Bana göre çok kısa bir şekilde özetlenebilecek gelişmelere sahne olan ABD-İran geriliminde, dünya kamuoyu ve medyası beyhude yere savaş beklentilerine girerken, savaş kelimesini dillendirerek işin kolayına kaçmak, sığ düşünmek olduğunu göz ardı etmişlerdir. İş o kadar basit değildir. Yani savaş başladı demek için biraz hayalperest davranmıyor muyuz? II. Dünya Savaşında 50 milyon insanın öldüğü bilindiğine göre, günümüz olası topyekûn savaşlarını bir düşünün isterseniz!

ABD’de biliyor ki İran’ın ekonomisi temelde petrol ve doğalgaz ihracatına dayanıyor. Bu iki kaynağın ihracatının ambargolar, yaptırımlar yolu ile engellenmesi beraberinde ülkede nice sorunların doğmasına yol açacağı malumdur. Haliyle öyle de oldu.

2019 yılının Mayıs ayında, İran üzerine uygulanan ambargolar neticesinde bu ülkenin ekonomisi dibi görmüş ve Avrupa dâhil birçok ülkeye İran, ne doğalgaz ne de petrol ihracatı gerçekleştirebilmiştir. Öyle ki İran 560 km sınırı olan komşusu Türkiye’ye bile petrol satamaz duruma gelmiştir. ABD yaptırımları dünya genelinde petrol fiyatlarının biranda artmasına da ayrıca sebep olmuştur. Sonrasında ülkede baş gösteren ekonomik sorunlar yumağı, birçok alanda sıkıntıları doğurmuştur… Benzine getirilen zam, mal ve hizmetlerde yaşanan sıkıntılar, artan işsizlik, yükselen enflasyon ve yolsuzluk neticelerinde Kasım ayında patlak veren protestolar, Tahran’da başlayıp domino etkisiyle ülke geneline yayılarak İran Merkez Bankası’nın ateşe verilmesine kadar gitmiştir.

Bütün bu olumsuz gidişatın yanında bir de ülkenin Ali Hamaney’den sonra ikinci adamı olarak görülen İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani’nin, ABD tarafından öldürülmesi ateşe benzin dökmekti. Süleymani o kadar seviliyordu ki, 2021 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday olması bile gündemdeydi. Yüzbinlerin gözü yaşlı olarak Süleymani’yi defnetmesi, generallerinin ne kadar önemsendiğini göstermekteydi. Nitekim İran, intikam yemini ederek ‘Kırmızı Bayrağı’ göndere çekmiş; 3 günlük yas ilan etmiş idi.

Herkes İran’dan bir hamle beklerken tam da beklendiği gibi oldu ve Kasım Süleymani’nin öldürüldüğü saatte -01.20- bu sefer İran, aynı saat ve dakikada ABD’nin Irak’ta bulunan ‘Ayn-el Essed Hava Üssü’nü füzeleriyle vurdu. İntikam alınmıştı. Eğer beklentilerin aksine farklı türde bir durum gelişseydi yani İran sessiz kalarak sadece kınama yoluna seçseydi, ortada ne rejim kalırdı ne de köklü İran geçmişine ve devlet geleneğine duyulan saygı.

Fakat cenaze töreninde dikkatimi çeken bir görüntü oldu ki, bu noktadan sonra olayları ve iki ülke arasındaki ilişkileri tersten okumama ve değerlendirmeme sebep olacaktı.

Ne mi o?

Amerika menşei Chevrolet marka araç!

Kasım Süleymani öldürüldü mü? Evet öldürüldü.

İran parlamentosu, ABD’yi terörist ilan etti mi? Evet etti.

İran da cevap olarak ABD üssünü vurdu mu? Evet vurdu.

Karşılıklı atışmalar ve savaş tamtamları ayyuka çıktı mı? Evet çıktı.

E sonrasında Süleymani’nin cenazesi neden Amerikan malı Chevrolet marka otomobille taşınıyor! İran terörist ilan edecek kadar Amerika’ya karşıysa, bunun yanında güçlü bir devlet geleneğine, kuvvetli Şii inancına sahipse, her fırsatta Amerika çığırtkanlığı yapıyor ise, daha dikkatli davranması gerekmez miydi? Gerekirse o cenaze at arabasıyla taşınmalıydı zira devletin ve Süleymani’nin gururu, ünü ve onuru ayaklar altına alınmamalıydı. Kimin umurunda! Ama ne İran Amerika ambargolarına ve yaptırımlarına dayanabilir ne de Amerika İran ile bir savaşı göze alabilir. Çünkü İran birçok noktada özellikle askeri gücü ile diğer Ortadoğu ülkelerinden ayrışmaktadır.

Bütün bu gelişmelere baktığımda nedense aklıma 2020’de yapılacak olan ABD Başkanlık Seçimleri geliyor. ABD’nin uluslararası hukuku tanımaz şekilde İran’a saldırması aslında Trump’ın güç gösterisi yaptığını göstermektedir. Böylelikle Trump, geçtiğimiz aylarda IŞID’in lideri Bağdadi’yi öldürerek seçimler öncesi rakiplerine karşı avantaj yakalamış, devamında Süleymani’nin de öldürülmesiyle elini güçlendirmiştir bana göre.

İran’da 2021’de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için de şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki daha muhafazakâr ve katı bir Cumhurbaşkanı’nın seçilmesi, ortaya çıkması hiç de zor olmayacaktır.

İntikam, öç alma, yeminler bahane… Para, pul, Chevrolet şahane…