İnfaz yasa tasarısı Adalet komisyonundan herhangi bir değişikliğe uğramadan geçti. Muhtemelen Salı günü de Genel Kurul'dan geçerek kanunlaşacak.

Prensip olarak affa karşı değilim. Hepimiz hata yapabiliriz, hepimizin nefsi, sinirleri, beklenmedik iniş ve çıkışları var. Kaldı ki suç her zaman tek taraflı bir eylem değil, bazen sizin kadar muhatabınızın da suçun oluşumunda etkisi olabiliyor. Şartlar sizi hiç istemediğiniz halde suça itebiliyor. Meşhur sözdür, bir at bir defa tökezledi diye öldürülmez. İnsanlara hayatlarını yeniden idame etmek için bir fırsat vermek lazım. Ama hangi insanlara, işte burası çok önemli. Elbette suç işlemeyi itiyat haline getirmeyenlere. Yani her işini zor kullanarak çözmek istemeyenlere, hasbel kader bir defa suç işleyenlere... Onun için daha önceki yazılarımda mükerrirlerin düzenleme kapsamına alınmasına karşıyım demiştim bu günde karşıyım.

Komisyondan geçen tasarının en isabetli yönlerinden biri İnfaz Hakimliğinin kurulması. Bundan sonra infazla ilgili ihtilaflar tek elden çözüleceği için bu doğru bir adım. Diğer yandan yaralama suçunu düzenleyen 86 ve 87. maddelere yeni bir fıkra eklenmesini de doğru buldum. Artık canavarca hisle yaralama fiilini işleyenler -diğer yaralama suçlarından- bir kat daha azla ceza alacaklar. Mesela geçenlerde bir hastanede bir kadının iki gözünün çıkarıldığını gazeteler yazmıştı. Yüze kezzap atmak, kör etmek gibi suçlar artık -canavarca hisle- yaralama kapsamına alınarak daha ağır ceza görecekler.

Yasa tasarısının olumlu yanlarından bir başkası da denetimli serbestliği 3 yıla çıkarmakla birlikte bunu cezanın yüzde 40'ını yatıldıktan sonra uygulamaya koyması. Yani 3 yıl üst sınır. Ceza alan cezasının yüzde 40'nı açık veya kapalı cezaevinde geçirecek, ondan sonra adli kontrolden yararlanacak. Ancak yüzde 40 uygulaması 30 Marttan önce işlenen suçlarda uygulanacağı için bir çok hükümlü hiç ceza yatmadan dışarı çıkacak. Bir geçici madde ile bu durumun önüne geçilebilirdi, geçilmemiş.

Tasarı cinayet, uyuşturucu, terör ve cinsel suçları kapsamına almıyor. Bu suçların infazı eski usule tabi olacak. Yani aslında devlet kendine yönelik suçları affetmiyor, vatandaşa yönelik suçları affediyor. Uyuşturucu günümüzün en yaygın suçlarından birini oluşturuyor. Daha önceki bir yazımda terör suçlarından sonra en çok hükümlünün uyuşturucudan olduğunu yazmıştım. Yanılmışım, uyuşturucu birinci sırada. Siyasi iktidarın aslında bu suçun niçin bu kadar yaygınlaştığına kafa yorması gerekiyor. İçeride olanların çoğu torbacı. Yani satıcılığı meslek edinen insanlar.İşsizliğin zirve yaptığı bir ülkede insanlar ekmeğini yasa dışı yollarla temin etmekten çekinmezler. Bu suçta ekonomik şartların ne kadar etkisi var, doğrusu araştırılması gerekir. Bazen insan fukaralığın, yoksulluğun kurbanı da olabilir. Onun için ecdat " aç it fırın yıkar" dememiş mi?

Kasten öldürme suçunun böyle toptancı bir bakışla kapsam dışı bırakılmasını doğru bulmuyorum.Hukuk sistemine vakıf olmayanlar sanıyor ki kapsam dışı tutulan şey cinayetler. Oysa öyle değil. Kasten öldürme Türk Ceza Kanununun 81. maddesinde düzenlenmiş bir suç. Bu maddeden yargılanmak için illa öldürmek gerekmiyor. Öldürme kasıt ve niyetiyle hareket etmek kafi. Mesela kurbanınıza bir kaç el ateş edip yaralamak, yahut öldürücü bir yerine ateş edip isabet ettirememek yani suçun teşebbüs seviyesinde kalması bile 81. madde kapsamına girdiği için infaz düzenlemesinden yararlanamayacak. Keza, ağır tahrik altında bu suçu işlemek de aynı. Diyelim ki biri size bıçak çekti sizde vurup öldürdünüz, alın size 81. madde, düzenlemeden yararlanamıyorsunuz. Yanınızda eşinize hakaret etti, vurdunuz yararlanamıyorsunuz. Evinize baskın yaptı, cevap verdiniz yararlanamıyorsunuz. Bunların hepsini aynı kefeye koyup düzenleme dışı bırakmak doğru değil. En azından teşebbüs aşamasında kalmış olanlarla, haksız tahrik altında işlenenlerin düzenlemeye dahil edilmesi gerekirdi.Burada öyle bir çelişki ortaya çıkıyor ki, mesela bir kişiyi öldürmeyi hedef alarak hiç isabet ettiremeyen indirimden yararlanamazken, belden aşağısına bir kaç el ateş edip hasmını yaralayan indirimden yararlanacak. Dizine ateş edip sakat bırakan yararlanacak, vücuduna ateş edip tutturamayan yararlanamayacak. Bu adaletsizliğin ortadan kaldırılması gerekmiyor mu?

Diğer yandan terör suçları diye toptancı bir bakışın ne kadar doğru olduğu da tartışılır. Hiç eyleme girmemiş, silah kullanmamış biriyle örgütle organik bağı bulunan biri aynı kefeye konulamaz. Sempati ile militanlık aynı düzlemde değerlendirilemez. Yazılarından dolayı ceza alanlarla, silahlı eylemlerinden dolayı ceza alanlar aynı teraziye konulamaz. Hele yasanın suç saymadığı fiillerle örgüt irtibatı kurulanlarla, bilerek, isteyerek suç örgütlerine yardım edenler aynı çerçevede ele alınamazlar, daha doğrusu alınmamaları gerekir. Yargıya FETÖ'nün hakim olduğu dönemlerde de FETÖ'nün yargılandığı günümüzde de bir çok hukuk ihlalleri yapıldı. İktidar muhalefeti FETÖ sopası ile susturduğu için bugün bunları konuşmak, daha vicdani bir düzenleme çağrısı yapmak güç. Bunu ancak bu suçlama baskısı altında olmayan AKP ve MHP gurubu yapabilir. Düzenlemenin çıkış noktası şu şu suçları affedelim olmamalı. Hareket noktası cezaları makulleştirmek ve yargı hatalarını düzeltmek, suçluları topluma kazandırmak olmalıdır. Affetmek iyidir ama adil ve vicdani olması şartıyla.