Genel başkana ve kadrosuna muhalif olanların, muhalefet etmeyi bırakmaları M.H. P’yi iktidara taşıyacağını düşünmek pek doğru değildir. Bilakis M.H. P iç muhalefetin eleştiri ve önerilerini dikkate alması durumunda ciddi oy artışı sağlayacağını düşünmekteyiz.

              Vizyonu kabul görmeyen bir siyasi kadro, olumsuz kabul edilen durumunu, yaşama biçimi haline getirmişse, yapılabilecek pek fazla bir şey yok demek; teslim olmak, vazgeçmek, başka yerlerde iş aramak demektir. Oysa ülküsü ve ülkesi için yola çıkanlar, asla ve asla evlerini terk etmemedirler. Sonuna kadar “edep dâhilinde” mücadele edip ülküsüne sahip çıkıp hizmet etmelidirler.

              Aramızdaki hoşnutsuzluk, didişme ve eleştirilerin temelinde, fikri ayrılıklardan ziyade kısmen ego’larımızın tatmini, kısmen siyasi beklentilerimiz, çoğunluklada Türk Milliyetçiliği ve ülkemizin geleceği endişesi olduğunu düşünmekteyiz.

               Kırgınlıklar, dargınlıklar ve suçlamalar eleştiri sırlarını aşıp, düşmanca tavırlara, şahsiyetleri itibarsızlaştırmalara dönüşünce, ülkümüz ve ülkemiz adına bir araya gelmemiz, birlikte bir şeyleri yapma şansımız ortadan kalkmaktadır. Buda siyasi rakiplerimiz tarafından istenen ve beklenen bir durumdur. Teşkilatçılık tecrübesi olanların böyle bir hataya düşebileceklerini düşünmek istemiyoruz.

               Ömrünün büyük bölümünü, hiç çizgisinden sapmadan bu hareketin içinde harcamış, çeşitli kademelerde görev yapmış ülkü erlerini, makul mantıklı hiçbir gerekçe gösterilmeden itibarsızlaştırmalar, aşağılamalar ve disiplin kurullarına sevk edilmelerden neyin murad edildiğini öğrenmek hepimizin hakkı olduğuna inanıyor ve açıklama bekliyoruz.

              Uzun zamandır kontrol edilmeden gelişen ve ülkümüze zarar verdiği açıkça görüne iç huzursuzluk “babasına kızan afacan çocuğun kendi evinin camlarını kırması” olarak basitçe izah edilip geçiştirilebilecek durum değildir. Bu konuda her dava adamının kendine düşen sorumluluğu yerine getirmesini, aktif olarak bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyoruz.

             Sonuç olarak vizyon misyona uygun dizayn edilirse sorunların büyük bir kısmı kendiliğinden çözüleceği kanaatindeyiz. Bu yolda başlatılacak ciddi bir çalışma en azından yerel seçim öncesi harekete nefes aldıracağını düşünüyoruz. Bu zor coğrafyada ülkemizi ve ülkümüzü idare etme sorumluluğunu üstlenebilecek cesur ve donanımlı kadrolar elbette mevcuttur. Bu kadroları bir araya getirmek, hem içeriye hem dışarıya bir vizyon oluşturarak, ülkemizi ve dünyayı yönetmeye talip olduğumuzu bütün insanlığa haykırabilmeliyiz.

Hüseyin ÖZCİHAN