Almanya’da bir parti var, radikal mi radikal. Mensupları da ateizme yakın bir görüş ve inançtalar.

Bu partinin güzel ve etine dolgun sarışın bir eş başkanı vardı, Claudia Roth. Eş başkan yardımcısı da bir Türk’tiü hatırladınız mı Cem Özdemir.

Partinin adı Die Grüne-Yeşiller.

Bu partinin eşbaşkanı Cem Özdemir, kredi kartında biriken Millies-Mill puanlarıyla, kişisel seyahati için uçak bileti almış.

Alman basınında bu haber olunca, derhal eş başkanlık görevinden ayrılmıştı. Oysa devletin zararı söz konusu değildi.

Cem Özdemir belki dini öğretileri bilmiyordu. Ama ahlâklıydı.

O’na da bu istifayı yaptıran bu özelliğiydi.

Bizim gibi yarı kalkınmış ülkelere gelince ne yolsuzluklar, ne hırsızlıklar oluyor, haber yapılıyor, gensorular veriliyor da, kimse koltuğundan kalkmıyor, kılları dahi kımıldamıyor.

Hayret.

Oysa hepside dini öğretileri bilen kimseler.

Soru hırsızlığı iddiası patladı, sonradan bunun da doğru olduğu kanıtlandı.

Orduya kumpas kuruldu, TSK’nın kurmay takımı ya ordudan atıldı ya da pasifize edildi. Sonradan da bunun KUMPAS olduğu kanıtlandı, ama herkes koltuğunda oturmakta.

Hukuk sistemi çökertildi, cemaatleştirildi. Buralara atanan hâkim ve savcılar eliyle pek çok yurttaş haksız yere işinden, eşinden oldu. Sonradan da bu hukukçular FETÖ’den tuuklandılar, kaçtılar. Bütün bunlara sebep olanlar, zemin hazırlayanlar maşallah koltuklarında makam araçlarıyla durmaktalar.

İhale yolsuzlukları söylemleri patladı. İhale yasası 185 kez değiştirildi. Lüks ve israf zirve yaptı.

Oysa bu muhteremlerin tamamına yakını dini öğretileri pek ala bilen insanlardır.

Neden sorumluluk duyarak, ben görevimi gereği gibi yapamadım, ben ve benim işbaşına getirdiğim kişilerden binlerce vatandaş zarar gördü, kurumlar yıprandı, sistem bozuldu diyerek istifa etmezler, pişmanlık duyup özür dilemezler?

R. Zarrab denen Acem oğlunun, rüşvet olayı ortalığa döküldü. Zorla dört bakan istifa ettirilebildi!..

Sosyal medyada güzel bir söz dolaşır: “Dindarlığını, namazını niyazını Allah’a göster. Bize ahlâkın gerek” diye.

Ne kadar da doğru ve haklı bir söz değil mi?

Yine bir söz geldi aklıma, “Ezilmişler arasında din adamı göremezsiniz. Din adamları, ezen sınıfın asalağıdır, sözcüsüdür” diye. Oysa dinler, ezenlerin değil, ezilenlerin ve mazlumların yanında olmayı öğütler.

Demek ki, bize ve bizi yönetenlere gerek olan, “AHLÂK” imiş.

Dinlerin aslı ve özü de kişileri iyi ve dürüst insan yapmaktır. Allah’ın bizim ibadetlerimize zerre kadar ihtiyacı yok ki.

Elbette düzgün, samimi ve dürüst devlet adamlarını da, din adamlarını da, insanları da tenzih ederim.

Esen kalınız.