Sevgili okuyucularım. Daha önce de yazdım. Ak Parti iktidarları döneminde gazeteciler olarak konu sıkıntısı çekiyorum diyen bir kişi olamaz. Çünkü ortada hiç yokken öyle bir konu açıyorlar ki günlerce o konu tartışılıyor. Erken seçim tartışması, Ayasofya Camii, darbe tartışmaları, Sosyal Medya tartışmaları ve çoklu baro tartışmaları ilk aklıma gelenler. Her ne hikmetse bu ülkede tüm kamuoyu araştırmalarında birinci sırada çıkan işsizlik ve ekonomik konular konuşulmuyor. Özellikle iktidar konuşulmasını istemediği için gündem değiştirerek başka konuları tartışmaya açıyor.

İktidarın bu tutumuna bir de yandaş basın ve yazarlar algı yönetimi ile destek veriyorlar.

Birkaç gün önce, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı ve Yeni Şafak Gazetesi yazarı Bülent Orakoğlu, "Kılıçdaroğlu tutuklanacak mı?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Yazının başlığı öyle bir başlık ki dersiniz ki Kılıçdaroğlu öyle bir suç işledi ki hemen derdest edip tutuklanacak sanırsınız. Halbuki yazıyı baştan sona okuyorsunuz Kemal Kılıçdaroğlu ile uzaktan yakından ilgisi yok. Sadece yazının son satırında Kılıçdaroğlu’nun adı geçiyor.

O satır ise şöyle;

Geçen hafta yeni kurulan bir partinin Genel Başkan Yardımcısı Kılıçdaroğlu’nun tutuklanması ihtimalinin güçlü olduğundan bahsetmişti. Diyor.

Evet sevgili okuyucularım. 2 sayfadan oluşan bir yazıda başlıkla ilgili bölüm böyle. Kılıçdaroğlu ne yaptı ki tutuklansın. Kaldı ki ana muhalefet partisinin başkanı suçüstü olmadığı sürece zaten tutuklanması öyle kolay bir iş değildir. Yazar bunu çok ala biliyor. Ama buradaki amaç hem içi boş olan yazısını okutmak, merak uyandırmak, hem de algı yönetimi yaparak iktidara yardımcı olmak.

İşsizlik ve çökmekte olan ekonomik konuların konuşulmasını istemeyen Ak Parti iktidarı hergün yeni bir tartışma konusunu gündeme getirerek asıl Türkiye gündemini perdelemek için gündem değiştirmeyi pek ala başarıyor. Çoklu Baro tartışmaları da bunlardan son örnek.

Ak Parti iktidarı geçmişte FETÖ’cüleri de kullanarak devletin birçok kuruluşunun işleyişini ve yönetimini kendi isteği doğrultusunda değiştirdi. Ancak başaramadığı bazı durumlar da var. 18 yıllık iktidarları döneminde söz geçiremedikleri veya ele geçiremedikleri Türk Tabipler Birliği, Barolar Birliği, bazı dernek ve sendikalar.

Çoklu baro sistemi, zaten FETÖ’cüler sayesinde içine fitne sokulan adalet sistemini kökten yıkmaktır. Çoklu baro sistemini istemek bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisidir. Çoklu baro sistemi bu ülkeyi 12 Eylül 1980 öncesine götürmek demektir. Hani o dönemde Polis, POL-DER ve POL-BİR diye ikiye bölünmüştü. Şimdi istenilen de aynen böyle bir şey. Ak Partili baro, CHP’li baro, MHP’li Baro, İyi Parti’li baro, HDP’li baro, Alevi baro, Sünni baro, PKK’lı baro vs.vs. Bu sayıyı istediğiniz kadar uzatabilirsiniz. Bir adım sonrası ise TMMOB ve Türk Tabipler Birliği’ne sıra gelecek. Çünkü burada da iktidarın sıkıntısı var. 18 yıldır ele geçiremediği birlikler orası. Çoklu baro işini bir halletsinler sıra onlara gelecek.

İktidarın bu mantığından hareket edersek, o zaman her ilde bulunan Ziraat Odası, Sanayi Odası, Ticaret Odası gibi odalarda da çoklu sisteme gitmek gerekmez mi? Buna Odalar ve Borsalar Birliği’ni de katabiliriz. Hayır olmaz. Neden? Çünkü o saydığımız odalar ve birlikler iktidarın tekeline geçmiş durumda. Tek kelime ile bu ülkeye yazık ediyorlar.

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE