* Yıl 2002 Türkiye'nin toplam servetinin % 40'ı nüfusun % 1'ine ait iken, bu oranı 2018'de % 60'a çıkarmış, ancak 2019'da servetlerin değer kayıpları ile paylarının %54'e ďüşmesini ihmal etsek bile, artık zenginler daha zengin olmuş, daha fakir olanlar da derdine yansın demişiz.

* Türkiye kişi başına gelir sıralamasında Dünyada 78.sırada bulunmasına karşın, dolar milyarderleri sıralamasında dünya 14.'sü olmuş, fakir-fukaranın, garip-gurebânın gururlanmasını sağlamışız.

* Dünyada ilk 500 üniversite listesinde tek bir üniversitemiz olmamasına karşılık, kamudan en çok iş alan ilk 10 şirket listesine 5 Türk şirketini sokarak, Türkün gücünü küffara göstermişiz...

* Bankalardaki toplam 2,45 Trilyon TL'lik mevduatın % 54'ü sadece 230 bin hesap sahibine, geri kalan % 46'sı ise 35 milyon hesap sahibine ait olmasını sağlayarak, gelir dağılımı nasıl düzeltilirmiş, dosta-düşmana hep birlikte göstermişiz.

* Sadece Istanbul'da 70 markalı İnşaat firmasına 18 milyon metre2'lik inşaat artışı sağlayan "mevzi imâr değişikliği" ile 240 milyar TL'lik vergisiz kaynak aktarmayı başararak, "sermaye birikimi ve yeni kaynak yaratmada" eşsiz bir model ortaya koymuşuz.

* Nüfusu 6 milyon olan Ankara'da 2007 yılında yapılan "Nazım İmar Planı" üzerinde, bu tarihten sonra yaklaşık 10 bin adet civarında "mevzi imar planı" değişikliği yaparak, 18 milyon nüfusun yaşayacağı "imar" satışlarıyla yaklaşık 100-150 milyar TL'lık haksız kazancı yandaşlarımıza aktarmışız...(Ankara'nın nüfusu 2050'de 7,2 milyon, 2100 yılında ise 9,5 milyon olacak)

* Defalarca çağrıda bulunulmasına karşın İstanbul B.Şehir Belediyesi kaç milyon nüfus için "mevzi imar" planları yaptığını açıklanmıyor. Tahminimiz en az 50 milyon nüfus için "imar satışları" tamamlanmıştır.

* Yine sadece 30 tane "yandaş firmaya" dışarıdan borç olarak aldığımız 146 milyar $'la Hazine ve gelir garantili YİD ve KÖİ projeleri vererek, gelir ve kaynak çeşitlemesinde bütün dünyaya örnek olmuşuz...

"Bütçeden beş kuruş çıkmayacak" diye vatandaşı ağır propaganda bombardımanına maruz bıraktığımız bu projeler için, 2019 yılında bütçeden 9,5 milyar TL, 2020 yılı için de ise 18,9 milyar TL "gelir garantisi" ödeyeceğiz. Ayrıca bu rakam her yıl katlanarak artmaya devam edecek..

* 17 yılda 437 adet ve 55 milyar $'lık AVM inşa ederek ve buralarda satılan ürünlerin % 70'i yabancı olan markalarla millete sahte cennet yaşatmışız.

*2002'de 129 milyar $ olan dış borcu 453 milyar $'a çıkararak ve bu sürede sadece bu borçlara karşılık olarak 173 milyar $ faiz ödeyerek, "faiz lobisinin" de belini kırmışız.

* Sadece iç borç faizi olarak merkezi hükümet bütçesine 2019 yılında 117 milyar TL, 2020 yılında 139 milyar TL pay ayırmış , toplam yatırımlara ise 63 milyar TL kaynak ayırarak (Bu oran son 50 yılın en düşük yatırım oranıdır), 2023'de Dünyanın ilk 20 ekonomisinin dışına düşme(!) hedefinde önemli bir adım atmışız.

* Son 17 yılda 2,905 Trilyon $'ı Bütçe harcamaları olmak üzere, toplam 3,550 Trilyon $'lık kaynak kullandık ama sadece 100 milyar $ harcadığımız "yollar, köprüler, tüneller, hastaneler, havaalanları" ile övünmeye devam ederek, istikrarlı siyaset ve kalkınma nasıl olurmuş, herkese göstermişiz.

