Ak Parti kurulduğu günden beri 17 senedir ülkenin gündeminde söz sahibi oldu. İktidara geldiği ortam ülkenin tam bir darboğazdan geçtiği bir dönemdi. 28 Şubat zihniyeti ülkeyi resmen soymuş, halkı aç bırakmış, bankalarını batırmış ve yetmiş sente muhtaç hale getirmişti. Böyle bir ortamda Fazilet partisinden ayrılan Erdoğan ve arkadaşları tarafından kurulan Ak Parti milletin umudu oldu. Milletin istek ve arzuları doğrultusunda bir politika izleyen Ak Parti, 15 yıl iktidarı kimseye kaptırmadan tek başına iktidar oldu.

Ancak ne olduysa(Ne olduğunu aforizmalar da değineceğim.) , özellikle 17/25 Aralık sonrası Ak parti güç kaybetmeye başladı. Bunun en açık göstergesi Ak Parti’nin başkanlık sisteminde bir zamanlar birbirlerine çok ağır söz söyledikleri MHP ile işbirliği (Cumhur ittifakı) yapması oldu.

15 Temmuz sonrası FETÖ ile mücadelede yapılan bazı yanlışlar da Ak Parti içinde klikleşmelere sebep oldu. Ülke yönetiminin kötüye gitmesi, ekonomik zorluklar da eklenince Ak Parti içinden de muhalif sesler gelmeye başladı. Başta Ak Parti’den Cumhurbaşkanı seçilen Abdullah Gül, Başbakanlık yapan Ahmet Davutoğlu ve Ekonominin patronu sayılan Ali Babacan olmak üzere parti içinden ciddi muhalif sesler yükselmeye başladı. Hatta Ak partililer bu muhalif sesleri hain ilan etmekte gecikmedi. Sonunda Ak Parti bazı kendi adamlarını kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk etti. Bunun sonucunda eski başbakan Ahmet Davutoğlu ve bazı arkadaşları Ak Partiden istifa etti. Babacan da bazı eski vekillerle birlikte istifa edenler arasına katıldı.

Ahmet Davutoğlu’nun istifa ederken yaptığı “AK Parti'nin tılsımı, ortak akla ve ahlaki tutarlılığa verdiği önemden kaynaklanıyordu. Ancak son yıllarda AK Parti milletimizin gönlünde taht kurmasına vesile olan söylem ve politikalardan uzaklaştı. AK Parti yönetiminin öncelik, söylem ve politikaları değişti. Demokratik siyasetin temelinde farklılıkların ifade edilmesi bulunmaktadır. 3 Y olarak adlandırdığımız yasaklar, yolsuzluk, yolsuzlukla mücadele ile yola çıktık. Ancak son yıllarda partide, adaletten kalkınmaya kadar her alanda sorunlar baş gösterdiği. Söylemler, öncelikler ve politikalar değişti. Kuruluş ilkelerinden ve siyasi misyonundan uzaklaşan mevcut AK Parti yönetimini muhasebe yapmaya davet ettik. Niyetimiz ve hedefimiz ihtilaf çıkarmak, bölmek ve zayıflatmak değil; parti kadrolarımızda ve tabanımızda görülen rahatsızlığa tercüman olarak partimizin kurucu ilkeler çerçevesinde yenilenmesinin imkânlarını ortaya koymaktı.” Şeklinde özetlenecek açıklamaları ise Ak partinin kuruluş ekseninden çoktan kaydığını ortaya koyacak nitelikteydi.

Bundan bir süre önce (4 Aralık 2018) “Ak Parti AKP’leşir mi?” http://yenidunyagundemi.com/kose-yazilari/ak-parti-akplesir-mi-1095.html diye bir makale yazarak bir tehlikeye dikkat çekmiş ve kayan eksenin yeniden yerine oturtulmaması halinde Ak Parti’nin sonunun ANAP’a benzeyebileceği ikazını yapmıştım. Aradan geçen zaman içerisinde Ak Parti’nin yaşananlardan ibret almadığı ortaya çıktı. Son seçimlerde özellikle Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerde yerel seçimlerin kaybedilmesi de yeterli ders olmadığını gösterdi.

