Söyleyecek sözü kalmayan siyasetçiler ideoloji yapmaya başlarlar. Ya ne kadar Müslüman olduklarını yahut ne kadar milliyetçi olduklarını göstermeye çalışırlar. İşin bu noktaya gelmesi bir tükenişin ifadesidir.

Oysa siyaset dünyevi bir faaliyettir ve toplumun beklentilerine hitap etmesi gerekir. Ancak öteki alemde müşahede edebileceğimiz şeylerin siyasi yarışta dile getirilmesi bu dünyaya ait bir şey söyleyememenin göstergesidir.

Türk toplumunun kahir ekseriyeti Müslüman'dır. Dindarlara mesafeli olanlar bile dine saygılıdır. Ancak siyasi yarış yönetme meziyeti üzerinden yapılır. Siyaset, kim daha iyi yönetir sorusunun cevabını arar,kim daha dindar sorusu ancak bu sorudan sonra bir anlam ifade edebilir.

İktidar, geldiğimiz noktada ben daha iyi yönetirim diyemiyor, ben daha dindarım diyor. Dindarlık da bir laf işi değil, hal işidir. Lafla dindarlık olmaz.Çalmayacak,aldatmayacak,zulüm etmeyecek,Allah'a arz edilmesi gereken şeyleri kullarına arz etmeyeceksiniz.Bugün neredeyse dindarlık, Allah için değil kulları için yapılan bir gösteriye dönüştü. İbadetlerini milletin gözüne, gözüne sokmaya çalışan, bunun üzerinden oy devşirmeye çalışan politikacılar var.Din siyaset pazarlamasının bir aracı haline gelirse, din olmaktan çıkıp bir siyasi projeye dönüşür.

Seçime çok az zaman kaldı. Sandığa giderken esas hareket noktamız ehil olanı seçmek olmalıdır. Birine ben dindarım diyor diye oy vermek ilahi iradenin ehil olanı seçmemiz yönündeki iradesine de aykırıdır.Ülkenin yığılmış bir sürü problemi var. Bütün bunlar yılların hatalarının bir sonucu.İyi yönetilmedik. Sadece ekonomik anlamda değil,toplumsal bütünlüğümüz de tahrip edildi. Zira,siyasi rekabetin din üzerinden yürümesi demek, birilerinin kendini Müslüman sayarken, ötekileri İslam dışı görmesi demektir.Zaten böyle olmadı mı? Her dönem mebzul miktarda bulunan fetvacılar aracılığıyla toplumun büyük kısmı din dışı ilan edildi.

Başta söylemiştim,kimin dindar olduğu lafla anlaşılacak bir şey değil. Geçen gün Muharrem İnce kendine yönelik tarizler üzerine Bozdağ'a Allahtan kork ,beraber tavaf etmedik mi demek zorunda kaldı. İnce'nin hacca veya umreye gittiğini ancak bu zorunlu cevaptan sonra öğrenmiş olduk. İYİ parti lideri Akşener'in beş vakit namaz kıldığına yakinen tanığım. Ama bu siyasetçiler hiç bir zaman ibadeti bir reklam afişi haline getirip siyaset borsasına malzeme yapmadılar. Şimdi sormak lazım haccı,namazı kendi dünyasında yaşayıp onu Allah'la arasında tutan mı dindardır,yoksa camiye,Kabe'ye kamera bağlayıp bak ben namaz kılıyorum,haç yapıyorum diyen mi daha dindardır?

Kaldı ki bu millete siyasetçilerin gösteriş dindarlığından önce iyi yönetim lazım.

Bu millete adalet lazım,demokrasi lazım,içeride ve dışarıda barış lazım,aş,ekmek,iş,huzur lazım. Siyaset bunu temin etmeli. Bunu yapamayan bir siyaset millete yüktür. Dikkat edin artık iktidar bir şey vaat edemiyor,geçmişte şunları yaptım diyor,gelecekte şunları yapacağım diyemiyor. En çılgın projesi çay ocağı açmak olan bir parti bu milletin dertlerine çare olabilir mi?

Bir siyasetin sonuna geldik, bundan sonra proje üreten,ülkeye katma değer kazandıracak liyakate sahip olanlar kazanacaktır. 24 Haziran'da bir devri kapatıp yeni bir devir açacağız. Buna önce kendimiz inanalım ki başkalarını da inandırabilelim. Zira, inanmayan inandıramaz.