Bugün 15 Temmuz 2018…

Devletimizin içinde yapılanmasına göz yumulmuş dinci bir örgütün modern cumhuriyet değerlerinin tümüne ve memleketin bütünlüğüne karşı adım attığı günün 2’inci yıl dönümü. O gün hayatını bir an bile düşünmeden ülkemizin geleceği için kendini ateşe atan başta kahraman astsubayımız Ömer Halisdemir olmak üzere tüm şehitlerimizi gurur ve minnetle anıyorum. Gazilerimize şükranlarımı sunuyor ve şifalar diliyorum. Sanıyorum ki bana milletleri kısa kısa özet geçerek anlat deseler Türk milletinin özgürlüğüne, vatanına ve bayrağına düşkünlüğü anlatacağım ilk vecibe olurdu.

15 Temmuz’da yaşanan olaylar bu ülkede yaşayan her ferdin üzerinde durup düşünmesi, ölçüp biçmesi, akıl süzgecinden geçirmesi ve kafa yorması gereken olaylar. Tabii bunu yaparken mümkün olduğunca şahsi yorumlamalardan, siyasi görüşlerden uzak durup ana eksene aklı almak gerekiyor. Yoksa çıkıp Çanakkale ile 15 Temmuz’u birbiriyle yarıştırmak gibi zaten kutuplaşmış olan toplumumuzu birbirinden daha fazla uzaklaştırmaktan başka fayda getirmeyecek hatalara batabiliriz. Ya da sırf darbenin hedefindeki lider Recep Tayyip Erdoğan diye darbelerden medet umar hale gelebiliriz.

15 Temmuz’dan sonra bizler anlamalıyız ki aradan geçen 100 seneye rağmen Türkiye’de Mustafa Kemal Atatürk’ten başka düşün dünyası inşa etmeyi başarabilen bir lider olmamış. Liderler genellikle olaylara seçim ve gündem merkezli yaklaşıp yakın geleceğe dönük atılımlar yapmışlar, bir ideal uğuruna savaşmayı pek başarılı gerçekleştirememişler, ileri görüşlü olamamışlar aralarında olanlar olsa da gerekli adımları atmak noktasında zayıf kalmışlar. Öyle ki biz 2 sene önce Atatürk’ün bizlere miras bıraktığı değerlerden uzaklaşmanın bedelini ödedik. Gelecek oy kaygısıyla ulus devlet prensibinden uzaklaşmanın, laiklikten uzaklaşmanın, tarafsız adaletten uzaklaşmanın ve hizipçilik yapmanın bedelini ödedik.

Dinin siyasetin öznesi haline gelmesinin ne kadar tehlikeli olduğunu bizzat Osmanlı Devleti içinde yetişip görmüştü Atatürk. Bu konuda yaptıklarını rüyasında görüp yapmamıştı veya canı sıkıldığından da yapmamıştı…

Attığı ilk adımlardan biri halifeliği ortadan kaldırmak, hızlı biçimde laikliği benimsetmekti. Kurulan yeni devlette eski hastalıklara zinhar yer vermemek adına dini bir yana siyaseti bir yana koymaktı. Din ile siyaset birbirine geçemez, geçmemeli derken ne yazık ki bu yaşandı ve toplumumuzun ciddi bölümü maalesef bunun ne denli vahim sonuçlar doğurabileceğini ancak kan dökülünce görebildi. Adı her ne olursa olsun, gayesi her ne olursa olsun ayrım yapılmaksızın tüm dini tarikatların kökü kazınmalıdır. Adı X cemaati, Y tarikatı olsun aralarındaki fark çok aman aman değildir, hepsi 15 Temmuz’da yaşananların benzerinin yaşanmasında potansiyel baş aktörlerdir. Devleti temizleyeceğiz derken temizlenen yerlere bu sefer başka tarikat mensuplarını getirmek ne kadar mantıklıdır, ne kadar akılcıdır, bu olaylardan ne kadar ders alındığını gösterir ? Muhafazakar seçmenin bu konudaki hassasiyetlerini kullanarak bunu kutuplaştırıcı söylem haline getirip oy deposuna dönüştürmek ne kadar doğrudur ? Komutanının emriyle dışarı çıkarılmış 18-19 yaşındaki erleri müebbet hapse mahkum ederken, bu ağla ilişkisini herkesin bildiği siyasilere dokunmamak ne kadar adildir ?

Mustafa Kemal Atatürk bu devletin kurucusu ve fikir babasıdır. Düşünceleri, idealleri, icraatları bir partiye veya toplumun belirli kesimine ait değildir. Herkesin bunu aklına sokması gerekiyor. Uç noktada bir muhafazakâr olabilirsiniz, komünist olabilirsiniz, faşist olabilirsiniz hiç fark etmez pek ala Atatürk’ü belirli noktalarda hatalı bulabilirsiniz, eleştirebilirsiniz saygıdan kopmamak kaydıyla doğaldır. Ama onun öğütlediklerini bilmelisiniz, onun fikirlerini iyi sentezlemelisiniz . Yoksa 100 sene önce gereği yapılan meselelerde göz göre göre böyle hatalara düşer seçimlerde elde ettiğiniz neticeye binaen çok kuvvetli olduğunuzu zannederken koskoca devleti millete köprülerden sokaklardan toplatırsınız…

Şov yapıp birbirimizi gaza getirip durmanın ötesinde ders alarak anacağımız bir 15 Temmuz geçirmenin ve bir an evvel Atatürk’ün gösterdiği hedefe, modern cumhuriyet değerlerine ve aydınlık ufuklara dönebilmenin ümidiyle…