Geçtiğimiz gün TBMM'de 2021 bütçe görüşmeleri vardı. Yine siyasiler kendi ilkeleri doğrultusunda olumlu veya olumsuz fikirlerini Meclis'in kürsüsünden seslendirdiler.

Bunlar arasında bir kişi vardı ki özellikle tavrı dikkatimi çekti.

Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay, sanki bir parti genel başkan yardımcısı gibi (ki görüntü öyle) muhalefet partisine, "geçmiş seçimlerde bu milletin kimleri tıpış tıpış gönderdiğini gördük" diyerek laf yetiştiriyor.

Bu sözleri duyunca, dışarıdan devletin tarafsız bir bürokratı görünümü veren Oktay'ın da tamamen partizan tavır içinde olduğunu tüm Türkiye gördü.

Bu tavır, bu ulvî makâmın ciddiyetine yakışıyor mu? Bu normal mi? Sadece bana mı garip geliyor?

Halbuki Cumhurbaşkanlığı makamının, yardımcıları ile beraber her partiye eşit mesafede olması gerekmiyor mu?

Dünyada eşi ve benzeri olmayan, "Türk Tipi (!) Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi" ile bu gibi (bilinçli) siyasi kazaların olmaması mümkün değil.

Bu makamdakiler nasıl parti aidiyeti ile tavır gösteriyorlarsa, milletimizin de buna karşı parti aidiyeti ile veya dünya görüşüne göre olumlu veya olumsuz tavır göstermesi gayet doğaldır.

Bu durum, devleti temsil edenin tüm Türk Milleti tarafından benimsenmesini mümkün kılmıyor. Çünkü 85 milyonu, resmen bir partinin lideri olan kişiyi sevmek için zorlayamazsınız. Bazı TV spikerlerinin şirinlik yapmak adına gösterdiği yapmacık sevgisini, canlı yayın kazalarında gerçek yüzüyle gördük hatırlarsanız...

Tabii ki burada saygı mefhumunu ayrı tutuyorum. Makâmın kutsallığı nedeniyle, saygı esastır. Ancak sevgide herkes hürdür!

Bu konuda, "Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi" adı verilen gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince, bu sistemin yol açacağı zincirleme sıkıntılar da sürekli karşımıza çıkıyor, çıkmaya da devam edecek.

Türk Milleti devletin bekâsı ve terör tehdidi gibi güvenliği tehdit eden durumlarda devletini ve yetkililerini sarıp, sarmalamasını bilir. Bu konuyu da ayrı tutalım.

Ancak henüz daha parlamenter sistemin zihinsel olgunluğuna erişmeden, Başkanlık sisteminin hem de dünyada bu ilk ve tek örnek olan haliyle uygulanması ne kadar doğru? Bunu ülkemizin ciddiyetle tartışması gerekiyor.

Bu sistemin uygulamaya başlanacağı ilk günlerde bazı tecrübeli siyaset ve tarih bilimcilerin yaptığı; adalet, liyakat, eşitlik gibi ilkelere dikkat edilmesi, insanımızın partizanca ayrıştırılmaması gibi altın değerinde ve uygulanması basit olan tavsiyelere uyulmadığı sürece de bu kutuplaşma böyle sürer gider. Mülâkat listelerinde sınavlardan düşük alıp, iltimas ile zirveye çıkanlar olduğu müddetçe gençlerimizin de devletimize güveni azalıyor.

Lütfen biraz adalet, liyakat, eşitlik!