Ak Parti bu ülkenin son 17 yılına damgasını vurmuş bir siyasi oluşumdur. Bu ülkenin vatandaşı olarak elbette defalarca oy vererek desteklediğim fakat son iki seçimde oy vermediğim Ak Partinin yaşadıkları beni de yakından ilgilendirmektedir. Fikirlerimi özellikle sosyal medyadan sık sık ilan ediyorum.

Son dönemlerde Ak parti hakkında sosyal medyada parça parça yayınladığım bazı aforizmaları bu makale çerçevesinde bir araya getirrerek toplu olarak yeniden paylaşmanın yararlı olacağına inanıyorum.

Buyurum son iki senedir sosyal medyadan Ak parti hakkında yaptığım bazı açıklamaları beraberce okuyalım.

Dikkatimi çeken bir gerçek var. Neredeyse hiç bir Ak parti milletvekili mahkemelerde FETÖ’den şikâyetçi olmamış? Yoksa FETÖ’yü bilmiyorlar mı?

FETÖ ile mücadele edenler AKP’liler (Ak Partili Değil) tarafından resmen susturuluyor, itibar suikastına maruz bırakılıyor.

20 senedir FETÖ ile hayatım pahasına mücadele ediyorum, ne hikmetse en büyük engeli AKP’lilerden gördüm.

Fetö isimli şeytani örgütü çözmek için bildiklerimizi devletle paylaştık ama devletve devlet erkini elinde tutan iktidar bizleri resmen yalnız bıraktı.

İcranın başındaki iktidarın meydana gelen olaylarda şikayet etme hakkı yoktur; iktidar şikayet yeri değil şikayetleri çözme yeridir. Millet iktidara bunun için oy verir Ancak ne kadar gariptir ki ülkede yaşananlardan biz de en çok iktidar şikayetçi oluyor. İktidar kimi kime şikayet ediyor?

Ak parti Siyasal İslamcılar tarafından kuruldu. Gayeleri iktidara gelerek tepeden inme toplumu İslamlaştıracaklardı, fakat gelinen noktada kendileri sisteme entegre olarak adeta Karunlaştılar.

Dün, Ak partiyi eleştirdiğim için beni hain ilan edenler bugün Ak partiden ayrılıp hain(!!) Oldular. İlahi adalet.

Bugün Ak partiden ayrılanları hain ilan edenler yarın kendilerinin de hain ilan edilmesinin yolunu açıyorlar.

Gül, Davutoğlu, Babacan ve diğerleri Ak parti çatısı altında bu ülkeye önemli hizmetler yaptı. Şimdi Ak partililer tarafından hain ilan edilmesi ahlaki değil.

Ak parti iktidara geldiğinde halkın fikrine değer verdi. Bunu terk etti, en iyi kadroları bile isyan bayrağı çekti.

Hz Ali, “Senin gerçek dostun önünde çukur var diyendir.” Demiş. Erdoğan'ın etrafı, danışmanları vs. Önündeki çukurları göstermiyor.

“Bir Ak Parti var, bir de AKP. Maalesef son dönemlerde AKP´liler Ak Partiyi ele geçirdi. Erdoğan özellikle FETÖ mücadelesinde yalnız bırakıldı.”

Ak parti 15 yıl bu ülkeye 70 yılda yapılmayanları yaptı ama kadrolarını iyi yönetemediği için bugün sarsılıyor.

Sayın Erdoğan’a en çok zararı veren "reisciyim" diye piyasaya çıkıp her türlü ahlaksızlığı yapan bazı AKP’liler. Erdoğan bunlardan kurtulamazsa başarısızlığa mahkum olur.

