Acısıyla tatlısıyla bir yılı daha geride bıraktık. 2020 yılı daha çok acılarıyla anılacaktır. Yılın ilk günlerinde dünyayı etkisi altına alan Coronavirüs salgını ile karşılaştı. Türkiye dahil salgının boyutunun bu kadar büyük olduğunun farkına varamadı. Ak Parti iktidarının her zamanki gibi gerçekleri insanımızdan saklama durumu pandemi salgını konusunda da ortaya çıkmıştı.

Tüm dünya ülkeleri pandemi salgınının pençesinde kıvranırken, iktidar mensupları, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, başta olmak üzere gerçek rakamları inşalarımızdan saklamayı tercih ettiler. İlk zamanlar Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın dürüst ve açık bir şekilde davrandığını düşünülüyordu. Zaman ilerledikçe Türkiye’de vakaların gizlendiği gerçek rakamların insanımızdan saklandığı ortaya çıktı. Sağlık Bakanı’na duyulan o ilk günlerdeki kredi adeta yerle bir olmuştu.

Türkiye’de salgının yayılmasında Mart Ayında kafileler halinde Umreden gelen insanların karantinaya alınmaması ve yurdun dört bir yayına dağılması salgını daha da yaygın hale getirmişti. Geçte olsa Umreden gelenlerin 14 günlük karantinaya alınmaya başlanması artık çok geç kalındığını gösteriyordu. Aralıklarla konulan sokağa çıkma yasağı da yaraya merhem olmadığını gösteriyordu. Tam kapanma olmadan bu illetten kurtulamayacağımız gerçeği ortada duruyordu.

2020 yılının tek problemi Covid-19 salgını değildi elbette. Pandemi nedeniyle işini kaybedenler, işyerlerine kapatmak zorunda kalanlar, evine ekmek götüremeyen milyonlar. (Bu gerçeği gören Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı askıda ekmek önerisini ortaya atmıştı.) Pandemi nedeniyle birçok ülke esnafına ve vatandaşlarına karşılıksız ödeme yaparken, Türkiye’yi idare eden Ak Parti hükümeti ise zaten borçlu ve sıkıntı içinde olan vatandaşa ve esnafa yeni krediler vermeye başladı. Kredilerin vadeleri gelince de borçlar faizleriyle birlikte ikiye , üçe katlanmış oluyordu. Doğrusu her türlü savurganlığa para bulan iktidar, maalesef vatandaşa gelince para bulamıyor. Halbuki birçok ülkenin yaptığı gibi pandemiden zarar gören vatandaşlarımıza ve esnafımıza karşılıksız para yardımı yapmalıydı.

2020 yılı içinde birçok ilimizde sel, yangın, deprem ve çığ felaketi yaşandı. Malatya, Elazığ, İzmir’de meydana gelen depremlerde yüzlerce insanımız hayatlarını kaybettiler. Yine sosyal bir felaket olan kadın cinayetleri 2020 yılında da hız kesmedi. Bu yıl içinde 385 kadını cinayete kurban verdik. Bu kadın cinayetleri ülkemizin önlenemeyen ve pandemiden daha tehlikeli bir hal almıştır. Yasalarımız mı yeterli değil. Yasalarımız bence yeterli ama bu yasalara ek olarak alınabilecek tedbirleri de almak iktidarın görevidir. İşin doğrusu kadınlarımızı koruyamıyoruz. Yasalarda bir noksanlık yok. Yasanın uygulamasında bir hata var. Emniyet güçleri kadınların şikayetlerini veya çığlıklarını duymuyorlar veya duysalar da dikkate alınmıyor. Palyatif tedbirlerle (Evden uzaklaştırma cezası, elektronik kelepçe vb.) bu cinayetlerin sonu alınamıyor.

İktidar mensupları rakamlarla oynamayı çok sever. TÜİK rakamlarına artık kimse inanmıyor. TÜİK’e rakip olarak Türkiye’nin ünlü ekonomistlerinin biraraya gelerek enflasyon tespit grubu oluşturdular. Ekonomistlerin buldukları ortalama rakamlar TÜİK’in rakamlarının en az üç katı fazla çıkıyor. TÜİK bağımsız bir kurum olması gerekirken iktidarın ne söylediğine bakarak rakamları açıklama gibi bir gelenek oluşturdu. Gerçek enflasyon rakamları değil, iktidarın istediği rakamları kamuoyuna açıklama gibi bir görev tevdi ediyorlar. Enflasyon altında ezilen milyonların sesi değil, iktidarın veya bir avuç işadamının sesi daha etkili oluyor.

İktidardan, enflasyondan söz etmişken, EYT’liler hakkında birçift söz etmezsek olmaz. EYT konusu artık kabak tadı vermeye başladı. 2020 yılında da EYT’liler konusuna bir çare bulunmadı. EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) konusunda en büyük rahatsızlık 1999 yılından önce işe girmiş olanların durumlarıdır. Türkiye hukuk tarihinde bir ilk yaşandı. EYT konusunda bir yasa çıktığı tarihten geriye işletildi. Bu durum hiçbir uluslararası hukuku veya kanuna uygun değildir. EYT yasası, daha doğrusu kademeli emeklilik yasası 1999 yılında yürürlüğü girmiştir. Halbuki 1999 yılından önce işe başlayanlar böyle bir yasa çıkacağını nereden bilebilirlerdi? Halbuki bu yasa çıktıktan sonra işe girenler pek ala bu yasayı kabul ederek işe girmişlerdi. Bu nedenle 1999 yılından önce işe başlayanlar yasanın gerçek mağdurlarıdır. Bu yasa er veya geç düzeltilmek zorundadır.

Sözün kısası 2020 yılı mutlu azınlığın ve iktidar mensuplarının dışında vatandaşlarımız açısından çok zor ve sıkıntılı bir yıl olarak geçmiştir. Geriye baktığımız zaman 2020 yılında büyük çoğunluğun mutlu olabileceği bir olay veya durum hatırlayamıyorum. 2020 yılını felaketleriyle, cinayetleriyle, yangın, sel ,çığ felaketi ve depremleriyle hatırlayacağımız bir yıl olarak hatırlayacağız. 2021 yılı 2020 yılını inşallah aratmaz. Güzel günler görmeyi temenni ediyoruz. İktidarın keyfi uygulamalarının son bulduğu, kadın cinayetlerinin olmadığı, tutuklu gazetecilerin olmadığı, sırf haber yaptıkları için içeriye atılmadıkları, memurların ve çalışanların haklarının tam olarak verildiği, EYT’lilerin problemlerinin çözüldüğü, enflasyon altında inin inim inleyen milyonların rahatlayabileceği bir yıl olmasını temenni ediyoruz.

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE