Âile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı verilişinin yıldönümü olan 5 Aralık’da kadın milletvekilleri, muhtarlar, bürokratlar, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcileriyle Anıtkabir’i ziyâret etmesi, muhtelif tepkilere sebep oldu.

CHP tarafında bunu samimi bulmayanlar var. Bu tarafta ise 1934’de sâdece başı açık kadınlara verildiğini hatırlatanlar var.

İki tarafında farkında olmadığı veya üstünü örttüğü gerçek ise bambaşka. Evet, kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı 1934’de verildi ama kadınlar, bu hakkı 1923’de istediler. Fakat istediklerine pişman edildiler ve 11 yıl beklemek zorunda kaldılar. Taleb eden kadınlar son derece modern, iyi eğitimli ve başı açık kadınlardı. Yâni mesele, başörtü meselesi değildi. Tamâmen kadın olmakla, cinsel ayrımcılıkla ilgiliydi.

Osmanlının son döneminde, değil mektebe giden kadınlar, evde tahsil görenler dahî yüksekokul seviyesinde yetişiyorlardı.

İşte bu evde eğitim alarak yetişmiş münevver hanımlardan birisi, Nezihe Muhiddin’di. 1889’da Kandilli’de doğan Nezihe Muhiddin, 11 yaşında gittiği muallim mektebini beğenmeyince eğitimine, evde devam etti. Arapça, Farsça, Fransızca ve Almanca öğrendi. Maarif Nezareti’nin imtihanlarını kazanıp fen bilgisi öğretmeni oldu. İttihat ve Terakki Kız Sanayi Mektebi’nde müdürlük yaptı. Başarılı bir iş hayâtı vardı. Bir taraftan da yazıyordu. Hâlide Edib, Fatma Aliye ve Şükûfe Nihal gibi, devrinin münevver kadınlarıyla görüşüyordu.

Zamânına göre feminist sayılan Nezihe Muhiddin, günümüze göre muhâfazakârdı. Kadının, önce anne olduğunu ifâde ediyor; yükselmesini istiyor ama mutlak eşitlik iddiâ etmiyordu. Yurttaşlık haklarında eşitlikten yanaydı. 16 Haziran 1923’de Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan da evvel Kadınlar Halk Fırkası’nı kurdu. Hedef kadınların siyâsî alana girmesi, seçme seçilme hakkını kazanması gibi görünse de asıl maksat, Türk kadınını lâyık olduğu mevkiye taşımak; kadınlık onurunu yüceltmekti. Ancak, erkek hâkimiyetindeki basın, meseleye, “Kadınlar mebus olmak istiyor” şeklinde alaycı bir üslûpla yaklaştı.

Kadınlar Halk Fırkası’na, yönetimden izin çıkmadı. Bu hareket “taşkın” ve “bölücü” bulundu. Kafasında tek parti ideâli olan rejim için her parti hareketi bölücüydü.

Netice olarak bu kadın partisi hareketi, tasfiye oldu. Parti, Türk Kadınlar Birliği adını alarak yoluna devâm etti. Nezihe Muhiddin’e, yolsuzluk iftirası atıldı. Bu acımasız ortama dayanamayan Nezihe Muhiddin, kabuğuna çekildi. Evinde çaylı sohbetler düzenledi. Kitap yazdı. 1958 senesinde akıl hastânesinde öldü.

AKBABACILAR DALGA GEÇTİ

Bugün en ufak bir meselede Osmanlıya gerici diye saldıran, kadınlara seçme ve seçilme hakkın verilişini kutsayan basın, 1923’de hak isteyen kadınlar hakkında ne yazıyordu, bir bakalım.

Kadınlar Halk Fırkası Genel Sekreteri Şükûfe Nihal, Süs dergisinde partinin kuruluş gâyesini etraflı bir şekilde açıklamasına rağmen, dönemin basını, bu kadın hareketine karşı tavır aldı. Tamâmı erkek yazarlardan oluşan Akbaba dergisi, 9 maddelik bir parti programı yayınlayarak Nezihe Muhiddin ve arkadaşlarıyla dalga geçti. Fıkra gibi olan 9 madde şöyleydi:

“Hâkimiyet bilâkayd ü şart kadınlarındır.

Her zevç, zevcesine itaate mecbûrdur. (Her koca, karısına itaate mecbûrdur.)

Bütün ev işleri, erkeklere âittir.

Erkek, kadının müsâadesi olmadıkça harem dâiresinden dışarı çıkamayacaktır.

Muâşakatın sürat ve emniyetini temin için her mahallede gişeler açılacaktır.

Dulların istikbâli temin edilecektir.

Ziynet eşyâsının ithâli serbesttir.

Taaddüt-i zevcat memnûdur. (Dört kadınla evlilik yasaktır.)

Her kadın, indellüzûm (gerektiğinde), kırk yaşına gelen zevcini (kocasını) tekâüde sevke (emekliye ayırmaya) veya gayri faale tefrike (ayırmaya) yetkilidir.”

CUMHURİYET GAZETESİ, KADIN VEKİLLERE KARŞIYDI

Bugün kadın hakları savunucusu olan Cumhuriyet gazetesi, KHF’nı tahkir ve tahfif eden yayınlar yaptı. Şeyh Sait İsyânı bahâne edilerek, "Türkiye'nin hayatında çok mühim meselelerin mevcut olduğu bir zamanda hanımlarımızın mebûsluk propagandası veya reklamı ile meşgûl olmaları pek ciddiyetsiz" bulundu.

"Hanımların mebûsluğu hiç fenâ olmaz, Meclis'te sık sık moda etrâfında münâkaşalar cereyân eder. Hanımların balolarda smokin mi yoksa dekolte tuvalet mi giymelerinin daha uygun olacağına dâir, meselâ İstanbul mebûsesi ile İzmir mebûsesi arasındaki harâretli mücâdeleyi bütün erkek mebûsların merak ve tebessümle dinleyeceğine şüphe yoktur." ifâdelerini kullandı. Kadın mebûsları, kumaş türleri üzerine tartışırken karikatürize etti.

1927’de Nezihe Muhiddin hakkında, Türk Kadınlar Birliği’nin 500 lirasını kişisel amaçlarla harcadığı gerekçesiyle soruşturma açıldı ve birlik yöneticiliğinden istifa ettirilmesiyle sona erdirildi. Yunus Nâdi, Cumhuriyet’deki köşesinde bu istifa meselesi hakkında, "Oh diyoruz, aman kurtulduk! Artık her gün kusma eğilimi içinde bunalmaktan kurtulduk." yorumunu yaptı.

Kısacası kadınlar, daha 1923’de milletvekili olmak istediler. Fakat sırf kadın oldukları için 1934’e kadar beklemek zorunda kaldılar. Bu 11 yıllık yasak, başı açık kadınların da başörtülü kadınların da ortak meselesidir.

Açıkçası hem CHP’li hem AK Parti’li kadın vekillerin 5 Aralık’da neyi kutladıklarını anlayamıyorum.