Dün Elazığ mitinginde CB Erdoğan,  Akşener'i  "Birileri şu  an cezaevinde süre dolduruyor, aynı yola sende düşebilirsin, neden? Cumhurbaşkanına iftira atamazsın. Hanımefendinin kaçacak deliği de yok. Çünkü o milletvekili değil, onunla hemen hesaplaşacağız" diyerek  tehdit etti.

Bu ülkede muhalefetin  ne  zor şartlar altında yapıldığını şimdi anladınız mı? 

SP lideri Karamollaoğlu, 12, Mart,12 Eylül, 28 Şubat şartlarından daha ağır şartlar altında mücadele ediyoruz diyor. Bir parti lideri bunu söyleyebilecek duruma gelmişse  varın gerisini  siz hesap edin.

Siyasetçiler toplum önünde olan insanlardır. Birbirlerini eleştirmelerinden, tenkit etmelerinden daha tabii bir şey olamaz. Siyaset yapanın bunu kabullenerek işe başlaması gerekir. Ama tehdit farklı bir şeydir. Siyasi rekabette asla kullanılmaması gereken bir tutumdur.

Erdoğan, HDP'ye yönelik sözlerinin bilinçli olarak yanlış aktarıldığını söylüyor. Yanlış aktarılmışsa bunun yolu tehdit değil, doğrusunu söylemektir. Kaldı ki, daha ağır, daha gerçek dışı aktarımları bizzat sayın Cumhurbaşkanı yapıyor. Akşam Kandil'den talimat alıp, sabah uyguluyorlar diyerek muhalefeti PKK ile işbirliği yapmakla suçluyor. PKK ile işbirliği suçtur. Sn.Cumhurbaşkanı icra gücünü elinde bulunduruyor, artık onu engelleyen, frenleyen, yavaşlatan, denetleyen hiç bir mekanizma yok. Varsa böyle bir şey elindeki bilgi ve belgeleri savcılara teslim ederek gereğini yapmalıdır. Bu ülkede hiç bir vatandaş PKK ,FETÖ veya benzeri örgütlerle  işbirliği yapan siyasetçilere  tolerans göstermez, biz de göstermeyiz.

Ama sn Cumhurbaşkanı da, biz de biliyoruz ki böyle bir şey yok. Hele siyasetini Türk milliyetçiliği üzerine oturtan sn Akşener'in böyle bir suçlamanın muhatabı edilmesi gülünçtür. Çünkü Türk savcılarını Habur'a gönderen, Apo'nun mektuplarını Diyarbakır'da okutan, İmralı'yı HDP'lilere açan, Dolmabahçe'de ikinci Sevr'i imzalayan Akşener değil. Herkesten şüphe edilebilir ama hayatı bu millete düşman olanlarla mücadele ile geçmiş olanlara bu tip suçlamalar yöneltilemez. AKP, çözüm sürecinde PKK ile evcilik oynarken Türk milliyetçileri  bu tuzağa düşmeyin diye  adeta yalvarıyordu. Bu satırların yazarının bu konuda o dönem en az elli yazısı yayınlandı. Onun için suçlama siyaseti doğru değil, eğer siyasi rekabet bu zeminde yürürse bu ülkede hiç konuşmaması gereken bir parti varsa o da AKP'dir.

CB Erdoğan'ın ifadelerinden sonra herhalde Akşener'in parti kurarak, üstelik yüzde 10 oy alarak ne büyük bir iş başardığı daha iyi anlaşılmıştır. Bugün demokratik siyaset giderek zorlaşmaktadır. Bir siyasetçinin hapisle tehdit edilmesi, üstelik adeta yargıya talimat veriliyor gibi hareket edilmesi bu ülkede artık demokrasiden bahsetmenin ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Erdoğan'ın sözleri makul düşünme imkanlarını kaybetmemiş ülkücülere  hangi adrese oy vermeleri gerektiğini de göstermiştir. Düne kadar az da olsa tereddütlerim vardı, ama bu tehditten sonra Akşener'e oy vermek şahsım açısından  sadece fikri bir gereklilik değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluktur.