Sonuçlar üzerinde konuşmak bize hiç bir şey kazandırmaz.Doğru olan nedenleri konuşmaktır.Zira bir şeyin nedenleri ortadan kaldırılmadığı müddetçe  her zaman benzer sonuçlarla karşılaşmak mümkündür.

15 Temmuz darbesinin üzerinden bir yıl geçti. Bütün konuşulan FETÖ ihaneti ve sınırsız bir hamaset.

1960'la başlayan darbeler tarihinde halk ilk defa sokağa çıkarak insiyatif kullandı. Bu yönüyle 15 Temmuz bir ilktir.

Ama  yapılışı,sahnelenişi bakımından da bu darbe bir ilktir. Halkına kurşun yağdıran,boğaz köprüsünü tutarak vatandaşın evine gitmesine mani olan, daha neredeyse güneş batmadan sokağa çıkan,başarısızlığa planlanmış ucube bir darbe...

Darbenin başarısız olacağı baştan beliydi, halkı sokağa çıkmaya cesaretlendiren de bu inanç oldu.

Ama sonrası -halk adına -gerçek bir destandır. Demek ki bir millet bir şeye inanırsa onu hiç bir güç durduramaz.

Anlamlı ve doğru olan, -olanlar -üzerinde analizler yapmak değil, niçin olduğu üzerinde kafa yormaktır.

Bu iş sadece bir kişinin sınırsız,dizginsiz ihtiraslarına  bağlanabilir mi? Elbette kişisel hırsların,beklentilerin etkisi vardır.Ama belli sebepler bir araya gelmeden hiç bir sosyal olay ete kemiğe bürünemez.

-Bu ülkede yıllarca dini hayat baskı altına alındı. Dindarlar siyasi hayatın dışına itildiler. Bu da onlarda -devleti ele geçirme- düşüncesinin yeşermesine,insanı inşa işinin ikinci plana düşmesine neden oldu. Devlet olmadan dini hayatın yaşanamayacağı inancı,tarikatları,cemaatleri asli misyonlarını bir tarafa bırakarak siyaset yapmaya teşvik etti.

-Dini grupları oy deposu olarak gören siyasetçilerin tavırları da ikinci bir siyasallaşma nedenidir. Oy uğruna yapılan kadro pazarlıkları,cemaatlere verilen kontenjanlar hem cemaatleri devlete taşıdı, hem de yükselme hırsıyla yanıp tutuşanları onların kucağına attı. Kendine yol açmak isteyen, cemaatlerin,tarikatların kapısını çalmaya başladı.

-Bir başka neden,yanlış din anlayışı,dinin devleti hedeflediği algısıdır. Din, insanı hedefler, birinci amacı insanı yüceltmektir. Dini siyasal yoruma tabi tutanlar, onu -devletleşmenin- veya iktidarda kalmanın bir manivelası olarak görürler. Din siyasallaştıkça insana dair bir mesaj olmaktan çıkar,siyasal bir projeye dönüşür. Siyasal İslamcıların, ahlak ve ibadete dair  hükümleri ıskalamalarının arkasında  bu gerçek yatmaktadır.Ahlak İslamcılığı için bir insanın elinden tutup yüksek bir ahlaka ulaştırmak en büyük  hedefken,siyasal İslamcılık için  en büyük hedef   devlet gücünü ele geçirmektir.

-Bir diğer neden, din adamlığının bu ülkede gördüğü olağanüstü saygının,muhatapları tarafından nefislerine yorumlanması, kimliklerine değil, kişiliklerine hamledilmesidir. Aşırı saygı hamlıktan, olgunluğa geçemeyenler için baştan çıkarıcı bir zehirdir. Bir çok din adamını bu saygı baştan çıkarmıştır. Bu hastalık siyasetçiler için de geçerlidir. liderleri rakipleri değil,dalkavukları tiranlaştırır. Sınırsız övgü en mütevazi insanları bile yoldan çıkarır. Tarihimizde gördüğü saygının kışkırttığı sayısız din adamı vardır. Şeyh Said, Molla Selim,Şeyh Ubeydullah,S.Abdülkadir  gibi... Buna karşılık din adamı kimliğinin dışına çıkmayan ve ebedi bir saygıyı hak eden bir çok din adamı da vardır.

Darbeleri tetikleyen nedenlerden biri de, demokratik mücadele kanallarının tıkanması,siyaset yoluyla mücadele etmenin imkansız hale gelmesidir.Bir ülkede iktidarla muhalefet aynı şartlarda rekabet edemiyor,aynı imkanları kullanamıyorsa  orada  demokrasiye olan inanç sarsılmaya,siyasi yolarla iktidarı değiştirme  umudu azalmaya başlar. Bu da iktidardan rahatsız olan grupları başka yol ve yöntemler aramaya teşvik eder. Darbeleri irdelerken  bu boyut asla ihmal edilmemelidir.

Türkiye bir büyük badire atlattı. 15 Temmuz'da Sokağa çıkanlar demokrasiyi,iradelerinin tecelli ettiği meclisi korumak için  sokağa çıktılar. Lakin  o irade  tamamen -hegamonyayı-pekiştirmek için kullanıldı.Keşke  o enerji,  böyle bonkörce harcanmasaydı..Dilerim  bu yıldönümünde milletin verdiği  mesaj daha iyi anlaşılır,demokrasi için verilen destek demokrasiyi  geliştirmek,standartlarını yükseltmek için kullanılır.