Yaklaşık 17 yıldan beri iktidarda olup 25 yıl süre ile de başta İstanbul ve Ankara olmak üzere önemli belediyeleri yöneten AKP için artık yolun sonu görünmeye başladı. Amiyane tabiri ile bu “son” göstere göstere geliyor ve alınmış görünen her tedbir, her gayret, her konuşma geri tepiyor. Açıkçası iktidar büyük bir telaş içerisinde ne yaptığını bilmiyor ve adeta kendi sonunu getirecek yolların taşlarını döşüyor!

Halk arasında, “Borç bin beş yüzü aştı; kebap yiyelim gari” diye bir söz vardır. Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan devlete ait ne kadar fabrika ve tesis varsa yok pahasına elden çıkaran ve çok yanlış uygulandığı anlaşılan “Yap işlet devret” modeli ile yaptırılıp devleti borç sarmalına sürükleyen köprüler, tüneller, şehir hastaneleri yüzünden sıkıntılar devam ederken iktidarı elinde bulunduranlar lüks ve israfı bırakmış değiller. Dolayısıyla o halk irfanının tespitinde olduğu gibi kebap yemeye devam ediyorlar. Bu ayrı bir konu da, yıkım yalnızca buradan gelmiyor.

AKP için söylenen, “Belediyelerle geldiler belediyelerle gidecekler” sözü tahakkuk etmek üzere ve yukarıda da işaret ettiğimiz gibi Ak Partili belediyeler bu yolda dolu dizgin gidiyorlar. En son, 4 Eylül 1919’da başlayarak İstiklal ateşini yakan önemli duraklardan biri olup Kuvayı Milliye ruhunun oluşmasına zemin hazırlayan Sivas Kongresi’nin gerçekleştirildiği bu ilimizde bulunan İstiklal Caddesi’nin adını değiştirerek Türk İstiklali ve İstikbali ile uzaktan ve yakından bir ilgisi olmayan Mısır’ın devrik lideri Mursi’nin adını vermeye kalktılar. Mursi’nin tutuklanış biçimi, mahkeme safhası, mahkeme salonunda vefat etmesi elbette üzücüdür. Ancak ne var ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yakından ilgilendiren bir konu değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti’ni asıl ilgilendiren konu, işgale uğrayan vatan toprağını kurtarabilmek için, Samsun, Amasya ve Erzurum toplantılarından sonra Mustafa Kemal Paşa önderliğinde 4 – 11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan tarihi Sivas Kongresi’dir ve o kongrede alınan şu kararlardır:

1- Millî sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür; birbirinden ayrılamaz.

2- Her türlü işgal ve müdahaleye karşı, millet birlik olarak kendisini müdafaa ve mukavemet edecektir.

3- İstanbul Hükûmeti, haricî bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.

4- Kuva-yı Milliyeyi âmil ve irade-i milliyeyi hâkim kılmak esastır.

5- Manda ve himaye kabul olunamaz.

6- Millî iradeyi temsil etmek üzere Millet Meclisi`nin derhal toplanması mecburidir.

7- Aynı gaye ile millî vicdandan doğan cemiyetler "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında birleştirilmiştir.

8- Mukaddes maksadı ve umumî teşkilâtı idare için Kongre tarafından bir Heyet-i Temsiliye seçilmiştir.

Millet olarak İstiklalimize/Kurtuluşumuza giden yolda önemli bir durak olan kongrenin yapıldığı yerde elbette bir İstiklal Caddesi olacaktı ve olmuştu. Ancak ne var ki, Erhak Çınar isimli AKP’li bir Belediye Meclisi üyesi İstiklalden rahatsız olmuş olmalı ki bu caddenin adının “Şehit Muhammed Mursi Caddesi” olarak değiştirilmesini teklif ediyor. Hayret ki ne hayret!.. Bundan 100 yıl önce “Manda ve himaye kabul edilemez” diye karar alınan bir yerin adının değiştirilmesi teklif edilebiliyor ve Belediye Başkanı ile Belediye Meclis üyeleri de bunu kabul edip onay için Valiliğe gönderebiliyorlar. Bu kafa mandacı kafa değil de nedir Allah aşkına? Merak ettiğim bir şey daha var; Sivas’ta bir önceki Belediye Başkanı BBP’li idi. BBP, Sivas’taki son seçimlerde de azımsanamayacak bir oy aldığına göre önemli ölçüde meclis üyeliği kazanmış olmalılar. Acaba oylamada bu üyelerin tavrı ne oldu? Şayet olumlu oy kullandılarsa Genel Başkanları Mustafa Destici bu konuda ne diyor?

Sivas’taki İstiklal Caddesi güncel ve çok önemli olduğu için ele aldık ama AKP’li belediyelerle Milli Eğitim yetkililerinin bu konudaki sicilleri bir hayli kabarık ve her nedense Milli Mücadele’ye karşı olanlara karşı bir sempatileri olduğu anlaşılıyor. İki örnek daha verelim: Daha önce Tokat İmam Hatip Lisesi’nin adı Mustafa Sabri İmam Hatip Lisesi olarak değiştirilmiş ve tabelası da asılmıştı. Bu konudaki tepkiler artınca okulun adını Şehit Yakup Akdağ İmam Hatip Lisesi olarak değiştirmek zorunda kaldılar. Peki, kimdi o Mustafa Sabri? O şahıs, Osmanlı’nın yıkılışına adeta çanak tutan Damat Ferit döneminin Şeyhülislamı. Din adına hiçbir iz bırakmamışken Milli Mücadele’yi baltalamak için elinden geleni yapıyor ve İstiklal Savaşı’nın kazanılması üzerine de yurdu terk ederek def olup gidiyor.

Elazığ’ın bir önceki AKP’li belediyesi zamanında ise Elazığlı ünlü tarihçi Bahaeddin Ögel’in adını taşıyan bulvarın adı değiştirilerek Molla Bahri adı verilmişti. Peki, kimdir Molla Bahri? O da, isyancı Şeyh Said’in adamlarından olup idam edilen Şeyh Şerif tarafından adı verilen biri… Haliyle yine tepkiler olmuş ve Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in adı bu defa başka bir caddeye verilmişti.

Şu işe bakın ki yine aynı şey oldu… Sivas Belediyesi’nin aldığı karar üzerine tepkiler çığ gibi büyüyünce ve ben bu yazıyı yazıp bitirdiğim sırada Sivas Valisi’nin twetter hesabından şu açıklama geldi: Sivas Merkez İstiklal Caddesi’nin adının değiştirilmesi yönünde alınan Meclis Kararı, Sivas Belediye Başkanımız ile yapılan istişare neticesinde uygun görülmemiştir.”

Yani niye böyle oluyor? Bu belediye başkanları ya da bazı devlet kurum ve kuruluşlarının yetkilileri kime hizmet ediyorlar?

Kısacası AKP ve AKP’ye mensup belediyeler milletle inatlaşmayı sürdürerek hızla sona doğru sürükleniyorlar. İstanbul’da, Genel Sekreter ve yardımcılıkları görevlerinden istifa ettikleri halde ballı kaymaklı maaşları olan belediye iştiraklerindeki Yönetim Kurulu Başkanlığı ve üyeliği görevlerinden istifa etmeyenlerin tutumu da bu gidişi hızlandırmaktan başka bir işe yaramaz.

Kısacası milletle inatlaşılmaz. “Olanda hayır vardır” diyerek çekilmesini bilmeyenler ve kendi hal ve hareketlerini kontrol edip hatalarını kabul etmek yerine kabahati başkalarına yükleme gayretine düşenler mukadder sondan kurtulamazlar.