16 Nisan referandumunun getirip önümüze koyduğu konulardan birini yeni parti tartışmaları oluşturuyor.

Yeni bir partiye ihtiyaç var mı,yok mu?

Yoktur,MHP’de devam edelim diyenlerin yanında, vardır yeni bir siyasi oluşumla sahaya çıkalım diyen geniş bir çevre var.

Yoktur diyenlerin, bunu MHP bağlamından çok –toplumsal ihtiyaçlar- açısından değerlendirmesi gerekir. Ayrıca bundan sonra MHP’de nasıl siyaset yapılacağının yolunu da göstermeleri lazım.

Sahi MHP’de nasıl siyaset yapılacak,bütün kapılarını kapatmış bir partinin şemsiyesi altına nasıl girilecek?

Tartışmalar  -olabilir- olanlar üzerinden olursa bir anlam ifade eder,olmazlar üzerinden yapılan bir tartışma fikir istimnası yapmaktan öteye gitmez.

Muhalefete MHP’de siyaset yapmanın yolları kapanmıştır. Tartışmalar bu gerçek üzerinden yürürse , ortaya realize edilebilecek sonuçlar çıkar. Bu saatten sonra MHP muhalefetine MHP’de siyaset yapın demek aslında siyaseti bırakın,mevcut iktidar muhalefet tablosunu bozmayın demektir.

Cari sistem MHP’yi bir devlet partisi olarak değil,devlet kurumu olarak kodlamıştır. Bir partide asgari düzeyde de olsa bir istişare geleneği bulunur,kurumlarda bu yoktur,her şey emir komuta,amir memur hiyerarşisi  ile yürür.

MHP gençliğine biçilen misyon ise devletin jandarmalığı, onu koruma refleksidir. Nitekim, gençlikte her zaman önde olan devleti koruma refleksi biraz da bununla ilgilidir. Milletin örgütlenmiş biçimine devlet denir. Bu yönüyle devlet hepimiziz ve hepimizindir. Ancak bir hareketin tüm fikri kapasitesini buna özgüllemesi,devleti korumanın gerçek yolunun –onu yönetmekten-geçtiğini düşünmemesi yanlıştır.Devlet, bazen onu yönetenlerden de korumayı gerektirir,hep dış tehditlere odaklanmak  bu tehdit ve tehlikeleri ıskalamaya yol açar.

Bu bakımdan bir partiye gerek olup olmadığını  şu üç soru bağlamında tartışmakta fayda var; Bir,böyle bir toplumsal ihtiyaç var mıdır?

İki, devleti yöneterek mi daha iyi koruruz,yoksa böyle ilelebet muhalefette kalarak mı? Üç,devlet daha iyi onu yöneterek korunuyorsa, bugünkü MHP ile devleti yönetecek toplumsal desteği sağlamak mümkün müdür?

Toplum yeni bir partiye ihtiyaç duyuyorsa bunu hiçbir güç engelleyemez. Siyasal ve sosyolojik süreçler er geç o siyasi oluşumu ortaya çıkarır. Referandumda muhalefet cephesi yüzde 49 oy aldı. Bunun yüzde 23-25’i CHP’nin oyları. Yüzde 5-6’sı HDP’nin oyları. Çünkü, Güneydoğu’da bu partinin en az yüzde 2-3 oyu evet cephesine gitti. Geriye,  yüzde 17-19’luk bir oy kalıyor. Bunlar MHP’ye de AKP’ye de gitmeyen,alternatif siyaset arayışında olan oylar. Demek ki, kağıt üstünde bile arayış içinde olan yüzde 17-19’luk bir seçmen kitlesi var. Bu dünyanın her yerinde sosyolojik açıdan bir ihtiyacın göstergesidir.

İkinci soru devletin nasıl daha iyi korunacağıdır. Bir devlet, yönetim mekanizmaları –ülkenin birliğinden yana olan ve ideolojik alt yapısı buna müsait olanlarca- doldurulduğunda en iyi şekilde korunur. Ülke politikalarını belirleme mevkiinde olmayanların –ülkenin güvenliğini- sağlayabilmeleri,bu yönde tedbirler almaları  mümkün değildir. Gerçek anlamda devleti korumanın yolu iktidar olmaktır. Milliyetçi hassasiyetlerin ön planda olduğu bir iktidarda –Türkiye’nin birliğini çözen,çözüm süreci olmazdı. Suriye siyaseti Esat’ın gidişine değil,Türkiye’nin menfaatlerine endekslenirdi. Ege’de Yunan, adalarımızı bu kadar pervasız bir şekilde işgal edemezdi.Milli varlıklarımız bu kadar kolay heba edilemezdi.Devleti korumanın yolu onu yönetmekten geçer,üçüncü sorunun cevabı da bununla ilgilidir. MHP’nin bu mantık ve mantalite ile iktidar olması mümkün müdür? Mümkün değildir. Öyleyse ortaya bir iktidar alternatifi çıkarmak gerekiyor. Türk Milliyetçiliği belli sembollere takılıp, onları totem haline getirmek değildir. Aslolan ilke ve ölçüleri iktidara taşımaktır.İsimler,semboller bazen anlamları dışında da kullanılabilirler.Nitekim, son referandumda milliyetçilik en çok, milliyetçilik ayaklarımın altında diyenlerce kullanıldı. Temel ölçülerimize bağlı,siyasetinde esnek bir yeni oluşum iktidarın alternatifi olabilir ve korumak istediğimiz bütün değerleri sahiplenebilir.Unutmayın, önemli olan zarf değil,mazruftur.Bu toplumsal ihtiyaca siz cevap vermezseniz başkaları verir, bir defa daha ayazda kalırsınız.