Ülke kriz içindeydi. Türk halkı bunalmış bir umut, bir çare aramaktaydı.

Sn. Erdoğan ve ekibi, söylemleriyle hızır gibi yetişmişti ülke insanının çaresizliğine. Ne diyorlardı, “Yoksullukla mücadele edeceğiz. Fakir-fukara, garip-guraba ezdirilmeyecek. Yasaklarla mücadele edeceğiz, ülke yasaklardan kurtulacak, her şey açık ve şeffaf olacak. Yolsuzluklarla mücadele edeceğiz. Hortumları keseceğiz, haksız kazanç bitecek, adam kayırma ve benim adamım dönemi son bulacak.”

Kısaca bu söylenenlerin baş harfleri olan “3Y” diyorlardı.

Bu söylemlerin neresi kötü idi, neresine karşı çıkılacaktı?

Türk halkı, bunlar Müslüman insanlar, alınları secdeye değiyor, ağızları besmeleli diyerek yeni kurulmuş bir partiye beklemedikleri bir oy vererek, Anayasa’yı bile değiştirecek bir çoğunlukla iktidara taşıdılar.

İlk beş yıl, dediklerinin çoğunu yaptılar ya da yapmış gibi göründüler. Türk devlet sisteminin tamamını kendi bildikleri gibi dizayn ettiler. Basını ele geçirip, sahibinin sesi haline getirdiler.

İçinde MHP’nin de olduğu koalisyon hükümeti, seçim kaybetme pahasına da olsa kriz ekonomisini bir düzene soktular, bankaların içini doldurdular ve ekonomiyi ayağa kaldırdılar. D. Bahçeli’nin erken seçim isteği ile yapılan seçimde AKP tek başına iktidar oldu. İlk beş yıl hiçbir şeye zam yapmadılar ve “Biz onlar gibi değiliz” havasını da bastılar.

Yıllar geçtikçe, girilen her seçimi birincilikle kazandıkça, AKP’ye bir şeyler oldu. Dedikodular yükseldi, ekonomi düze çıkacağı yerde geri geri gitti. Zamlar vergiler halkı bunalttı. Memur, işçi, esnaf, emekli, üreten çiftçi zor günler yaşamaya başladı.

Ekonomik kriz ortalığı kasıp kavurmaya devam ederken, yöneticilerin lüks ve israfları medyada konuşulur oldu. AKP’li belediyelerin yolsuzluk haberleri gündemden düşmez oldu ki, bazıları gerekçe dahi gösterilmeden, “Metal yorgunluğu” gerekçesiyle görevlerinden bizzat Sn. Erdoğan’ın isteğiyle uzaklaştırıldı.

Ekonomik krizle birlikte, sosyal yapı sarsıldı; şiddet eylemleri, aile içi sorunlar, boşanmalar, uyuşturucu alışkanlıklarının yayılması, ahlaki değerlerin çöküşü, ümitsizlik, çaresizlik ve intiharlar baş gösterdi. İstanbul ve Ankara gibi şehirler “Varlık (!)Çadırları” kuruldu. “Bay Kemal onlar yokluk kuyruğu değil varlık kuyrukları” diyerek halkla dalga geçildi. Bu gibi durumların, vicdan sahibi herkesi yürekten yaraladığını belirten İYİ Partili Hayrettin Nuhoğlu “Saray başta olmak üzere, kamuda israf, yolsuzluk, akraba ve partilileri kayırma üst seviyelere çıktı. 3Y'yle, başlangıçta verilen sözlere uygun mücadele edilemedi; tam tersine, yolsuzluk ve yoksulluk çok arttı, bu artışa sebep olanlar zengin oldu. Yasaklar ise alan değiştirerek yaygınlaştı. Sonuç itibarıyla 3Y'yle geldiler, 3Y'yle gitmeye hazırlanıyorlar.” diyerek AKP iktidarının sonunun yaklaştığını hatırlattı.

Yani bu idealist gençler, dediklerini yapmaktan çok uzaklaşarak bir avuç yandaş, akraba ve benim adamım denen insanlara hizmet eder hale geldiler.

YOLSUZLUK dedikoduları, kendilerinden olmayanlara uygulanan YASAKLAR ve ülke insanının içine düştüğü YOKSULLUK, AKP’nin başını ağrıtan başlıca “3Y”ler olmaktadır.

Türk insanı da verdiği krediyi ömür boyu verecek değil ya! 31. Mart mahalli idareler seçimi bunun en belirgin örneğidir. Sanırım Sn. Erdoğan’ı etrafını saran bazı insanlar yanlış yönlendirmekteler. Ne diyelim, kendi düşen ağlamaz.