* 17 yılda Dünyada yaşanan bol ve ucuz para döneminden faydalanarak, kurları düşük tutup, 1 Trilyon 76 milyar $'lık dış ticaret açığı ve 575 milyar $'lık da cari açık vererek ve milleti de "hane halkı" olarak 588 milyar TL bankalara borçlandırarak, hep birlikte çılgınlar gibi tüketmişiz.

*17 yıl boyunca "vergiyi tabana yayacağız" nutukları eşliğinde, toplam vergilerin % 72'ini DOLAYLI VERGİLERLE halkın tüketiminden alınırken, vergi gelirlerinin sadece % 11'ini 808 bin kurumlar vergisi mükellefi ve gerçek usulde beyanda bulunan yaklaşık 3 milyon mükellefin kazançlarından alma başarısını göstermişiz...

* Sadece "sigara ve alkolden" aldığımız KDV ve ÖTV gibi vergiler bile kurumlar vergisi ve beyana tabi gelir vergilerinin üstüne çıkararak, dünyaya literatüre giren yeni bir vergi toplama modeli hediye etmişiz.

* Bütün vergi yükünü, tüketim yoluyla halkın sırtına yüklememize karşın, yine de vergilerin bütçe harcamalarını karşılama oranını %64'e düşürerek maliye politikalarında harikalar yaratmışız...

* Dış ticaret açığını düşürmek için yüksek teknoloji ürünü mal ihracatımızı artırmak gerekirken, ihracat artışımız ancak %1,9 oranında kalmış, ithalatımız ise ekonomik daralma sonucu %20'ler civarında düşüp ve 43 milyar $ azalınca, güya cari açığı düşürmeyi başarmışız...

* 2014 yılı itibariyle ihracat kilogram değerimiz 1,59 $ iken, bu oranı 2018'de 1,36 $'a ve 2019 yılında ise 1,07 $/kg'a düşürerek, dünyada "ucuz ihracat ürünleri" şampiyonu olmuşuz..

*Toplam çalışan sayısını 28,5 milyon olarak kabul edip, bu sayının 10,5 milyonunun kayıt dışı olduğunun resmen teyit edilmesine karşılık, yine de istihdam oranının düşmesine engel olamamışız. Bu sanal varsayımlara karşın, işsizlik rakamını yine de 4 milyon 600 binin altına düşürememişiz...

* Kayıtlı çalışan sayısı 18,5 milyon olmasına karşın, 13 milyon emekli sayısıyla, Sosyal Güvenlik Sisteminin aktüeryal dengesini daha 30 yıl düzelmeyecek şekilde bozmuş, SGK ödemeleri yapılabilsin diye 2019 yılında bütçeden 220 milyar TL kaynak transferi yapmışız.

* Bütün bunları yaparken % 72'ini dolaylı vergilerle halktan topladığımız bütçe gelirlerinin sadece % 6'sını veya milli gelirimizin % 1,4'ünü "sosyal yardım" olarak dağıtarak 18 milyon yurdum insanının iradesine siyaseten ipotek koymuş, milli gelirin % 98,6'luk kısmını ise kimlere dağıtacağımıza dâir temsil yetkisi ve siyasi sonuçlar elde etmişiz.

* Demokrasi standartları konusunda 165 ülke arasında 110, ve Hukuk standartları konusunda ise 126 ülke arasında 109.sıraya gerilemişiz ama itiraz edenleri ise; kahramanlık hikayeleri, dış güçlerin oyunu, "devletin bekâsı, milletin birliği" laflarıyla geri püskürtmüşüz...

* Yılın son iki ayında ise; hiç bir akli ve bilimsel gerekçeyle açıklanması mümkün olmayan "Kanal İstanbul" macerası ve gürültüsüyle 2020 yılının gündemini şimdiden işgal etme girişimlerine başlamışız.

*YANAŞMA DÜZENİMİZ devam etsin diye, basının % 90'ını havuza bağlamış, kendimize yandaşlar korosu kurmuş, milleti toplu hipnoza tabi tutmuş ve muhalefet rolünü yerine getirsinler, milletin gazını alsınlar diye "salı vaazlarını" yeterli gördüğümüz ve hazine yardımına bağlayarak kamulaştırdığımız "sanal muhalefet" kurgusuyla da geleceğimizi garanti altına almışız.

DAHA NE OLSUN KARDEŞİM, BEĞENMEDİNİZ Mİ ?