Dünya gerçeklerini sentezleyemeyenler de topa giriyor. Ve çoğu gariban Anadolu çocuğu, duygusallıkla başlıyor birbirini karalamaya.

Yazık, günah…

Yıllar yılı ülküdaş olan, ülkücülük ve parti için ömrünü veren birisi, ola ki “hayır” desin veya ola ki “evet” desin, görün bakın neler oluyor…

Diyelim birisi “hayır” dedi. En kolayı FETÖ damgası vuruluyor. Çöz çözebilirsen. Sormazlar mı, madem bu adam FETÖ’nün adamıydı neden üç-dört dönem milletvekili yapıldı? FETÖ’cülerin bütün zamanlarda, hiçbir seçimde MHP’yi desteklemediğini bile bile…

Diyelim birisi “evet” dedi, Genel Merkezin yanında bir açıklama yaptı, başlanıyor salvolara. Adamın ne işbirlikçiliği kalıyor, ne de yalakalığı. Sormazlar mı, bu adam daha düne kadar beraber olduğun, parti yöneticisi olarak toplantılara davet ettiğin, temsilde varlığıyla onore olduğun kişi değil miydi? 

Değerli ülküdaşlarım, inanın değmez birbirinizi karalamaya ve yaralamaya.

Bakın size kendi hayatımdan birkaç örnek vereyim.

Bir: Diyarbakır’da lise öğrencisiyiz. Pencereden dışarı bakarken iki arkadaşın kavga ettiğini gördüm. Birisi Diyarbakırlı, diğeri Karslı ve Karslı zayıf konumdaydı. Koştum müdahale ettim, Karslıyı kurtardım. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Bana saldırılar sürerken, kavga eden Diyarbakırlı ve Karslı arkadaşlar aynı gün aynı alanda kol kola dolaştılar. Otuz yıl sonra Karslı arkadaşa neden diye sorduğumda, olayı hatırlamadı bile.

İki: Sayın Tuğrul Türkeş partiden kopup gitti ve Bakan oldu. Biz amatör ülkücüler Başbuğumuzun oğlunun yaptığını hazmedemedik (!). Ülkücü duygusallığıyla iki yazı yazdık bu konuda. Sonra ne oldu biliyorsunuz. TBMM’de Sayın Genel Başkanımız ve Tuğrul Türkeş bey hiçbir şey olmamış gibi tebessümle sohbet ettiler.

Üç: Bir AKP Milletvekili Sayın Genel Başkanımıza çok ağır hakaretamiz ifadelerle saldırmıştı.  Amatör ülkücü refleksiyle kanımıza dokunan ve bizleri üzen bu zata cevap yayınlamıştık. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Bizim milletvekillerimizden bazılarının bu milletvekiliyle gülüşerek şakalaştığını gördük.

Dört: Malum 2014 yerel seçimlerinde CHP’nin Ankara adayı, ülkücü geçmişi olan, MHP’de iki dönem belediye başkanlığı yapan, 2009 seçimlerinde MHP’nin Büyükşehir adayı olan ve bizim de geçmişe dayalı hukukumuz olanlardandı. Biz açıkça kendi parti adayımızın yanında yer aldık, bütün programlara ayaklarımızla ve yüreğimizle, mutfak çalışmalarına da birikimimiz ve kalemimizle katıldık. Kader birliği ettiğimiz ülküdaşlarımızdan önemli bir kısmı CHP adayının yanında yer aldı ve bizler amatör ruhla birbirimize mesafe koyduk. Bir kısmıyla o gün bugündür görüşmüyoruz. Sonra ne mi oldu? En iyisi yazmamak…

Beş: İlkokuldan itibaren tanıdığım, Ortaokul yıllarından beri ülkücülüğü birlikte yaşadığım, Diyarbakır’dan bizi sürerlerken Elazığ’a kadar kamyon üzerinde birlikte yol aldığımız bir ülküdaşımla geçen haftalarda “Başkanlık” konusunda basit bir tartışma yaşadık. İkimizin de kırıldığını hissettim.

Altı: Türkiye Kamu-Sen’in kurucularındanız. İlk kuruluş çalışmalarında, Strazburg Caddesindeki binada ne zorluklar yaşadığımızı başta Ali Işıklar ağabey olmak üzere o çalışmaya katılan herkes bilir. Şimdi gereksiz salvolar birbirini izliyor. Sonra ne mi olacak? Hükümetin yanında olmanın avantajıyla en büyük memur sendikası konumuna gelen, Kamu-Sen üyesi ülkücülere sürgünler, görevden almalar, disiplin soruşturmaları yaşatan sendika biraz daha büyüyecek.

Peki, sonra daha başka neler olacak?

Birileri birileriyle candan sohbetler yapacaklar ve gariban Anadolu’nun amatör ruhlu ülkücüleri Erzurum ifadesiyle, “ağabey bi defe küsdüm barışmirem” diyecek.

Herkes kendi inandığı kulvarda çalışmalarını yapsın ama birbirini kırmasın.

Değmez. vallahi de değmez, tallahi de değmez, billahi de değmez…

Es-selam olsun, vesselam olsun, has-kelam olsun ülkücü, ülkücünün ülküdaşıdır diyenlere ve ülküdaşlık hukukunu yaşatanlara...

30 Ocak 2017 Ankara