Bir yapı, kendi içinden çıkardığı çocuklarını yiyorsa o yapı bitmiştir, yıkılışın ayak sesleri duyuluyordur.

Bugün “ölümüne reisciyiz” diyenleri iyi takip edin. Yarın Erdoğan’a ilk taşı onlar atar.

Devlet ve Hükümet 15 Temmuz şehitlerini anarken kantarın topuzunu kaçırıyor. Yine 15 Temmuz gazilerine davrandığı gibi diğer gazilere davranmayarak da bir aymazlığa imza atıyor.

Bu ülkede milli ve manevi değerlerimiz uğruna canını veren on binlerce şehit var. Şehitler arasında ayrım yapmak devlete ve hükümete asla yakışmaz.

19 senedir FETÖ ile mücadele ediyorum. 2014'te de FETÖ’yü ilk deşifre eden benim. Şimdiye kadar bir AKP’linin desteğini görmedim.

Erdoğan babacan’a "ümmeti bölme" demiş. Şimdi ümmet AKP mi oluyor? Ümmetin tarifi mi değişti yoksa?

Arınç; "Babacanı soruşturursanız bakanlar kurulunu da soruşturmanız lazım" diyerek FETÖ’nün siyasi ayağına muazzam bir korunak yaptı.

TSK FETÖ ile canla başla mücadele ederken bu mücadelenin diğer devlet kurumları ve siyasette olmayışı midemi bulandırıyor.

AKP kendi içindeki Fetöcüleri yargıya vermedi ama onlar AKP’nin ipini hazırladı. Ayrılıp parti kuranlara bakın!!!

Ak parti kültür ve eğitim politikaları hususunda iflas etti. Zararını şimdi millet olarak çekiyoruz. Ortalık ahlaksızlıktan geçilmiyor

Erdoğan, AKP içindeki Fetöcüleri sadece pasifize edip yargıya teslim etmediği için bugün hepsi altını oymak için parti kuruyor.

Emevilerin son dönemi ile ülkemizin hali birbirine çok benziyor. Siyasal İslamcılar iktidarı ele geçirip toplumu Harun yapacaklarını iddia ediyorlardı, iktidara gelip Karun oldular!!

Torpilcilik, vurgunculuk, adam kayırmacılık, devlet malını hortumlama, bunların hepsi FETÖ’cü sıfatıdır. Kimin yapması önemli değil

Bir ülkede asılların seçtiği vekillerin bir eli yağda bir eli balda iken asıl aç geziyorsa orada zulüm ve soygun düzeni vardır. Bir vekilin öğretmenden fazla ne gibi çalışması olur. Vekil maaşları öğretmen maaşlarına düşürülsün, kim vatansever görelim.

Ak parti milletin gönlünü alıp iktidara gelirken güç zehirlenmesi yaşayan AKP milletten tokadı yedi. Kibir dağları eridi!!

Hedefe gitmede her yolu meşru görme düşüncesi Makyavelizm’dir. Müslüman hedefe giderken bile kuran ölçülerine uymak zorundadır. Resulullah’ın “el emin” olduğunu kim ilan etmişti hatırlayalım. Arap müşrikleri Resulullah’a emin insan diyordu. Çünkü biliyorlardı ki Resul asla hile yapmaz. Resulün yolunda gidenler de asla hileye, torpile, haksızlığa, adaletsizliğe göz yummamalı, yapmamalı.

Ömer muhtar filminde bir sahne var. İtalyanlar esir alınıyor. Bir asker esir İtalyan subayın birini öldürüyor. Ömer muhtar çok celalleniyor, “Ne yapıyorsun” diye. Libyalı, "Ama onlarda bizim esirleri öldürüyorlar" dediğinde Ömer Muhtar Müslümanca bir cevap veriyor: “Bizim hocamız İtalyanlar değil, Resulullah.” Resulullah esirleri öldürmedi." Bilmem anlatabiliyor muyum?